Blog Archive

Friday, December 28, 2012

EWEA 2015 İstanbul’da Yapılacak

EWEA 2015 İstanbul’da Yapılacak

Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği’nin her yıl farklı bir ülkede yaptığı Avrupa Rüzgar Enerjisi Kongresi (EWEA 2015) 2015 yılı mart ayında İstanbul’da yapılacak.

Uzun zamandır uğraş verilen Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği Kongresi adaylık süreci ile ilgili çalışmalar sonuç verdi. Brüksel Belçika’da 12.12.2012 yapılan, EWEA Yönetim Kurulu toplantısında EWEA 2015’ in İstanbul, Türkiye de yapılması yönünde karar çıktı.
Önümüzdeki yıl 4-7 Şubat 2013’te Avusturya’da gerçekleşecek kongre, 2014 yılında İspanya’da ve 2015 yılında ülkemizde gerçekleşecek.

Rüzgar enerjisi sektörü ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacak bu kararın sektöre hız katacağını vurgulayan TÜREB Başkanı Mustafa Serdar Ataseven, başvuru sürecinden sonra tüm yönetim kurulu üyeleriyle birlikte süreci takip altına alarak her fırsatta Türkiye’nin rüzgar potansiyelini anlatmaya çalıştıklarını belirtti. TÜREB Başkanı Ataseven, Kasım ayındaki TÜREK 2012 kongresinin başarılı geçmesinin de sürece katkısı olduğuna dikkat çekerek, başta Bakanlığımız olmak üzere emeği geçen herkese ve tüm üyelerimize teşekkür ediyoruz şeklinde konuştu.
Bu kararın yanında sevindirici başka bir gelişmenin de olduğunu sözlerine ekleyen Ataseven, İlk defa başka bir ülkenin Bakanı kendi ülkesinin dışındaki bir kongrede açılış konuşmalarında yer alacak. Enerji Bakanımız 2013 yılındaki Avusturya kongresinde açılış konuşması yaparak, bir ilke imza atmış olacak” dedi.

Rüzgar ile 500 milyon euro büyüme

Rüzgar ile 500 milyon euro büyüme

Artan enerji yatırımları, özellikle de rüzgar enerji santrallerine yönelik yatırımlar, enerjide proje taşımacılığının her geçen daha da büyümesini sağlıyor.

Türkiye’de rüzgar enerjisinde mevcut kurulu gücün 2 bin MW, lisans verilen gücün ise 8 bin MW civarında olduğuna değinen Hareket Proje Taşımacılığı ve Yük Mühendisliği Genel Müdürü Engin Kuzucu, bu rakamın 2015`te 15 bin MW`a; 2020`de ise 20 bin MW`a yükselmesi beklendiğinin altını çiziyor. Kuzucu, özellikle rüzgar enerjisi santrallerine yapılacak yatırımların taşımacılık sektöründe en az 500 milyon Euro büyüme yaratacağının altını çiziyor.
Enerji lojistiği alanında Türkiye’deki Pazar payının büyük bir kısmına sahip olan ve 2012 yılında taşımacılık sektörünün Oscar’ı sayılan ESTA 2012 Mükemmeliyet Ödülü`nü alan Hareket’in bugüne kadar Türkiye`de taşıma ve montajını gerçekleştirdiği rüzgar enerjisi yatırımları 947 MW`a ulaşıyor. Yüzde 45 pazar payına sahip Hareket, rüzgar enerjisi projelerinin büyük çoğunluğunu Ege, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde gerçekleştiriyor. Son 3 yıl içinde ekipman ve çalışan kadrosuna 25 milyon euroluk yatırım yapan Hareket, mevcut projelerinin de tamamlanmasıyla bu rakamı 1000 MW’ ın üzerine a çıkartacak.

Rüzgâr enerjisiyle mayını imha ediyor

Rüzgâr enerjisiyle mayını imha ediyor

Afganistan’dan 14 yaşındayken ailesi ile Hollanda’ya göç eden 29 yaşındaki Mesut Hassani, her yıl binlerce kişinin ölümüne veya sakat kalmasına neden olan kara mayınlarını etkisiz hale getirmek için rüzgâr enerjisi ile hareket edebilen, her tarafında zemini kapsayan yuvarlak bir cisim geliştirdi.

Tasarım Akademisi’nde hazırladığı projesinin kara mayınları ile mücadelede önemli sonuç vereceğini belirten Mesut Hassani, bugüne kadar yapılan denemelerden olumlu sonuç alınan, her bir yuvarlak cismin 4 mayına kadar etkili olduğu bu tasarımın önümüzdeki şubat ve mart ayında Avrupa ve Amerika’da tanıtılarak uluslararası destek isteneceği ifade edildi. İnsan ağırlığında olan ve döndükçe zemine ayak ile basılmış gibi toprak altındaki mayını patlatan bu çalışmanın kısa sürede olumlu sonuçlar verebileceği kaydedildi.

Limak Enerji ve Karesi Enerji Elektrik Satış Anlaşması İmzaladı

Limak Enerji ve Karesi Enerji Elektrik Satış Anlaşması İmzaladı

Limak Enerji ile Yırcalı Grubuna ait Karesi Enerji, Manisa'da kurulu olan 45MW gücündeki Akhisar Rüzgar Enerjisi Santrali'nin 2013 yılı boyunca üreteceği tüm elektriğin satışına ilişkin anlaşma imzaladı Limak Enerji ile Yırcalı Grubuna ait...

Limak Enerji ile Yırcalı Grubuna ait Karesi Enerji, Manisa'da kurulu olan 45MW gücündeki Akhisar Rüzgar Enerjisi Santrali'nin 2013 yılı boyunca üreteceği tüm elektriğin satışına ilişkin anlaşma imzaladı Limak Enerji ile Yırcalı Grubuna ait Karesi Enerji, Manisa'da kurulu olan 45MW gücündeki Akhisar Rüzgar Enerjisi Santrali'nin 2013 yılı boyunca üreteceği tüm elektriğin satışına ilişkin anlaşma imzaladı. Bu anlaşmayla birlikte rüzgar enerjisi tedarik portföyünü 96 MW'a çıkardıklarını belirten Limak Enerji Ticareti A.Ş. CEO'su Birol Ergüven, elektrik enerji piyasasında bu tarz anlaşmaların önemine dikkat çekerek, "Enerji piyasasının serbestleşmesi ile toptan satış şirketlerinin devreye girmesi tüketicilere daha ucuz enerji temini fırsatı olarak yansıyor" dedi.

Limak Enerji, Karesi Enerji ile Akhisar Rüzgar Enerjisi Santrali için elektrik satış anlaşması imzaladı. Limak Enerji, Manisa'da kurulu olan 45 MW gücündeki santralin yıl boyunca üreteceği tüm elektriğin satışını yapacak. Limak Enerji'nin Karesi Enerji ile yapmış olduğu bu anlaşma sayesinde rüzgar enerjisi tedarik portföyünü 96 MW'a çıkartarak, 100 MW seviyesine yaklaştığını belirten Limak Enerji Ticareti A.Ş. CEO'su Birol Ergüven, elektrik enerji piyasasında, istikrarlı büyüme ve kaynak çeşitliliği sağlamak için yaptıkları bu anlaşmanın sadece Limak Enerji için değil sektör için de büyük önem taşıdığını söyledi. Enerji piyasasının serbestleşmesinin tüketicilere daha ucuz tedarik fırsatı olarak yansıdığını kaydeden Ergüven, bu imkanın toptan satış şirketleri sayesinde nihai tüketiciye ulaştığını belirtti. Ergüven, "Toptan satış şirketleri ne kadar çok ve çeşitli alım anlaşmaları yapabilirse, bu anlaşmaları serbest tüketicilere daha uygun koşullarda daha fazla enerji sağlamak için kullanabileceklerdir" dedi.

Sektörün daha sağlıklı ve hızlı gelişebilmesi için, farklı kaynaklara yatırım yapmış enerji üreticileri ile toptan satış şirketleri arasında çok daha fazla sayıda ve uzun vadeli elektrik alım anlaşmalarının yapılmasının bir zorunluluk olduğunu belirten Ergüven, şöyle devam etti:
"Toptan satış şirketleri çok farklı üretim kaynaklarını ve tüketicileri tek portföy altında toplayarak, genel anlamda sistemin dengelenmesine ve maliyetlerin düşürülmesine katkı sağlamaktadır. Üreticiler son derece değişken ve öngörüsü zor olan bir alanda, maliyet açısından dengesizliklere maruz kalmadan uzun vadeli ve öngörülebilir gelir imkanına kavuşmaktadır. Yatırımcılar da daha kolay ve avantajlı şekilde finansman bulmaktadır."
-"YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINDAN ELEKTRİK ÜRETİMİ, TÜRKİYE'NİN ENERJİ İTHALATINDA OLUŞAN CARİ AÇIĞININ AZALMASI YÖNÜNDE KATKI SAĞLIYOR"

Karesi Enerji Genel Müdürü Orhan Kurt ise "Rüzgar santrallerinin değişken bir üretim profiline sahip olması nedeniyle, son tüketiciye elektrik satışı yapmak yerine santralimizin bir yıllık elektrik üretimini ikili anlaşma ile bir toptan satış şirketine satarak, üretim ve gelir tarafındaki risklerimizi yönetmeyi tercih ettik. İkili anlaşmaların, sektörün üretim ve ticaret tarafında yer alan şirketlerin ortak çıkarlarının buluştuğu bir piyasa aracı olduğunu düşünüyoruz" ifadelerini kullandı. Yenilenebilir enerji kaynaklarına da değinen Orhan Kurt, "Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi, karbon salınımlarını azaltması yanında ülkemizin enerji ithalatında oluşan cari açığının azalması yönünde de katkı sağlamaktadır. Grubumuz, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı projeler geliştirerek bu yönde katkı koymaya çalışmaktadır. Her biri tek başına küçük kapasiteli olarak görünen bu santrallerin, bir araya geldiğinde ülkemize büyük katkı oluşturduğu gözardı edilmeyerek her birine destek olunması gereklidir. Bu alanda faaliyet gösteren yatırımcılarımız, özellikle çevre konusunda hassasiyeti yüksek vatandaşlarımızdan ve çevre konularında faaliyet gösteren derneklerimizden destek beklemektedir" şeklindeki görüşlerini ekledi. - Ankara

AB yerli enerjiden rahatsız

AB yerli enerjiden rahatsız

Avrupa Birliği, rüzgar ve güneş enerjisinde yerli üretimi geliştirmeyi amaçlayan yeni teşvik sisteminin Gümrük Birliğine aykırı olduğu gerekçesiyle Türkiye’den savunma istedi. Türkiye verilen teşviklerin AB bütçesinden gelmediğini belirterek, soruşturmanın kapsam dışına çıkarılması gerektiğini savundu.

Türkiye'deki elektrik santrallerinin toplam kurulu gücü 56 bin MW seviyesinde. Bu santrallerin 2000 MW'lık bölümü rüzgâr santrallerinden oluşuyor. Yani Türkiye'de üretilen her 100 birim elektriğin yüzde 4'ü rüzgâr santrallerinden geliyor. Önümüzdeki on yıl içinde rüzgâr santrallerinin toplam büyüklüğünün 20 bin MW'e çıkarılması planlanıyor. Yani Türkiye'de üretilen her 100 birim elektriğin 20 birimi rüzgâr enerjisinden karşılanacak. Uzmanların verdiği bilgilere göre sadece rüzgar santralleri için 30 milyar dolarlık ekipman ihtiyacı söz konusu. Buna güneş ve jeotermal de eklendiğinde ortaya 50 milyar dolarlık büyük bir pasta çıkıyor.

Vatan gazetesinden Ufuk Şanlı'nın haberine göre; Enerji Bakanlığı, cari açığın büyümemesi ve Türkiye'de yenilenebilir enerji alanında güçlü bir endüstriyel altyapı oluşması için yerli üretimi öne çıkaran bir teşvik sistemi hazırladı. Buna göre rüzgar enerjisinde kilowatt başına 7.3 dolar/cent olan alım garantisi yerli ekipmana dayalı üretim sistemleri kullanılması halinde yüzde 50 artışla 11 cente kadar çıkıyor. Aynı şekilde güneş enerjisinde 13.3 dolar/cent olan tarife fiyatı yüzde 45 artışla 19.2 cente yükseliyor.
İşte bu adım Avrupa Birliği'nde (AB) büyük bir rahatsızlığa neden oldu. AB, Türk hükümetinin uygulamaya koyduğu yeni teşvik paketinin yatırımcılar arasında ayrıma neden olduğu ve bu durumun Gümrük Birliği Anlaşmasına aykırı olduğunu savunarak, Türkiye'den savunma istedi. Bu gelişmeler üzerine Ankara harekete geçti ve Türkiye'nin gerekçelerini anlatmak üzere Brüksel'e bir heyet gönderdi.

Gelişmeleri doğrulayan Enerji Bakanlığı kaynakları, "Türkiye, Dünya Ticaret Örgütü ve AB gibi kuruluşlarla bugüne kadar son derece uyumlu hareket etti. Yatırımcılar arasında ayrıma neden olduğu gerekçesiyle açılan bu soruşturmanın ana gerekçesi yerli üretime olduğundan daha fazla teşvik verilmesi. Türkiye'nin bu konuda attığı adımların tek bir amacı var; o da yenilenebilir enerji alanında güçlü bir endüstri kurulması. Rüzgar türbini veya güneş paneli üretmeyen bir ülke bu alanda nasıl iddialı olabilir ki?" bilgisini verdi.

ORTAK ÜRETİM OLABİLİR
Lisanssız Elektrik Üreticileri Derneği (LİDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Kıroğlu, sorunun çözümü için AB ve Türk şirketlerinin işbirliğine gitmesi gerektiğini söyledi. Kıroğlu, "Avrupalı üreticilerin üretimlerini burada hayata geçirebilmeleri için bu destekler büyük bir fırsattır. Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını azaltması için de, yerli üretimin gelişmesi şarttır. Kendi enerji üretim sistemlerimizi, kendi maliyetlerimiz ile ülkemizde üreterek, bu konuda ciddi ve kalıcı çözümlere ulaşabiliriz" diye konuştu

Ağaoğlu proje geliştirerek büyüyecek

Ağaoğlu proje geliştirerek büyüyecek

Ağaoğlu Şirketler Grubu, 2012 yılının genel değerlendirmesini ve 2013 yılı stratejilerini düzenlediği bir basın toplantısıyla açıkladı.
22 Aralık 2012 Cumartesi günü Ağaoğlu My Mountain Uludağ Otel’de yapılan basın toplantısına Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, CEO Hasan Rahvalı, Genel Müdür Yardımcısı Levent Kutulu,  Bütçe ve Raporlama Müdürü Ceyda Topbaş ve Proje Geliştirme Grup Müdürü Gökhan Kanpalta katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, ülke ekonomisinin 2012 sonunda yüzde 3-4 arasında bir büyüme kaydedeceğini belirterek inşaat sektörünün yılın son çeyreğinde yeniden yükseliş trendine girdiğini söyledi. Ağaoğlu, “Maslak 1453 projesinin yılın son çeyreğinde başlayan satışlarıyla, 1 ayda 2.200 konutun satışını gerçekleştirdik ve soğuma eğilimindeki ekonomiyi yeniden ısıtarak sektöre hareket getirdik. 2012 yılında özellikle inşaat başta olmak üzere enerji ve turizm alanlarında çok önemli yatırımlar yaptık ve 2013 yılında bunlara yenilerini ekleyeceğiz.”dedi.

Çevreye duyarlı projeler hayata geçirdiklerini vurgulayan Ali Ağaoğlu, Grup olarak yeşile ve doğaya aşık olduklarını, projelerinde enerji verimli uygulamaların yanı sıra çok ciddi ağaçlandırma çalışmaları da yaptıklarını, hatta bunun için Bodrum’da 10 milyon metrekarelik çok özel bir seraya sahip olduklarını da söyledi.

Ülke ekonomisinin önümüzdeki yıllarda minumum yüzde 5 seviyesinde büyümesi gerektiğini de vurgulayan Ağaoğlu, bunun için kaynak yaratılması gerektiğini ve bunun da yolunun yabancıya mülk satışından geçtiğini belirtti.

 “Ağaoğlu Proje Fabrikası gibi çalışıyor”

Toplantıda Grubun gelişimi ve yatırımları hakkında bilgi veren Hasan Rahvalı,  2012 yılında grup olarak satışta yüzde 130, aktifinde ise yüzde 50 büyüdüğünü söyledi. 2012 yılında özellikle inşaat alanında büyük atılım gerçekleştirdiklerini ifade eden Rahvalı; “2012 yılında yabancıya mülk satışında mütekabiliyet yasasının çıkmasıyla sektör yeni bir vizyon kazandı. Biz de Ağaoğlu Şirketler Grubu olarak bu dönemde yabancıya satışta 350 Milyon Dolar gibi kayda değer bir satış rakamına ulaştık. Önümüzdeki yıl için hedefleri daha da yükselttik. 2013’te 1 Milyar Dolarlık satış gerçekleştirerek sektöre öncülük etmeyi sürdüreceğiz” dedi.

Ağaoğlu’nun en büyük gücünün proje üretebilme yeteneği olduğunu vurgulayan Rahvalı, bir tür fabrika gibi çalışarak sürekli proje geliştirdiklerini ve büyüme stratejilerinin temelinde proje üretimi olduğunu belirtti. Önümüzdeki yıl içerisinde Avrupa yakasında sürpriz bir projeye daha imza atacaklarına da değinen Rahvalı, mevcut ve gelecek dört yıllık dönemle birlikte toplamda 22 milyar TL’lik proje stokuna sahip olduklarını söyledi.

“Ağaoğlu Enerji ve Turizm’de de büyüyecek”

Basın toplantısında söz alan Ağaoğlu Şirketler Grubu Bütçe ve Raporlama Direktörü Ceyda Topbaş ise konuşmasında, inşaat ve turizm sektöründe olduğu gibi enerji sektöründe de sektörün öncülerinden olduklarını ve Ağaoğlu Enerji Grubu bünyesinde 8 adet Rüzgar Enerji Santrali projesi, 6 adet Hidroelektrik Santrali Projesi, 3 adet Kojenerasyon Projesinin yer aldığını söyledi.

Enerji ve turizm dışında Grubun inşaat faaliyetlerine ilişkin rakamları da paylaşan Topbaş, “Ağaoğlu olarak 2012 yılında toplam 2.924 adet bağımsız bölümün satışını gerçekleştirerek 1,6 milyar TL ciro elde ettik” dedi. Ağaoğlu Şirketler Grubu”nun istihdam politikasıyla ilgili bilgiler de veren Topbaş, Aralık 2012 itibariyle 9.856 kişiye istihdam sağladıklarını belirterek, özellikle uluslararası deneyime sahip güçlü ve iyi eğitimli bir çalışan kadrosuna sahip olduklarını vurguladı.

“Maslak 1453’te 540 Bin Saat Emek”

Ağaoğlu Şirketler Grubu Proje Geliştirme Grup Müdürü Gökhan Kanpalta da 1,5 yıl boyunca hazırlanan ve halen uygulama projesi devam eden, yaklaşık 100 mimar, mühendis ve uzmanın çalıştığı Maslak 1453 Projesinde, 540 Bin saat emek harcandığını söyledi. Kanpalta, sürekli hedef büyüten bir proje grubuna sahip olduklarını, her yıl hedeflerin katlanarak büyüdüğünü, Ağaoğlu başarısının arkasında da bu çaba ve ekibin olduğunu belirtti.

 “İstanbul Uluslararası Finans Merkezi 2023 Vizyonuna Hizmet Edecek”

İstanbul Uluslararası Finans Merkezi hakkında bilgi veren Ağaoğlu Şirketler Grubu Genel Müdür Yardımcısı Levent Kutulu ise “Finans Merkezi’ni 1300 günde bitireceğiz. Bu projenin hayata geçmesiyle Türkiye’nin 2023 yılına kadar dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olması yolundaki hedefine yaklaşılmış olacaktır” dedi. Kutulu, ihale sürecinin tamamlanması nedeniyle Ocak ayında hafriyat çalışmalarına başlayacaklarını, sözleşmede hafriyat için 500 gün öngörüldüğünü ama 365 günde tamamlamayı planladıklarını söyledi.

“2016’nın ilk yarısında Finans Merkezini bitirip teslim etmeyi planlıyoruz” diyen Kutulu, kazanılan ihale şartnamesine göre minimum 1 milyar 460 milyon TL gelir taahhüdü öngörüldüğünü, Uluslararası Finans Merkezi’ndeki konut ve ofis alanlarının satışına ise 2014’ün ilk çeyreğinde başlayacaklarını, projedeki konut ve ofis alanlarının satışıyla da toplamda 2.040.000.000 TL’lik bir ciro gerçekleştireceklerini belirtti.

Sabancı'ya Alman devi ortak oldu

Sabancı'ya Alman devi ortak oldu

Alman enerji şirketi E.ON'un Üst Yöneticisi (CEO) Johannes Teyssen, Sabancı ve E.ON ortaklığının çok iyi bir stratejik uyumu yansıttığını belirterek, ''Birlikte çalışarak daha güçlü ve daha verimli olacağız. Ortaklığımız, E.ON'un uluslararası büyüme stratejisi için heyecan verici bir fırsat'' dedi.
EnerjiSA'da yüzde 50 ortaklığı olan Verbund'un, hisselerini elektrik ve doğalgaz şirketi E.ON'a devretmesi ile ilgili olarak Sabancı Center'da düzenlenen toplantıda konuşan Teyssen, ''Ortaklık EnerjiSA ve bizim için de son derece önemli bir adım. Özel bir enerji şirketi olarak enerji sektöründeki yerimizi güçlendirecektir. Sabancı ve Verbund zaten bugüne dek oldukça güzel bir ortaklık içerisindeydi. Sabancı'nın yeni ortağı olarak biz de yenilenebilir ve konvansiyonel üretim, enerji tedariki, ek üretim konuları, enerji satışı konularındaki beceri ve yetkinliklerimizi ekleyeceğiz'' ifadelerini kullandı.
Teyssen, ''Güçlerimizi birleştirerek şirketlerimizi, Türkiye ekonomisi ve enerji müşterileri için kazan kazan önermesini oluşturacağız. Sabancı ve E.ON ortaklığı çok iyi bir stratejik uyumu yansıtıyor. Birlikte çalışarak daha güçlü ve daha verimli olacağız. Sabancı ile olan ortaklığımız, E.ON'un uluslararası büyüme stratejisi için heyecan verici bir fırsat'' şeklinde konuştu.
Sabancı ile kurdukları yeni ortaklığa inandıklarını belirten Teyssen, ''Türkiye enerji piyasasını çekici kılan birçok neden bulunmaktadır. Türkiye çok büyük bir pazar ve pazar bu hızlı ekonomik büyüme sayesinde daha da büyümektedir. Avantajlı arz-talep dinamikleri mevcut. 2015 yılına daha liberal bir pazar olma yolunda ilerliyor ve daha fazla üretim kapasitesi yaratmak için inanılmaz derecede büyük bir talep potansiyeline sahip. Bu nedenlerin hepsi birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye yatırım yapmak için mükemmel bir lokasyon haline gelmektedir'' dedi.
Teyssen, 15 Kasım'da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Almanya Ekonomi Bakanı Philipp Rösler'in enerji arz güvenliğini iyileştirmek için bir deklarasyon imzaladıklarını hatırlatarak, şöyle devam etti:
''E.ON dört kıtada sürdürdüğü operasyonları ile ve elektrik ve doğalgaz değer zinciri için kanıtlanmış tecrübe ve uzmanlığı ile oldukça profesyonel Avrupalı bir enerji şirketi konumunda. Sabancı'nın Türkiye'de ve çevre ülkelerdeki enerji piyasalarında ve dağıtım ağında çok büyük hakimiyeti bulunmakta. Kararlılık ve iş becerisi ile geçtiğimiz 15 yılda ve Verbund'la olan beş yıllık ortaklıkları boyunca Sabancı, EnerjiSA'yı farklılaşan coğrafya ve kaynaklara dayalı üretim portföyü ile profesyonel bir şirket olarak kurdu. Sabancı ve E.ON ortaklığı çok iyi bir stratejik uyumu yansıtıyor. Birlikte çalışarak daha güçlü ve daha verimli olacağız. Sabancı ile olan ortaklığımız, E.ON'un uluslararası büyüme stratejisi için heyecan verici bir fırsat. Ortak vizyonumuz Türkiye'de genel olarak yenilenebilir ve konvansiyonel kaynaklara dayalı dağıtım ve perakende işleri ile desteklenen ve tamamlanan entegre bir elektrik enerjisi sistemi kurmaktır.
Ortaklığımızın Türkiye açısından da son derece yararlı olacağına inanıyoruz. Sabancı, E.ON için ideal bir ortaktır. Türkiye'nin lider özel enerji şirketi olarak, tarihte de büyük ortaklıklarla başarılı adımlar atması nedeniyle biz bu yeni ortaklıktan son derece umutluyuz. Türk pazarına ilişkin büyük deneyimleri var. EnerjiSA'nın mevcut portföyü ve inşa halindeki projeleri, lisanlama, proje geliştirme ve üretim kapasitesi inşasındaki uzmanlığının kanıtlarıdır. E.ON gibi Sabancı da enerji işini büyütmek istiyor. E.ON gibi Sabancı da kurumsal yönetime,iyi paydaş ilişkilerine ve sosyal sorumluluğa çok önem veriyor. Sayın Güler Sabancı, şirketinizi yönetim anlayışınıza hayran kaldık.''
E.ON'un küresel bilgi, deneyim ve uzmanlığı ile Türkiye'nin enerji konusundaki hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacağını belirten Teyssen, ''Bu ortaklığa çok şey kazandırdığımıza inanıyoruz. Proje geliştirme, işletme, mühendislik ve konvansiyonel yenilenebilir kaynakların hizmete geçirilmesinde derin bir uzmanlığımız var. Operasyon tarafında kömür, gaz, hidro, nükleer ve yenilenebilir olmak üzere temek üretim kapasiteleri teknolojilerinde 15 ülkede 70 gigavat enerji üretim kapasitesinin sağladığı derin bilgi birikimimizle sofistike bir yönetim kadromuz var'' dedi.
Johannes Teyssen, şirketinin son yıllarda Rusya ve Brezilya gibi gelişmekte olan pazarlara giriş yaparak son derece başarılı olduğunu vurgulayarak, şunları ifade etti:
''Son 5 yılda 8 milyar avroluk bir yatırım yaptık ve büyük bir enerji oyuncusu olarak, tedarik ve optimizasyon tecrübemizle de bu pazara katma değer sağlayabileceğimizi düşünüyoruz. İki şirketin de mükemmel bir stratejik uygunluğa sahip olduğu aşikardır. 5 yıl önce Rusya pazarına girdik. Rusya'da santraller kurduk ve Rusya'nın en etkin operatörü olduk. Son 3 yılda, ABD'de 2000 megavatlık rüzgar santralleri kurduk. Geçen yıl Brezilya pazarına girdik ve orada bir inşaat projemiz devam etmekte. Ortak bir girişim. Bugün itibariyle Türkiye'yi de yeni bir ortağımız, yeni bir vatanımız olarak atfetmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Türkiye yeni pazarlarda ve bütün iş kollarında bu deneyimden son derece istifade edecektir. Sabancı ile EnerjSA'da birlikte çalışarak, daha iyi bir enerji şirketi haline geleceğimizi düşünüyoruz.

Güneş ve rüzgar da yetmeyecek, gelecek hidrojenin

Güneş ve rüzgar da yetmeyecek, gelecek hidrojenin
Siemens Genel Müdür Yardımcısı Ali Rıza Ersoy, enerji ihtiyacını karşılamada alternatif kaynaklar arasında yer alan güneş ve rüzgarın da yeterli olmayacağını söyledi.
Dünyanın hidrojen teknolojisine yöneleceği tahmininde bulunan Ersoy, "Muhtemelen çocuklarımız elektrikli araçlardan ziyade hidrojenle çalışan araçlara binecek." dedi.
Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD)'nin, yılın son olağan toplantısının konuğu olan Ali Rıza Ersoy, 'Yeşil Teknolojiler ile Yeşil İş Hayatı' konusunda konuştu. Dünya çapında 300 bin çalışana ve yıllık 80 milyar Euro ciroya sahip Siemens'in 2011 cirosunun 30 milyar Euro'sunu yeşil teknoloji satışının oluşturduğunu anlatan Ersoy, 2014 hedeflerinin, bu rakamı 40 milyar Euro'ya çıkarmak olduğunu söyledi. Siemens ürünü kullanan müşterilerinin 2011 yılı içinde çevreye 317 milyon ton daha az karbondioksit saldığını ifade eden Ersoy, "New York, Londra, Hong Kong, Singapur, Roma, Tokyo, Berlin'in bir yılda atmosfere saldığı karbondioksite eşit bir miktardan bahsediyoruz." dedi. Siemens'in, ürünleri kadar binalarını da yeşil teknolojiye göre dönüştürdüğünü işaret eden Ersoy, "Münih'teki merkez binamız tarihi bölüm hariç tamamen yenileniyor. Halka açık şirket binası haline getiriliyor. İnsanlar şirketin içinde yürüyebilecek. Bugüne kadar dünyanın gördüğü en yeşil bina haline dönüşecek. Ona göre inşa ediliyor." diye konuştu.
İnsanoğlunun enerji ihtiyacını karşılamaya güneş ve rüzgarın da yeterli olmayacağını ileri süren Ersoy, şu an teknolojisi 'ilkel düzeyde' olsa da yakın gelecekte hidrojenin ön plana çıkacağını savundu. Hidrojeni elde etmenin nispeten kolay olmasına karşın işin zor kısmının, depolama ve verimli çalışacak motorlar yapma olduğuna işaret eden Ersoy, "Eminim her konuda olduğu gibi 5 ile 10 yıl içinde burada da çok ciddi gelişmeler olacak. Önce bol miktarda elektrikli otomobillerimiz daha sonra da bol miktarda hidrojenle çalışan otomobillerimiz olacak." şeklinde konuştu.
Fosil yakıtlarla çalışan araçların, yerini önce elektriğe ardından hidrojene bırakacağını kaydeden Ersoy, "Gelecek orada. Muhtemelen bizim çocuklarımız elektrikli araçlardan ziyade hidrojenle çalışan araçlara binecek." ifadesini kullandı.
AVRUPA ENERJİSİNİ SAHRA ÇÖLÜ'NDEN KARŞILAYACAK
Güneşten ısı yoluyla enerji elde etme konusunda en çarpıcı örneğin Sahra Çölü'nde yaşandığı bilgisini paylaşan Ersoy, 'Sahra Çölü' adı verilen projeyle 15 sene sonra Avrupa enerjisinin yüzde 30'undan fazlasının, Türkiye üzerinden de geçen nakil hatlarıyla Sahra Çölü'nden elde edileceğini anlattı.
DÜNYA ŞEHİRLERDE YAŞAYACAK
Geleceğin dünyasının şehirlerden oluşacağına değinen Ersoy, şöyle konuştu: "Şu an 7 milyar olan dünya nüfusu 2050'ye varmadan 9 milyar olacak. Şu an şehirler, dünya coğrafyasının sadece coğrafi olarak yüzde 1'ini kaplamaktayken, enerjinin yüzde 75'ini harcıyor ve karbondioksitin yüzde 80'ini çıkarıyor. Saniyede iki kişi kırsaldan şehre gidiyor. 2050'de dünya nüfusunun yüzde 70'i şehirlerde yaşamaya başlayacak. Türkiye'de bu oran bugün için yüzde 70'in üzerinde. Biz dünya ortalamasının üstünde şehirleşmişiz. Türkiye'de yüzde 80-85'te bu oranın duracağı varsayılıyor. Çin, 2020'ye kadar birer milyon nüfuslu 200 şehir kuruyor şu anda. Böyle bir değişim, baş döndüren bir dönüşümün içindeyiz. 2035 yılına geldiğimizde karbondioksit emisyonu iki katı olacak. Dünyanın ısısının 1,5 ile 4,5 derece arasında artması bekleniyor. Bunun olmaması için her şeyin yapılması gerekiyor."

Sunday, December 2, 2012

GE, Fina Enerji fuel wind energy growth in western Turkey

GE (NYSE: GE) will provide 43 wind turbines to Turkish energy developer Fina Enerji for four new projects in western Turkey, the two companies announced at the first annual Turkish Wind Energy Congress. All four wind farms will contribute to Turkey’s energy independence while supporting the country’s investment in domestic renewable energy.

The four Fina Enerji projects will add 97 megawatts of capacity to the country’s electricity grid, enough clean energy to power 27,000 Turkish homes. “Using such machines with advanced technology will not only improve the capacity factors and capital productivities but also help to decrease our nation’s dependency on foreign sources of energy,” said Sancar Saracoglu, executive committee member of Fina Enerji.

GE will supply nine 1.6-100 wind turbines for the Kizilcaterzi Wind Farm, 10, 1.6-100 machines for the Karadere Wind Farm, 14, 2.75-100 wind turbines for the Sadilli Wind Farm and 10, 2.75-100 machines for the Salman Wind Farm. Based on proven advanced technology and an evolutionary design, GE’s 1.6-100 wind turbine is the industry’s most efficient wind turbine in its class.

“As these new projects demonstrate, our latest wind turbine technology continues to play a significant role in the development of wind power in Turkey and throughout the region,” said Vic Abate, vice president of GE’s renewable energy business. “We are pleased to work with Fina Enerji to help bring clean, domestic electricity to Turkey.”

The Turkish government plans to increase the country’s wind energy production to 20,000 megawatts by the year 2023. Turkey has one of the most favorable locations in the region for wind energy, with a potential wind power capacity of 48,000 megawatts. Much of that potential remains untapped, as the country’s existing wind farms produce about 1,800 megawatts.


Reference: http://www.pennenergy.com/articles/pennenergy/2012/11/ge-fina-enerji-fuel-wind-energy-growth-in-western-turkey.html

Government Incentives Lead to a Wind Energy Boom in Turkey

Turkish Boom in Wind Power Investments

Wind power boasts the second highest share of renewable energy production in Turkey, and its prospects look brighter each day. According to 2010 data from the Turkish power-generation corporation, electricity generated from renewable resources had a 19.7% share of total power: 18.5% hydroelectric energy, 0.8% wind power and 0.4% for other renewables such as landfill gases, biogas, and biomass. By comparison, 48.6% of total energy was supplied by natural gas and 31.7% by petroleum and coal. Yet by end of 2011 this breakdown had begun shifting in favor of renewable resources, with wind energy now amounting to 2% of total power generation in Turkey.

The November 1st 2007 License Applications

Investments in Turkish wind power have grown steadily over the past few years thanks to governmental incentives. In November 2007, the Turkish Energy Market Regulatory Authority (EMRA) announced that investors weren’t obligated to have a grid connection plan or have conducted long-term wind measurements beforehand in order to apply for a license; these steps could be postponed till after approval. The new setup aimed to cut down on pre-investment costs, encouraging industry players to invest in wind energy.

However this “act of good faith” would result in a surprisingly large number of applications piling up on EMRA’s desk. Turkey’s total predicted technical-economic wind potential was 38,000 MW, yet the 752 power generation license applications submitted by November 1, 2007 would amount to 78,000 MW; it took the EMRA 3 years to screen all of these projects. Due to limited transformer capacity, the Turkish Electricity Transmission Corporation would hold a competition to resolve conflicts arising from multiple applications for the same region. When two or more projects were in conflict for the same region, the ones that added the most value per kWh energy produced would be approved. What were once incentives were now constraints. As a result, some investors held back while others tried to outbid as much as possible, pushing small investors out of the picture. One of the world’s most popular sources of renewable energy, wind energy is not usually accustomed to such “adverse-incentive” schemes.

Strategic Target Plan

In accordance with the Ministry of Energy’s Strategic Plan, Turkey is targeting 20,000 MW installed wind-power capacity by the end of 2023. Today that number is just 1,800 MW, meaning the strategic plan calls for an additional 18,200 MW of installed capacity. Each MW of wind-power installed requires an investment of approximately 1.3 million USD. The turbine bears the lion’s share of this burden, amounting to 70 percent of the total cost. Meanwhile a new project under the name MILRES is gaining momentum, aiming to further develop Turkey’s wind energy sector thanks to the invaluable contributions of 126 professionals from local universities, industrial associations and governmental institutions. This project will allow Turkey to manufacture its own wind turbines instead of importing them from China. Furthermore, the 2011 Law on Utilization of Renewable Resources was amended in favor of domestic production. The government normally pays 7.3 dollar cents per kWh energy produced via wind power, but the law now brought additional incentives for domestic producers: 0.6 dollar cents were added for producers using domestically-manufactured towers, 0.8 dollar cents for domestic blades, 1.3 dollar cents for domestic rotors and nacelles and 1.0 dollar cents for domestic generators and electronics.

Today’s Situation

With plenty of wind power projects on the way, EMRA is no longer accepting license applications. But with the new renewable-energy law enacted this past March steps have been introduced allowing for the generation of electricity without a license, provided the installed capacity does not exceed 500 kW. As a result, the number of companies offering turn-key power plant installation has increased, as has the manufacture of low-capacity turbines as well as related R&D. This new boom in the market makes Turkey an attractive destination for foreign investors and vendors seeking to spread their know-how and technology to new markets. But Turkey’s ambitions aren’t just limited to erecting wind farms on its soil; it also wants to eventually compete with China in the manufacture of wind turbines. To make up for its limited know-how, Turkey is more than willing to open up to the world. In order to promote the Turkish energy market, the sector organizes many trade fairs as well as regular networking events, all in the name of attracting foreign investment. With its advantageous geography, it seems Turkey will soon be strengthening its foothold in the energy sector, all thanks to rising R&D investments and the growing collaboration between universities and the private sector.

By. Sinem Demir

Reference:

http://oilprice.com/Alternative-Energy/Wind-Power/Government-Incentives-Lead-to-a-Wind-Energy-Boom-in-Turkey.html

Boydak'ın enerji yatırımları sürüyor

 Enerji sektörüne 2010 yılında giren Boydak Enerji, Sibel RES Elektrik Üretim’in yüzde 100 hissesini satın aldı. Boydak Holding'e bağlı Boydak Enerji, enerji yatırımlarına tüm hızıyla devam ediyor.

Şirket, en son İzmir ve Manisa il sınırları içerisinde yer alacak 80 MW büyüklüğündeki Sibel RES rüzgar santrali projesinin üretim lisansına sahip Sibel Res Elektrik Üretim'in yüzde 100 hissesini satın alarak bünyesine kattı. Enerji sektörüne 2010 yılında giren ve son iki yıldır önemli yatırımlar yapan Boydak Enerji, bu yeni satınalmayla beraber portföy büyüklüğünü 415 MW'a çıkartmış oldu.

Konuya ilişkin bir açıklama yapan Boydak Enerji Genel Müdürü Gültekin Eranıl, Sibel RES projesi yatırımının kısa sürede tamamlanacağını ve tesisi 2014 yılının ikinci yarısında devreye almayı planladıklarını belirtti. Eranıl, bugüne kadar hidroelektrik, rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi alanlarında önemli yatırımlar yaptıklarını ve bu yatırımla enerji sektörünün önde gelen oyuncularından biri olmayı hedeflediklerini de sözlerine ekledi.

Gelecek döneme ilişkin planlarını da aktaran Eranıl; "Uzun dönemli yatırım planlarımız kapsamında ilk aşamada 2015 yılına kadar 500 MW kurulu güce ulaşma hedefimizi planladığımız tarihte yakalayacağımızı düşünüyoruz. İkinci aşamada ise 1000 MW'lık portföy büyüklüğüne 2017 yılından daha önce ulaşmayı öngörüyoruz" diye konuştu.

İlk olarak özelleştirme ihaleleri kapsamında yer alan 14. Grup hidroelektrik santrallerinin ihalesini alarak Girlevik HES, Bayrat HES ve Çemişgezek HES'i 49 yıllığına işletmek üzere devralan Boydak Enerji, 2010 yılı itibariyle de satınalmalarla enerji sektöründeki büyümesini sürdürdü. Şirket, 2010 yılında 145,11 MW kurulu güç kapasiteli hidroelektrik santral portföyüne sahip Nisan Elektromekanik Enerji'nin yüzde 50'sini ve aynı yıl 41,77 MW kurulu güce sahip Muradiye Ayrancılar Hidroelektrik Santrali'nin haklarını elinde bulunduran Muradiye Elektrik'in yüzde 70 hissesini satın aldı. Boydak Enerji en son, alternatif enerji üretim yatırımlarını artırmak amacıyla geçtiğimiz yılın Temmuz ayında; İstanbul Silivri ilçesi Çanta mevkiinde yer alan 45 MW kurulu güce sahip Çanta RES Rüzgar Enerji üretim santral projesinin sahibi Bora Rüzgar Elektrik'in yüzde 100'ünü satın alarak yatırım çalışmalarını hızlandırdı.

Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2012/11/28/boydakin-enerji-yatirimlari-suruyor

Saturday, November 24, 2012

Konya enerji üssü olacak

Konya enerji üssü olacak

 Konya Ovası Projeleri (KOP) bölgesinde, 100 bin hektarlık alanda kurulacak güneş enerji santralleri ile Türkiye'nin mevcut kurulu güç kapasitesi olan yaklaşık 55 bin megawata eşit elektrik üretilebileceği bildirildi.
KOP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Mehmet Babaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, enerji ve gıda güvenliğinin Türkiye'nin ve dünyanın iki temel konusu olduğunu söyledi.

KOP Bölge Kalkınma İdaresi'nin, bölgenin tarım ve gıda sektöründe rekabetçi üretim yapabilmesi ve suyu akılcı kullanan bir bölge olabilmesi için planlamalar yaptığını belirten Babaoğlu, Türkiye'nin en büyük sorunlarından olan enerji konusunda da çalışma yaptıklarını dile getirdi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın daha önce Türkiye'deki rüzgar ve güneş enerjisi haritalarını yayınladığını anımsatan Babaoğlu, ''Bu raporlara baktığımız zaman KOP bölgesindeki illerimiz olan Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde'nin güneş enerjisi etkinliği ile düz, ekonomik ve atıl alan mevcudiyeti bakımından Türkiye'nin en iyi güneş enerjisi üretim alanları olduğu yönündeki bilgileri görebilirsiniz'' diye konuştu.


TARIM DIŞI ARAZİ 3,5 MİLYON HEKTAR
Babaoğlu, KOP bölgesinin, 6,5 milyon hektarlık alandan oluştuğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Bölgede toplam 6,5 milyon hektarlık yani 65 bin kilometrekarelik alanda 3 milyon hektarlık tarım arazisi var. Büyük kısmı güneş enerjisi santralleri kurulumuna uygun nitelikte olan 3,5 milyon hektarlık tarım dışı arazi mevcut. Bu alanlar güneş enerjisi santrallerinin ekonomik olarak kurulabilmesine uygun nitelikte.''

Özel şirketlerin meralarda güneş enerjisi santralleri kurma eğilimleri olduğunu ifade eden Babaoğlu, mera veya tarım arazisi olarak kullanılmayan ve güneş enerjisi santrallerinin kurulabilmesine uygun geniş araziler mevcutken, santral kurulumu için meraların kullanılmasının yanlış olacağını söyledi.

Babaoğlu, bu konuda rapor hazırladıklarına dikkati çekerek, ''Bu rapor, KOP bölgesinin tarımsal arazi üretimi, mera üretimi ve güneş enerjisi üretimiyle ilgili arazinin planlanmasına yönelik bir makro Türkiye projesidir'' dedi.


RAPOR, İLGİLİ BAKANLIKLARA SUNULDU
Söz konusu raporu ilgili bakanlıklara sunduklarını aktaran Babaoğlu, şunları kaydetti:

''Hazine arazileri ile meraların da toplulaştırmasını yapalım ve tarıma uygun alanları ayıralım, tarıma uygun olmayan alanları da güneş enerjisi üretimine uygun organize bölgeler olarak ilan edilmesini sağlayacak bir model ortaya koyalım' önerisini getirdik. Bilindiği gibi Konya'nın Karapınar ilçesinde tarıma elverişli olmayan 6 bin hektar alan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi ilan edildi. Bu çok olumlu bir gelişmedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na teşekkür ediyoruz. Türkiye'de 2013 yılı sonuna kadar tahsis edilen 600 megawat kurulu güç lisans izninin 5 katı sadece bu alandan karşılanabilir.''


55 BİN MEGAWATA EŞİT ELEKTRİK ÜRETİLEBİLİR
KOP bölgesinde, 100 bin hektarlık alanda organize bölgeler halinde kurulacak güneş enerjisi elektrik üretim santralleriyle, Türkiye'nin mevcut kurulu güç kapasitesi olan yaklaşık 55 bin megawata eşit elektrik üretilebileceğini vurgulayan Babaoğlu, şunları söyledi:

''Eğer tarıma hiç uygun olmayan 100 bin hektarlık alanı bu çerçevede belirleyip, yatırımcıları bu bölgelerde güneş enerjisi santralleri kurmaya teşvik edersek güneş enerjisi santrallerinin kurulu güç kapasitesi, Türkiye'de mevcut olan kurulu güç kapasitesi kadar bir kapasiteye ulaşıyor. İlgili bakanlıklara sunduğumuz raporda yer alan öneriler hayata geçirildiği takdirde, daha önce salt enerji tüketen bir bölge olan KOP bölgesi, enerji üreten bir bölge haline geldiği gibi, Türkiye'ye mevcut kurulu güç kapasitesi kadar ek bir kapasite sunacaktır.''


Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2012/11/09/konya-enerji-ussu-olacak

Eski Bakan Güler: Enerji İhtiyacını Rüzgardan Karşılamamız Mümkün

Eski Bakan Güler: Enerji İhtiyacını Rüzgardan Karşılamamız Mümkün

Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, mevcut kaynakların zamanında değerlendirilememesi sebebiyle doğalgaza mahkum olduğumuzu söyledi. Güler, Türkiye'nin enerji ihtiyacının önemli bir kısmının rüzgarla karşılanabileceğini belirterek, " "Türkiye'de 17 MW'lık rüzgar tribünü var. Şuanda 2 bin 400 MW'ya ulaştı. Potansiyel ise 46 bin MW'tır. Türkiye'nin kullandığı enerji ise 50-55 bin MW'tır. Enerji ihtiyacının önemli bir kısmını aslında rüzgarla karşılayabiliriz." dedi.

Yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimine dikkat çekmek amacıyla ENVERDER tarafından düzenlenen 'Uluslararası Biyogaz Üretim Çalıştayı', Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) Osmangazi Batı Salonu'nda yapıldı. Bursa Teknik Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi işbirliğiyle Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde, Bursa Kent Konseyi bünyesinde düzenlenen çalıştaya, Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Vali Yardımcısı Hüseyin Demirciler, Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Abdullah Karadağ, Bursa Kent Konseyi Başkanı Semih Pala, üniversitelerin, özel ve kamu sektör yetkilileri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.

Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Bursa'nın önemli bir teknik potansiyele sahip olduğunu belirtti. Türkiye'nin ciddi oranda tabii kaynağa sahip olmasına rağmen yıllarca fazla üzerinde durulmadığını kaydeden Güler, "Türkiye'de 17 MW'lık rüzgar tribünü var. Şuanda 2 bin 400 MW'ya ulaştı. Potansiyel ise 46 bin MW'tır. Türkiye'nin kullandığı enerji ise 50-55 bin MW'tır. Enerji ihtiyacının önemli bir kısmını aslında rüzgarla karşılayabiliriz." dedi.

Deprem bölgesinde bulunan Türkiye'nin jeotermal zengini olduğunu da dile getiren Güler, en çok potansiyelinde Marmara Bölgesi'nde olduğunu söyledi. Yapılacak sondajlarla yeni jeotermal kaynakların bulunabileceğini anlatan Güler, şunları söyledi: "Jeotermal kaynaklar tertemizdir. Vali Şahabettin Harput'la beraber çalışarak Bursa'da sondajlar yapıldı. Bursa'da hala yeni kaynakların bulunma imkanı var. 24 saat çalıştırıp, daha sonra soğuyan suyu tekrar yer altına basarak devir daim yapmak mümkündür. Kutuplara en yakın ülkelerden olan İzlanda'ya gittiğimde her yerin jeotermalle ısındığını gördüm. Kaynaklarımız varken, zamanında değerlendirmediğimiz için doğalgaza mahkum olduk. Dünyayı durdurup yeniden planlama yapacak olsak enerji kaynaklarımızın çoğunu değerlendirebilirdik."

Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Abdullah Karadağ ise dünyanın ve Türkiye'nin gelişimine paralel olarak Bursa'nın da hızla geliştiğini söyledi. Bursa'nın nimetleri bol olan bir bölge olduğunu belirten Karadağ, Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin en büyük harcama kalemlerinden birisinin temizlik ve çöp olduğunu ifade etti. Termik santrallerden birkaç kat daha fazla üretim yapabilecek tesislerin Bursa'da kurulmasını temenni eden Karadağ, Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin her zaman şehrin menfaatine olan yatırımların yanında olduğunu söyledi.

ENVERDER Bursa Şube Başkanı Dr. Mustafa Uysal, biyogaz diye bilinen geri dönüşüm yöntemiyle yüzde 60-80 metan içerikli yanıcı bir üretildiğini söyledi. Atıklardan enerji dönüşümüne yönelik Türkiye'de çok önemli potansiyel olmasına rağmen değerlendirilmediğini belirten Uysal, Avrupa'da katı atıkların biyogaza dönüştürülmesinin zorunlu olduğunu hatırlattı. Türkiye'de sadece bazı belediyelerin ve işletmelerin biyogaz tesisi kurarak enerjiden faydalandığını anlatan Uysal, şöyle konuştu: "Tahminen potansiyelin yüzde 1'i bile kullanılmıyor. Biyo atıkların dönüştürülmesinde istenilen performansı gösteremedik. Sadece belediyelerimizde katı atıkların geri dönüşümü ile 700 mw elektrik elde edebilirdik. Bu rakam, Keles'te yapılması düşünülen termik santralin 3 katına yakındır. Çöpten enerji üretilmesi ülkemizde ilk defa Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldı. Hamitler Çöp Depolama alanında 8 mw gücünde biyogaz üretim tesisi bu yıl devreye alındı. Gelecekte buradan 24 mw elektrik üretilerek 15 bin kişilik bir şehri aydınlatacak enerji elde edilecek. Eğer Hamitler çöp alanındaki atıkları bundan sonra depolamadan doğrudan bertaraf etse idik üretime 60 mw daha ilave gelecekti."

Bursa'da ciddi miktarda yemek, yem, hayvansal ve sebze atıkları bulunduğunu ifade eden Uysal, yakın zamanda Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından Türkiye'ye örnek bir biyogaz elde etme tesisi için çalışmaların başlatılacağını dile getirdi.

Vali Yardımcısı Hüseyin Demirciler, Türkiye'nin çok zengin enerji yataklarının üzerinde oturduğunu vurguladı. Buna rağmen enerji yatırımlarının genelde engellerle karşılaştığını anlatan Demirciler, santral yapımına karşı duranların enerjinin nereden üretileceğini de göstermesi gerektiğini ifade etti.

Kaynak: http://www.haberler.com/eski-bakan-guler-enerji-ihtiyacini-ruzgardan-4084588-haberi/

Kaporta tamam motor yolda

Kaporta tamam motor yolda

AMERİKAN General Electric’in (GE) Türkiye Genel Müdürü Mete Maltepe, ilk yerli rüzgâr türbini projesi konusunda, “İlk kuleler ve kanatlar Türkiye’de projelere verilmeye başlandı. Niyetimiz, Türkiye’de üretilmiş parçaların, Türkiye’deki fabrikada montajının yapılması; çoğunluğu Türk parçalardan oluşan bir rüzgâr türbini. Şimdi biz orada değiliz. Biz rüzgâr türbini ekipmanının yarısı diyebileceğimiz kule ve kanatları Türkiye’den tedarik ediyoruz. Geriye nacelle (türbinin kule üstündeki motor kısmı) kalıyor” diye konuştu.

YERLİ ÜRETİME TEŞVİK

GE gibi bir dünya devinin Türkiye’de rüzgâr türbini üretme fikri aslında şaşırtıcı değil. Türkiye’de hızla artan elektrik talebi, büyüyen bir pazar var. Ayrıca yenilenebilir enerjide yerli üretime teşvikler sağlanıyor. Yenilenebilir Enerji Kanunu’nda (YEK) rüzgâr enerjisine 7.3 dolarcent alım garantisi veriliyor, bu rakam Türkiye’den ekipman alınırsa daha da yüksek oluyor. Buna karşın Türkiye’de yerli parça üretimi hala düşük. GE Energy Türkiye Genel Müdürü Mete Maltepe, merakla beklenen ‘ilk yerli rüzgâr türbini’ hakkında son gelişmeleri değerlendirdi.

TEŞVİK SÜRESİ UZATILMALI

YEK’te yerli üretime verilen teşviklerin “2015 sonuna kadar kurulan santraller” için geçerli olduğunu hatırlatan Maltepe, bu sürenin uzatılmasını istediklerini şöyle anlattı: “2015’te santral kuracak olan bir yatırımcı, kontratları 2013’te imzalamıştır. Zaten bir fabrika kurmak iki yıl sürüyor. Devlet bunu görüyor ve değişiklik yapmayı düşünüyor ama bugünkü şartlara bakarsanız, önünüzü göremiyorsunuz. Yurtdışında birine gittiğinizde, niyet var dediğinizde yetmiyor. Özellikle kanat konusunda teşvik olmadan bunu yapalım dedik, çünkü kanatlar Brezilya’dan geliyordu. Biz bu bölgede kanat tedarikçisi olarak Türkiye’yi seçtik.”

TÜRKİYE DÜNYA ZİNCİRİNE GİRDİ

Bu yıl, rüzgâr türbininin yarısını oluşturan kule ve kanat bölümlerini Türkiye’den tedarik etmeye başladıklarını belirten Maltepe, şunları söyledi: “İlk kuleler, kanatlar Türkiye’de projelere verilmeye başlandı. Biz rüzgâr türbinlerinin sistem dizaynını yaparız, ana parçaların tasarımını yaparız. Ana parçalar için dünyanın çeşitli yerlerinde tedarik zinciri ortaklarımız var. Az sayıda ama büyük çapta GE adına üretim yapan firmalar var. Biz onlardan alırız ondan sonra fabrikalarımızdan birin parçaların montajını yapar, sahaya sevk ederiz. Kanat ve kulede çeşitli fabrikalardan direkt sahaya gider, sahada hepsi monte edilir. Türkiye’de özellikle kanat ve kuleyi GE’nin tedarik zincirine sokmuş olduk.”

Türkiye kanatta dünyada ilk beşte

METE Maltepe, şu anda Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa, Çin ve Türkiye olmak üzere beş değişik yerden, dünyadaki projelere kanat tedarik ettiklerini söyleyerek, “Türkiye kanatta ilk beşe girdi. Kulede tedarikçimiz biraz daha fazla. Nacelle’i kendi fabrikalarımızda üretiyoruz, bunlar da ABD, Kanada, Brezilya, Çin, Hindistan ve Almanya’da var. Türkiye’de üretilirse, yedinci ülke olacak.”

Türkiye’ye fabrika en son gelecek

YERLİ rüzgâr türbini konusunda bundan sonra nacelle (motor yeri) başta olmak üzere elektrik ve mekanik parçalar için çalışmalarının devam ettiğini kaydeden Maltepe, bir tedarikçiyi kalifiye etmelerinin en az bir buçuk yıl sürdüğünü dile getirdi. Türkiye’nin üretim için iyi bir bölge olduğunu belirten Maltepe, “Ayrıca yerli katkının yatırımcılara ekonomik avantajı olacağı için, yerli parça sayısını artırırsak, GE ekipmanının bir rekabet avantajı olacağını düşünüyoruz. Çalışmalarımız devam edecek. Fabrika en son gelecek. Parçalar olsun, ondan sonra burada montaj düşünülüyor. Onun için ben bugün ben bir rüzgâr türbini fabrikası kuracağız diyemiyorum. Amaç oraya gelmek ama şu an tedarik zincirinde parça tedarikçileri üzerinde çalışıyoruz” dedi.

YATIRIM GÖRÜŞMELERİ VAR

Mete Maltepe, “Neden en son fabrika geliyor” sorusunu şöyle yanıtladı: “Şu an bir fabrika kursak, yurtdışından getirmiş olduğumuz parçaların montajını yapmış olacağız. Niyet o değil. Niyet Türkiye’de üretilmiş parçaların, Türkiye’deki fabrikada montajının yapılması. Şimdi biz orada değiliz. Biz rüzgâr türbinin parçalarının yarısı diyebileceğimiz kule ve kanatları Türkiye’den tedarik ediyoruz. Değerin öteki yarısı da kulenin tepesindeki nacelle ile içindeki elektrik ve mekanik cihazlar.O noktada kaliteden ödün vermek istemediğimiz için tüm bu tedarikçilerimizi ciddi bir kalifikasyon sürecinden geçiriyoruz. Tercihimiz aslında tecrübemiz olduğu firmaların gelip, fabrika kurup, ortaklıklar kurup, teknoloji transferi yapıp o ülkede bunu üretebilmesi. Tedarikçilerimizle, Türkiye’de yatırım yapılabilir mi diye görüşmeler var.”

Kapasite boşken yenisi nasıl kurulacak

BATI Avrupa ve Amerika’da teşviklerin azalmasından dolayı dünya rüzgâr tedarik zincirinde bir yavaşlama olduğunu belirten Maltepe, “Herkesin fabrikasında ciddi bir boş kapasite var, orada boş kapasite varken, gidip başka bir yerde fabrika açmak zor. Onun için insanları ikna etmek zor. Bunu geliştirmek için en hızlı yöntem, zaten güvendiğimiz birinin bunu Türkiye’de yapması, belki bir Türk ortakla yapması. ”

Yerlileştirmek finansman sıkıntısı doğurabiliyor

MALTEPE, finansal açıdan farklı sorunların da ortaya çıkabildiğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Yerlileştirdikçe bazen kendinize finansman sıkıntısı yaratabiliyorsunuz. Türk bankalarda bir finansman limiti var. Genelde Türkiye’deki ticari bankalardan alabileceğiniz finansmanın şartları daha kötü: daha yüksek faizler, daha kısa vadelerle uğraşıyorsunuz. O zaman yerlileştirdiğinizde bir yerli katkı avantajı olabiliyor ama tersi olarak finansmanda dezavantaj olabiliyor. Onu da hesaba katmak durumundayız. Her şeyi burada yapmanın finansman açısından sıkıntıları da olabileceğini düşünüyoruz.”

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/21966410.asp

Ayvalık Adaları Tabiat Parkı"nı Koruma Platformu Kararlı

Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı Cunda (Alibey) Adasında, Balıkesir’li bir firmanın rüzgar enerjisi santrali (RES) kurmasına ilişkin 2. kez başvurusuyla ilgili bakanlıktan gerekli yasal iznin çıkmasının ardından ilçede sular bir türlü durulmuyor.

Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen’in bakanlık tarafından, Tabiat Parkının içine RES kurulmasına ilişkin verilen izin için sert tepki göstermesinin ardından, Alibey (Cunda) Adası Koruma ve Kalkınma Derneği’nin de ilçe genelinde başlattığı imza kampanyasının ardından, ilçedeki 27 sivil toplum kuruluşunun temsilcileri tarafından oluşturulan Ayvalık Adaları Tabiat Parkını Koruma Platformu’da konuyla ilgili hararetli tepkilerini sürdürüyor. Tabiat Parkında tahribata yol açabilecek her türlü yapılanmanın karşısında gerek hukuki gerekse tepkisel eylemlerle sık sık kamuoyunun gündemine oturan platform üyeleri konuyla ilgili yazılı bir basın açıklaması yaptı.

‘Cunda ve Tabiat Parkında RES İstemiyoruz’ başlığını taşıyan yazılı açıklamada, doğa dostlarına seslenilerek, “Türkiye’nin en güzel doğa ve turizm alanlarından Cunda Adası, rüzgâr enerjisi için feda edilmek isteniyor. Türkiye’nin en büyük tabiat parkı, rüzgâr enerjisi için yok edilmek isteniyor. Aslında yok edilen Cunda’nın doğası, kültürü, turizmi ve görsel zenginliğidir” ifadeleri yer aldı. ‘Yok edilmek istenilen Cundalıların ve bizim geleceğimizdir’ denilen açıklamada, “Daha önce Cunda Adasındaki tepelere RES (Rüzgâr Elektrik Santrali) için başvuran şirketin talebi, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ve Ayvalık Belediyesi tarafından reddedilmişti. Yırcalı şirketler grubuna ait Balres adlı firma, AKP tarafından, Milli Parklar, Tabiat Parkları ve benzeri alanlarda madencilerin, HES ve RES’lerin önünü açmak için yapılan yeni düzenlemeler sonucu tekrar RES için başvurdu. 2008 yılında kabul edilmeyen başvuruları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Balıkesir Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun 25 Eylül 2012 tarih ve 19 sayılı kararı ile kabul edildi. Böylece tamamı 1. Derece Doğal SİT alanı olan Ayvalık Adaları Tabiat Parkının en güzel noktasına ve mutlak koruma alanına, yani Cunda Adası’nın tepesine 24 adet rüzgâr türbini kurulacak” ifadeleri yer aldı.



“RES’E DEĞİL, TABİAT PARKI İÇİNDE YAPILMASINA KARŞIYIZ”

Yapılan açıklamada, platform olarak yenilenebilir enerjiye karşı olmadıkları vurgulanarak, “Güneş enerjisi, Dalga Enerjisi, Rüzgâr Enerjisi bizim kabul ettiğimiz ve savunduğumuz enerji kaynaklarıdır. Ülkemiz rüzgâr, güneş ve dalga enerjisi açısından inanılmaz olanak ve geniş alanlara sahiptir. Bu nedenle bu tür enerji kaynakları için çok fazla alan mevcuttur. Bizler RES adı altında kültür ve doğa katliamına karşıyız. Bizler Cunda halkının geleceğini ve ekonomisini etkileyecek olumsuzluklara karşıyız. Cunda Adasına RES (Rüzgâr Elektrik Santrali) yapılmasına karşıyız. Çünkü: 1. RES yapılacak alan Türkiye'nin en büyük tabiat parkı ve 1. Derece Doğal SİT alanıdır. Çok farklı ekosistemleri içeren Tabiat Parkımız, deniz, deniz altı ve karasal açıdan inanılmaz tür zenginliğine sahip bir bölgedir. Bu nedenle parka sahip çıkılmalıdır. 2. RES yapılacak yerler Parkın en güzel seyir ve teras noktalarından birisidir. En az Şeytan Sofrası kadar değerli ve güzel bir panoramik alandır. RES’le birlikte parkın önemli bir görünüm değeri ortadan kalkacaktır. Bu da Cunda’nın siluetini tamamen bozacak ve inanılmaz bir görüntü kirliliği oluşturacaktır. 3. RES yapılacak alan tamamen ormanlık bir alandır. 24 adet türbinin oturtulacağı temelle birlikte; ara yollar, nakil hatları, ulaşım vb. eklendiğinde önemli oranda ormanlık alan tahrip edilecektir. Böylece binlerce ağaç kesilerek bir yeşil katliam oluşacaktır. Bunun sonucunda da Cunda’nın değeri yok olmaya başlayacaktır. 4. Cunda Adası, turizm açısından çok önemli bir markadır. Turizm geliri Cunda ve Ayvalık açısından önemli bir girdi oluşturmaktadır. Cunda’nın tahrip edilmesiyle bir turizm markası yok olabilir, esnafın ve halkın tek gelir kaynağı eriyebilir. Bu da zincirleme olarak bir yıkım demektir. 5. Cunda Adası v e Tabiat Parkı UNESCO tarafından Türkiye'de belirlenen 6 Önemli Kıyı Koruma Alanlarından biri seçilmiştir. Bu alan korunmalıdır. Elde edilecek enerjinin deniz altından taşınmasıyla deniz tahrip edilecek, zaten azalan balık üretimi olumsuz etkilenecektir. Bu da balıkçılıkla geçinen çok sayıda ailenin durumunu olumsuz etkileyeceği gibi aynı zamanda deniz altı canlı yaşamını da bozacaktır. 6. Cunda Adasına bir kez rüzgâr türbinleri kurulursa bunun devamı gelecek ve adanın birçok noktasına yeni türbinler kurulacaktır. Bu da yeni doğa katliamları demektir. Bundan sonra oluşacak yeni katliamlara şimdiden dur demek ve emsal oluşturmasına engel olmak için Cunda ve tabiat parkında RES’e hayır diyoruz. Cunda’yı, parkımızı, doğamızı korumak için tek ses, tek yürek olmalıyız. Aksi takdirde tek tek yem olup gideceğiz. Birlikte hareket edersek başarabiliriz.

Çocuklarımıza, torunlarımıza, gelecek nesillere karşı sorumluluklarımız var. Borcumuz var. Yarın vicdanlarımız rahat bir şekilde yataklarımıza uzanmak istiyorsak ve torunlarımıza karşı yüzümüzü yere eğmeden konuşmak istiyorsak; bugün bunun gereklerini yerine getirme günüdür. Belki yarın artık çok, ama çok geç olabilir. Ayvalık Tabiat Parkını Vermeyeceğiz RES’e değil, Cunda ve Tabiat Parkında yapılmasına karşıyız” ifadeleri yer aldı.

Kaynak: http://www.haberfx.net/ayvalik-adalari-tabiat-parkini-koruma-platformu-kararli-haberi-642384/

Rüzgar enerjisi 3`e katlanabilir

Yeni yayımlanan Rüzgâr Enerjisi Görünümü raporuna göre rüzgâr 2020 yılına dek dünya elektrik ihtiyacının %12’sini karşılayabilir. Türkiye’de de rüzgârın toplam elektrik ihtiyacının %20’sini karşılama potansiyeli var.


Pekin   Greenpeace Uluslararası ve Dünya Rüzgâr Enerjisi Konseyi, rüzgâr endüstrisinin geleceği üzerine yeni raporunu bugün Çin’in Pekin kentinde yayımladı. Dünya Rüzgâr Enerjisi Görünümü adlı raporun bu dördüncü sayısında, 2020 yılına dek rüzgârın dünya elektrik ihtiyacının %12’sini karşılayabileceği öngörülüyor. Bu gerçekleşirse, 1,4 milyon yeni iş yaratılacağı gibi, karbon salımlarında da yıllık 1,5 milyar tonluk bir azalma olacak.  2030 yılında ise rüzgâr enerjisi dünya çapında elektrik talebinin %20’sini karşılayabilir.

Raporda Türkiye’de rüzgr endüstrisinin durumuna ilişkin de aşağıdaki ifadelere yer veriliyor:  “Türkiye`de rüzgâr sektöründeki kurulu güç 2007’deki 30 MW’tan, 2011 yılında 1800 MW`a çıkarak hızlı bir ilerleme kaydetti. Türkiye`de toplam rüzgâr enerjisi potansiyeli 47 GW ve bu potansiyel önümüzdeki yıllarda da rüzgâr pazarında hızlı bir ilerlemeye olanak tanıyor. 2015 yılına kadar kurulu rüzgâr kapasitesinin yılda 500 ila 1000 MW büyüyerek 5 GW`ı aşması bekleniyor. Hükümet 2023 yılına kadar kurulu rüzgâr gücünü 20 GW`a kadar çıkarmayı planlıyor. Ancak Türkiye`de rüzgâr enerjisindeki gelişmelerin önündeki en büyük engel karmaşık ve bürokratik idari süreçler. Yeni yerel mevzuatların uygulanması ile ilgili durumun daha net hale gelmesi ve bu konu netlik kazandıktan sonra 2020 yılına kadar sürecin uzatılması gerekiyor. Türkiye`de rüzgâr enerjisi toplam elektrik ihtiyacının %20`sini rahatlıkla karşılayabilir ve şebekede yapılacak iyileştirmelerle bu daha bile fazla olabilir.”

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, konuyla ilgili olarak “Raporda da belirtildiği gibi, hükümetin bundan sonra belirleyeceği politikalar ve idari düzenlemelerle, sahip olduğumuz rüzgâr enerjisi potansiyeli Türkiye`nin elektrik ihtiyacının %20`sini karşılayabiliyor. Yerel yenilenebilir enerji kaynaklarımız bu kadar zenginken, Hükümet hala Türkiye`nin elektrik ihtiyacının sadece %4`ünü karşılayacak nükleer gibi tehlikeli ve pahalı bir enerji türü ve kömür gibi iklim değişikliğinin en büyük nedeni olan enerjiyle vakit kaybediyor.  Yenilenebilir enerjilere yönelmek beraberinde hem enerji bağımsızlığını hem de pek çok yeni iş sahasını getirecektir."


Kaynak: http://www.haberortak.com/Haber/Enerji/14112012/Ruzgar-enerjisi-3e-katlanabilir.php

İç Anadolu Bölgesi'nin "ilk rüzgar gülleri"

KAYSERİ Musa Özyürek - Kayseri'nin Yahyalı ilçesine kurulan İç Anadolu Bölgesi'nin ilk rüzgar enerji santrali, 36 rüzgar gülüyle ayda yaklaşık 400 bin kişiye yetecek kapasitede 19,5 milyon kilovat-saat elektrik üretiyor.

Ayan Enerji tarafından ilçedeki 1500 rakımlı vadiye kurulan Aksu Rüzgar Enerji Santrali, rüzgarı elektrik enerjisine çeviriyor.

Yahyalı Belediye Başkanı Mehmet Araç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avlağa, Dikmen, Karaköy, Sazak ve Taşhan köylerinin bulunduğu bölgede, 295 megavatlık kurulu güç lisansı alındığını belirterek, Yahyalı'nın rüzgar enerjisi merkezi olmaya aday olduğunu söyledi.

Bölgede 72 megavat gücünde 36 rüzgar gülünün yer aldığı bir santral kurulduğunu ve enerji üretimine başlandığını ifade eden Araç, "223 megavat gücündeki santralin de kurulmasıyla birlikte bölgede 150'ye yakın rüzgar gülü olacak ve Yahyalı rüzgar enerjisi merkezi haline gelecek" dedi.

Yahyalı'nın rüzgar enerjisi açısından verimli bir bölge olduğuna dikkati çeken Araç, enerji santrallerinin kurulmasıyla birlikte ilçe ekonomisinde de hareketlilik yaşandığını vurguladı.

Bu tür yatırımları her zaman desteklediklerini kaydeden Araç, kurulan santrallerin bölge istihdamına da katkı sağladığını belirtti.

-800 bin kişinin elektrik ihtiyacını karşılayacak-

Aksu Rüzgar Enerji Santrali Müdürü Abdullah Kürşat Aktar da, bölgedeki 36 rüzgar gülünün her birinin 2'şer megavat olmak üzere toplamda 72 megavat elektrik enerjisi üretebilme kapasitesine sahip olduğunu söyledi.

Rüzgar santrallerinin Türkiye'de özellikle son dönemde yaygınlaştığını, kuruluşlarının bu alanda İç Anadolu Bölgesi'nde tek olduğunu vurgulayan Aktar, şunları kaydetti:

"Her biri 2'şer megavattan oluşan 36 rüzgar tribününden aylık 19,5 milyon kilovat/saat elektrik üreterek yaklaşık 400 bin kişinin enerji ihtiyacını karşılayabiliyoruz. Santral tam kapasiteyle çalıştığı takdirde 800 bin kişinin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek durumda. Ancak rüzgarın hızına göre ortalama 19,5 milyon kilovat/saat elektrik enerjisi üretiyoruz. Bu da 400 bin kişinin enerji ihtiyacını karşılayabiliyor. Santralimiz, Kayseri'de olduğu gibi İç Anadolu Bölgesi'nde faaliyete geçen ilk rüzgar enerji santrali."

Yaklaşık 10 yıl boyunca alt yapı çalışması ve rüzgar ölçümleri yapıldıktan sonra 100 metre çapındaki alanı tarama özelliği bulunan 80 metre boyundaki rüzgar güllerinin oluşturduğu santralin kurulduğunu anlatan Aktar, rüzgar güllerinde üretilen elektriğin enerji salt sahasındaki güç trafoları vasıtasıyla yüksek gerilime dönüştürüldüğünü bildirdi.

Üretilen elektriğin 70 kilometre uzunluğundaki enerji nakil hatları aracılığıyla trafo merkezine ulaştırıldığını belirten Aktar, elektriğin buradan ulusal şebekeye verilerek evlerde kullanıldığını ifade etti.

Tesisin, ürettiği elektrikle 5-8 yılda kendini amorti edeceğini kaydeden Aktar, rüzgar enerjisinin çevreye hiç bir zararının olmaması, üretilen elektriğin devlet tarafından alım garantisi olması gibi nedenlerden dolayı son yıllarda yatırımcıların bu alana ilgi göstermeye başladığını dile getirdi.

Rüzgar güllerinin Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaygın olduğunu, özellikle İç Anadolu Bölgesi'nde de ciddi manada rüzgar enerjisi potansiyeli bulunduğuna dikkati çeken Aktar, "Türkiye'nin enerji ihtiyacı sürekli artıyor. Türkiye'yi enerjide dışa bağımlı olmaktan kurtarabilmek için bu alandaki yatırımların desteklenerek artırılması gerekir. Çünkü rüzgar gülleri, doğalgaz, hidro elektrik ve termik santrallere göre hem çok daha ucuz, hem de daha verimli. Uzun vadede daha kazançlı ve daha temiz enerji olması nedeniyle tercih edilmesi gerekiyor" dedi.

Yayıncı: Tevfik Işık
Anadolu Ajansı

Kaynak : http://www.haber3.com/ic-anadolu-bolgesinin-ilk-ruzgar-gulleri-kayserinin-yahyali-ilcesinde-kurulan-ru-1616328h.htm#ixzz2D9TY2ocg


Doğuş Otomotiv’in merkezinde rüzgar enerjisi kullanılıyor

2009’dan beri her yıl Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar’dan hazırladıkları Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raporu’nu dinliyoruz. Uluslararası GRI standartlarında hazırlanan bu raporla kurumda her yıl yaşanan dönüşüm ve değişimi izleme şansımız oluyor. Çevre ve sürdürülebilirlik, verimlilik konuları malum uzun zamandan beri büyük şirketlerin gündeminde. Doğuş Grubu da bu anlamda ilkleri yapan bir şirket. Doğuş Otomotiv ise grup şirketleri arasında da bu konuda öncü adımlar atıyor bir süredir. Ve bu konu yalnızca şirketi ilgilendirmiyor, hepimizin hayatına dokunuyor.

Aclan Acar, geçen yıla göre bu yıl çevre dostu düşük emisyonlu araç satışlarında Türkiye’de alınan yolu özetlerken, “Araç başına karbon emisyonu bir önceki yıla göre yüzde 7.7 azaldı” diyor.

Doğuş Otomotiv bir zamanlar Maslak’taydı. Bir süredir şirketin merkezi Şekerpınar’a taşındı. O bina “akıllı bina” özelliklerine sahip. Yatay bir bina. Asansör yerine merdiven tercih edilmiş örneğin. Bu merkezde rüzgar enerjisi kullanımına da geçilmiş.

8 bin 300 ağaç kurtarıldı

Çalışanların yaptığı çalışmalar ve üretilen projelerle 8 bin 300 ağaç ‘geri dönüşüm’ sayesinde kurtarılmış.

Doğuş Otomotiv bu çalışmaları yalnızca genel merkezinde çalışanlar için yapmıyor. Aynı zamanda bayi, servis ağı ve servis sonrası hizmetler de tüm bu çalışmanın içine katılıyor.

Ayrıca Doğuş Grubu çalışanına yönelik güvenli sürüş ve ilk yardım eğitimleri verilmiş. 53 bin müşteriye de araç teslimlerinde trafikte güvenli araç kullanmakla ilgili bilgiler aktarılmış.

Aclan Acar, tüm bu eğitim çalışmalarının bir bütün olduğunu anlatıyor. “Şirkette sizi karşılayan güvenlik görevlisinden tutun da aracınızla ilgilenen personele kadar herkes bu konunun bir parçası” diyor.

Doğuş Otomotiv, GRI raporuna imza attığından beri ilk önce kendi içinde temizlik yaptı, daha verimli bir hale geldi. Kuşkusuz büyümenin ön koşullarından biri sürdürülebilir olmak.

Araç pazarlamakla işin bitmediğini bu sunumla daha net anlıyoruz. Tüm bu çalışmaların sonucunda geliyor başarı. Doğuş Otomotiv satışlarını 3 kat artırmış.

Aclan Acar, bu yıl yaptıkları bir ilki de sözlerine ekliyor: “Doğuş Otomotiv çalışanları için etik kod yayınladık. Bu sektörün ilk etik kodu bizim için önemli.”

Etik kod çalışanların kariyerleri için bundan sonra çok daha önemli olacak.


Kaynak: http://haber.gazetevatan.com/Haber/489400/1/Gundem

Rüzgar tersine döndü, 3 bin işçiyi çıkarıyor

Avrupa ve ABD’deki talep düşüşü ve Çinle rekabet dünyanın en büyük rüzgar türbini üreticisi Vestas’ın başını ağrıtıyor. Şirket üçüncü çeyrekte 225 milyon dolar zarar edince 2013’te 3 bin çalışanının işine son vermeye kararı aldı.

CİRO bazında dünyanın en büyük rüzgar türbini üreticisi olan Danimarkalı Vestas firması, 2013 yılında üç bin çalışanın işine son verecek. İşten çıkarmaların temel sebepleri olarak Avrupa ve ABD’deki talep düşüşü ile Çin rekabeti gösteriliyor.
Talep düşüşü nedeniyle şirket, üçüncü çeyrekte 225 milyon dolar zarar etti. Şirketin hisseleri de yüzde 14 değer kaybederek, son üç ayın en düşük seviyesine indi. Sektördeki fazla kapasite nedeniyle 2005’ten bu yana geçtiğimiz yıl ilk defa zarar açıklayan Vestas’ın Mitsubishi ile ‘stratejik işbirliği’ yapabileceği de belirtiliyor.

ABD’DE TEŞVİK BİTİYOR

Vestas’ın CEO’su Ditlev Engel, geçtiğimiz hafta Bloomberg televizyonuna verdiği röportajda, ABD’nin rüzgar enerjisi yatırımlarında yerli üretim için sağladığı vergi indirimi desteğinin 2012 sonunda biteceğini hatırlatarak, “2011’in kasım ayında, zor bir 2012 ve daha da zor bir 2013 yılı ile karşı karşıya olduğumuzu söylemiştik. Biz buna ayak uydurmaya çalışıyoruz. ABD piyasalarında 2013 çok zorlu geçecek” dedi.

UMUDUMUZ OBAMA

ABD’de rüzgar enerjisine kilovat saat başına 2.2 cent destek veriliyor. 2003 yılında rüzgara verilen destekler sonlandırıldığında, ABD’de kurulan rüzgar enerjisi santrallerinin büyüklüğü bin 670 megavattan (MW) 397 MW’a düşmüştü. ABD Başkanı Barack Obama, ikinci kez seçilmeden önce vergi indiriminlerini uzatmayı desteklediğini açıklamıştı. Engel, “Umarız Obama’nın dediği gerçekleşir. Ümidimiz gerçekleşmesi yönünde” dedi.

İyi günler bitti mi?

Vestas, 2011’de 22 bin 721 olan çalışan sayısını yılsonunda 18 bin, 2013 yılsonunda ise 16 bine düşürmeyi hedefliyor. Rüzgar, güneş ve dalga enerjisi gibi yenilenebilir enerji türlerine devlet sübvansiyonları verilmesine yönelik eleştiriler de var. Örneğin ABD’de, yenilenebilir enerji sektörünün artık ‘çocukluk’ dönemini geride bıraktığı ve vergi indirimlerini hak etmediği savunuluyor. Temiz enerjiye öncelik veren Obama ise 2035 yılına kadar elektrik üretiminin yüzde 80’inin yenilenebilir enerjiden elde edilmesini hedefliyor.

Türkiye’de önde

Temmuz 2012’de yayımlanan “Türkiye Rüzgar Enerjisi İstatistik Raporu”na göre, Türkiye’de işletmede olan rüzgar enerji santrallerinin kurulu güç bakımından türbin markalarına göre dağılımında Vestas yüzde 28 pazar payı lider konumda bulunuyor. Toplam kurulu gücü 2 bini aşan rüzgar santrallerinin türbin markalarına göre kurulu güç sıralaması şöyle: 1) Vestas: 575 MW, 2) Nordex: 552 MW, 3) Enercon: 471 MW, 4) GE: 285 MW, 5) Siemens 68 MW.


Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/21898483.asp

Enerjinin kalbi kongrelerde atıyor

Çin'den sonra enerji talebinin en fazla arttığı ülke olan Türkiye, son dönemde enerji sektörüyle ilgili çok sayıda ulusal ve uluslararası kongreye de ev sahipliği yapıyor.

Geçtiğimiz ay Ankara'da “Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı”, Kayseri'de  “Türkiye Enerji Zirvesi” düzenlenirken, bu ay İstanbul'da “Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi”, Ankara'da ise “Türkiye Enerji Kongresi ve Sergisi” düzenlenecek.

Elektrik alanlarındaki özelleştirmeler, nükleer güç santralleriyle ilgili projeler, yenilenebilir enerji konusundaki teşvikler ve artan enerji talebiyle yabancı yatırımcıların her geçen daha fazla dikkatini çeken Türkiye'de, enerji sektörünün sorunları ve geleceği düzenlenen çok sayıda kongrelerde masaya yatırılıyor.

Geçtiğimiz ay Global Enerji Derneği tarafından Ankara'da düzenlenen “Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı”na aralarında Suudi Arabistan Petrol Bakanı Ali İbrahim Al-Naimi, ABD Enerji Bakan Yardımcısı Daniel Poneman ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanı Ashti Hawrami'nin de olduğu çok sayıda önemli isim katılmış, başta “Enerji ve Dış Politika, Türkiye'nin Bölgedeki Rolü”, “Yenilenebilir Enerji Yatırımlarının Finansmanı” ile “Türkiye'nin Yurtdışı Petrol ve Doğalgaz Yatırımları” olmak üzere çeşitli konuları tartışılmıştı.

Daha sonra Gas&Power Dergisi tarafından Kayseri düzenlenen 3. Türkiye Enerji Zirvesi'ne Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, EPDK Başkanı Hasan Köktaş ve TEİAŞ Genel Müdürü Kemal Yıldır ile çok sayıda sektör aktörü konuk olmuştu.

Kasım ayı boyuncada devam edecek enerji kongrelerinden “Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi” Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliğince (TÜREB) 7-8 Kasım'da İstanbul'da, “Türkiye Enerji Kongresi ve Sergisi” ise Dünya Enerji Konseyi Türkiye Milli Komitesince 14, 15 ve 16 Kasım tarihlerinde Ankara düzenlenecek.

“Ticari kaygılarla kongre düzenlendiğini görmek üzücü”

Dünya Enerji Konseyi Türkiye Milli Komitesi Başkanı Süreyya Yücel Özden, düzenleyecekleri “Türkiye Enerji Kongresi ve Sergisi”yle ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada, 3 yılda bir düzenlenen etkinliğin bu yıl 12'ncisinin düzenleneceğini söyledi.

Kongrenin ana temasının “Türkiye'nin artan enerji ihtiyacında seçenekler ve yatırımlar” olduğunu belirten Özden, etkinlikte ele alınacak konuların sektördeki eksiklikler, enerji ithalatının cari açığa etkisi, yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji sektöründeki global gelişmeler olduğunu bildirdi.

Son dönemde enerji sektörüyle ilgili düzenlenen kongrelerin ilginç bir hal almaya başladığını ifade eden Özden, şöyle konuştu:

“Enerji yatırımlarında özel sektörün payının artmasıyla buradaki üreticilerin çıkarlarını savunmak ve sorunlarını dile getirmek için birçok dernek ve organizasyon kuruldu. Bu derneklerinde etkisiyle enerji kongrelerinin sayısı son dönemde arttı. Bunu sektörün gelişimi için olumlu görüyoruz ama bazı kongrelerin ticari kaygılarla düzenlendiğini fark edince de üzülüyoruz. Dünya Enerji Konseyi Türkiye Milli Komitesi olarak bizim kongrelerimizde bağımsızlık ve yansızlık esas olmakla birlikte, sorunların çözümüne yönelik niyette ön planda.”

Süreyya Yücel Özden, “Türkiye Enerji Kongresi ve Sergisi”nde ele alınması için akademik çevrelerden başta olmak üzere 60'a yakın bildirinin sunulduğunu belirterek, ilgili komitenin bu bildirilerden uygun bulunanları kongrenin gündemine taşıyacağını kaydetti.

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/21861074.asp

Rüzgar enerjisinin vizesi de MİT’e verildi

Ev ve işyerinin ihtiyacını karşılamak için rüzgar santrali kurmak isteyen küçük yatırımcılar da tıpkı dev sanayi kuruluşları gibi gizli servisten izin almak için MİT’in kapısını çalacak. Evde ve işyerinde 500 kwh elektrik üretmek üreticiler Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) kapısını çalacak. Lisanssız Elektrik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Kıroğlu, “Bu düzenleme normalde büyük ölçekli rüzgar projelerini kapsıyor. Güçlü rüzgar türbinleri ve yüksek kulelerin radar alanları ile dinleme tesislerini olumsuz etkilemesinden endişe edildiği için böyle bir izin aranıyor. Ancak bizim yatırımcılarımızın kuleleri ve rüzgar türbinleri daha küçük ebatlarda. Bu nedenle normal şartlarda izin almamamız gerekiyor” dedi ve ekledi: “Burada yaşanan sorunu aşmak için bazı hükümlerin açıklık kazanması gerekiyor. Bu konuda Enerji Bakanlığı, Tedaş ve ilgili kurumlarla görüşüyoruz”

500 Kwh’a kadar

Enerji Bakanlığı’nın 2011’de güncellenen “Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliği” ine göre elektrik üretimi için rüzgar santrali kurmak isteyen yatırımcıların ilgili güvenlik kurumlarından izin alması gerekiyor. Daha önce bu izin Genelkurmay Başkanlığı’ndan alınıyordu. Ancak Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren GES komutanlığı MİT’e devredilince izin için gizli servisin de onayı aranmaya başladı. Kanunda “Lisanssız Elektrik Üreticileri” olarak tanımlanan küçük yatırımcılar rüzgâr, güneş, hidroelektrik ve biyokütle kullanarak 500 Kwh’ye kadar elektriği EPDK’dan lisans almadan üretebiliyor.


kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yg/habergoster.php?haber=75303

Kırşehir'e Rüzgar Türbini Yatırımı

Türkiye’nin tek noktada kurulu en büyük rüzgar enerji santrali, Polat Enerji tarafından Kırşehir'de kuruluyor. 2013 yılında tamamlanması hedeflenen santralin temeli törenle atıldı.

Mucur ilçesine bağlı Geycek köyünde, Polat Enerji tarafından yapımına başlanan rüzgar türbininin temel atma törenine katılan heyeti, Galatasaray eski Başkanı ve Polat Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Polat karşıladı. Polat Enerji tarafından yapılacak olan rüzgar türbüninin temel atma törenine Kırşehir Valisi Özdemir Çakacak, Kırşehir Milletvekili Muzaffer Aslan, Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, Mucur Belediye Başkanı Ali Şahin katıldı.

Rüzgar türbini projesinin ülkemizde her yönden örnek teşkil edeceğini belirten, ilk rüzgar türbininin temelini birlikte atmanın mutluluğunu yaşadığını ve açılışını da hep birlikte yapmanın nasip olmasını dileyen Başkan Bahçeci, ayrıca sistemle ilgili bilgilerde vererek, rüzgâr türbinlerinin genel olarak kule, jeneratör, hız dönüştürücüleri, elektrik-elektronik elemanlar ve pervaneden oluştuğunu, rüzgârın kinetik enerjisi rotorda mekanik enerjiye çevrildiğini, jeneratörden elde edilen elektrik enerjisi aküler vasıtasıyla depolanarak veya doğrudan alıcılara ulaştırıldığını ve bu gibi sistemlerin ülke ekonomisine katkı sağlayacak sistemler olduğunu söyledi.

Şehrimize yakın bir alanda yapılan rüzgar türbini Türkiye’nin tek noktada kurulu en büyük rüzgâr enerji santrali olma özelliğine sahip. 150 megavat güce sahip olacak ve aynı zamanda toplam 70 adet rüzgâr türbini kurulacak santralin 200 bin nüfusun elektrik ihtiyacını karşılayacağını söyleyen Bahçeci, "2013 yılında bitmesi planlanan bu santralin kurulmasında emeği geçen herkese ve özellikle Adnan Polat Bey’e teşekkür ediyor, şimdiden bu tesisin şehrimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum." dedi.


Kaynak: http://yurthaber.mynet.com/detay/kirsehir-haberleri/kirsehire-ruzgar-turbini-yatirimi/540784#

Dinar'a rüzgar türbinlerin yapımı devam ediyor

Afyonkarahisarin Dinar ilçesinde bir firma tarafından yapılan rüzgar enerji türbinlerinin yapımının devam ettiği bildirildi.

Firmanın şantiye şefi Arda Şeker ,kurulacak rüzgar santralinde, 34 adet türbininin kurulumunun gerçekleştirileceğini belirtti.

Gerçekleştirilen yatırımla birlikte bölgenin enerji ihtiyacının karşılanacağını ifade eden Şeker, yıl sonuna tesisin kurulumunun tamamlanmasının hedeflendiğini söyledi.

Santralin tamamlandığında, yıllık 95 bin ton karbon emisyon azaltımı değeriyle hava kalitesinin artışında da önemli bir rol üstleneceğine dikkati çeken Şeker, mayıs ayında yolların iyileştirilmesiyle işe başladıklarını daha sonra türbin temellerinin yerlerini açtıklarını aktardı.

Şu an itibariyle 22 adet türbinin temel betonlarının atıldığını dile getiren Şeker, şöyle konuştu:

"İki adet türbinin yapımı bitmiş durumda. Yıl başına kadar 10 adet türbin montajının tamamlanarak, üretime geçilecek. Diğer 10 adet türbinin ise 2013'ün şubat ya da mart aylarında tamamlanacak. Son parti 12 adet türbini ise 2013'ün bahar ayında yapacağız. 160 personelimizle çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Rüzgar enerjisi projelerinin üçüncüsünü Dinar'a yapıyoruz. Bundan önce 2 proje Hatay Bölgesi'ne yapılmıştı. Dinar için toplam türbin sayımız Bülücalan köyü mevkisi olmak üzere toplamda 34 adet rüzgar türbini kurulacak."

Kurulacak kulelerin 82 metre uzunluğunda yaklaşık 274 ton ağırlığında olacağını anlatan Şeker, 800 ton kapasiteli vinçlerle montajın Danimarka ve Portekiz'den gelen ekipler tarafından gerçekleştirildiğini sözlerine ekledi. (VİK)

Kaynak: http://www.akisgazetesi.com.tr/dinara-ruzgar-turbinlerin-yapimi-devam-ediyor_212415

Merkel rüzgar enerjisine ağırlık veriyor

Alman Başbakan Merkel, yenilenebilir enerji sağlanması için kuzeyde daha çok rüzgar değirmenleri kurulması gerektiğini savundu.



Dünya Bülteni / Haber Merkezi

Alman Başbakan Angela Merkel, enerji dönüşümünde rüzgar enerjisi ile elektrik üretimine daha çok ağırlık verilmesi gerektiğini belirterek, kuzeyde rüzgarın güneyden daha iyi estiğini söyledi. Merkel, partisinin (CDU) kuzey Almanya'daki Schwerin kentinde yapılan bölgesel bir konferansında yaptığı konuşmada, enerji dönüşümünde toplam konseptin önemli olduğunu, konunun bu hafta Berlin'de biraraya gelecek eyalet yönetimleriyle birlikte masaya yatıralacağını bildirdi.

Alman Başbakan, 'en makul ve en ucuz olan yol'a başvurmak gerektiğini vurgulayarak, bencilliklerin bu konuda çok gerilere atılmasını taleb etti. Merkel konuşmasında, eyaletlerle Federal yönetimin enerji dönüşümü konusunda tek bir çizgiyi takip etmediklerinden yakındı.


Kaynak: http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=232900

Tuesday, October 23, 2012

Şarköy"de İkinci Rüzgar Santrali Kurulacak

Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde 2009 yılında elektrik üretimine başlayan Alize Enerji’ye ait Sarıkaya Rüzgar Enerji Santrali’nden sonra, ikinci rüzgar enerji santrali, ünlü işadamı Hüsnü Özyeğin’in kurucusu olduğu Fiba Holding iştiraklerinden, Fina Enerji tarafından, “Kızılcaterzi Rüzgar Enerji Santrali” adı altında kuruluyor.

Santralin kurulacağı bölgedeki köy kahvehanesinde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) toplantısı yapıldı. Toplantıya, Fina Enerji yetkilileri ile Gaia Finansal Danışmanlık şirketi yetkilileri, Köy Muhtarı Nazmi Kaçar, İl Genel Meclis Üyesi İbrahim Yılmaz, MHP İlçe Başkanı Naci Bayraktar ve köy halkı katıldı.

Gaia Finansal Danışmanlık şirketi yetkilisi Gediz Kaya, proje hakkında toplantıya katılanlara bilgi verdi. Projenin Kızılcaterziköy’e 10 km, Yeniköy’e 3 km uzaklıkta, Doğan Tepe mevkiinde inşa edileceğini ifade eden Kaya, “Burada 8 adet türbin inşa edilecek. Toplam 12.8MW kurulu güce sahip olacak, 42,048 MW saat elektrik üretecek. Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’ndan (EPDK) 49 yıllık lisans alındı. İnşaat çalışmaları 45 gün içinde başlayacak, 2014 yılının Şubat-Mart ayında da tamamlanarak elektrik üretimine geçilecek. Proje yaklaşık 1,5 yılda tamamlanmış olacak.” dedi.

Proje inşaatının Osres Elektrik Üretim A.Ş. tarafından yapılacağı, yapılan incelemelerde santralin kurulacağı alanın kuş-göç sahası içinde yer almadığı belirtildi.

Fina Enerji Saha Operasyon Müdürü Emre Taşan, şirket olarak Türkiye genelinde rüzgar santralleri kurduklarını ifade ederek “Hatay’da Ziyaret RES’i, Bergama’da Ütopya RES’i kurduk şu an faaller. Manyas, Kırklareli, Malkara Elmalı köyünde 14 türbinden oluşan proje aşamasında olan çalışmalarımız var. Şarköy’de iki yıldır rüzgar ölçümleri yapıyoruz. Kızılcaterziköy RES adını alan santralimiz 8 türbinden oluşuyor. Türbin yükseklikleri 85 metre, kanat boyu 50 metre olacak. Kanatların açılımı ise 135 metreyi bulacak. Türbinlerimiz Almanya’dan, General Elektrik firmasından gelecek. Her bir türbin 4 parçadan oluşacak, monte edildikten sonra boyu 85 metreyi bulacak. Santralin kurulacağı arazinin büyüklüğü 1500 metrekare olarak planladık, burada inşaat öncesi zemin etüt çalışmaları, sondaj yapacağız. Santralin maliyeti 30 milyon TL’yi bulacak”” dedi.

Kaynak: http://www.haberfx.net/sarkoyde-ikinci-ruzgar-santrali-kurulacak-haberi-611538/

Rüzgar Enerjicilerinin Tabiat Parkı İnadına Sert Tepki

Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Balıkesir Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu tarafından 25 Eylül 2012 tarih ve 19 sayılı kararına göre; ilçe sınırları içinde Türkiye’nin en büyük doğal sit alanı olarak da kabul edilen Ayvalık Adaları Tabiat Parkı içerisinde Rüzgar Enerjisi üretilmesinin önünü açmasına, Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen sert tepki gösterdi.

Türközen; önceki gün Belediye Başkanlık Makamında düzenlediği basın toplantısında, Balıkesir’li bir firmanın Ayvalık Adaları Tabiat Parkı Sınırları içinde Rüzgar Enerjisi Santrali(RES) kurmak için yaptığı girişimleri her defasında geri çevirdikleri halde, söz konusu firmanın bakanlık ve yasaları kullanarak, tabiat parkına santral kurabilmesinin önünün açıldığını söyledi. Ayvalık ta doğal sit alanında Rüzgar Enerji Santrali kurma girişimi plan ve yasa duvarına toslayınca, Çevre ve Orman Bakanlığı 1/25 binlik planı revize ettiğini anlatan Türközen, hükümetin de yasayı değiştirdiğini belirterek, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı içinde Rüzgar Enerji santrali (RES) kurulması girişimlerinin yanı sıra 6094 sayılı yasada yapılan değişiklikle doğal sit alanlarında "yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı" tesis kurulmasına olanak verilmesinin yöre halkı tarafından da kabul edilemeyeceğinin altını çizdi.

Balıkesir Rüzgâr Enerjisinden Elektrik Üretimi Santrali Limited Şirketi adındaki firmanın, Ayvalık’a bağlı Cunda adasında 30 MW enerji üretmek üzere, 24 adet rüzgâr tribünü kurmak için 11.09.2006 tarih ve EÜ/207-3/352 lisans numarasıyla Enerji Piyasası Düzenleme Kurulundan lisansını aldığını anlatan Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen, “Ancak söz konusu şirket; Derviş Tepe, Alibey Tepe, Çim Tepe, Deveboynu Tepe ve Ak Tepe bölgelerinde tesis ve rüzgar tribünü kurmak için Anıtlar Kuruluna bir hafta sonra yaptığı başvuru söz konusu alanların 1.Derecede Sit Alanı ve Mutlak Koruma Alanı sınırları içinde olmasından dolayı reddedilmişti. Umduğunu bulamayan şirket bu kez de aynı bölgelerde 1/25 binlik imar planında değişiklik yapılması talebiyle Bayındırlık İmar ve İskân Bakanlığı’na müracaat etti. Bakanlık, belediyemizden görüş isteyince konu Ayvalık gündemine taşınmış oldu. Ayvalık Belediye Meclisi nin 02.03.2009 /35 tarih ve sayılı kararı ile bu talep reddedildi. Hatta Alibey (Cunda) Adasını Kalkındırma ve Koruma Derneği de imza kampanyasında topladığı bin imza ile birlikte Bilgilendirme Yasası çerçevesinde İmar ve İskân Bakanlığı ile Kültür Bakanlığına başvuruda bulundu. Bayındırlık ve İmar İskân Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü 3 Haziran 2009 da belediyemize; ‘Çevre ve Orman Bakanlığı’nın doğal koruma alanında bulunan söz konusu bölgenin, mutlak koruma alanı ve askeri stratejik bölge sınırı içinde olduğu; bu nedenle ve Rüzgâr Enerji Santralı Amaçlı 1/25.000 ölçekli çevre düzeni plan değişikliği teklifinin Bakanlıkça incelenemeden reddedildiği’ belirten bir yazı göndermişti. Ancak inadından vazgeçmeyen söz konusu şirket, Aralık 2009 tarihinde yeniden lisans başvurusunda bulundu. Şimdi ise lisansını yeniden alan firmanın talebiyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Balıkesir Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu tarafından 25.09.2012 tarih ve 19 sayılı kararına göre; ilçe sınırları içinde Türkiye’nin en büyük doğal sit alanı olarak da kabul edilen Ayvalık Adaları Tabiat Parkı içerisinde Rüzgar Enerjisi üretilmesinin önünü açacak bir karar alınarak, bakanlığa sunulmak üzere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne iletilmesinin uygun olacağına oy birliği ile karar verilmiş durumdadır” dedi.

Hükümetin yeni düzenlemelerle Tabiat Parkları içinde böylesi yapılandırmalara izin vermesinin ve bu konuda bir anlamda belediyelerin dolaylı olarak devre dışı bırakıldığına dikkat çeken Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen, Balıkesir Rüzgâr Enerjisinden Elektrik Üretimi Santrali Limited Şirketinin Cunda Adasındaki Tabiat Parkı içerisinde RES kurma ısrarını ise anlayabilmenin mümkün olmadığının altını çizdi.



AYVALIK BELEDİYESİ KONUYU KAMUOYU DESTEĞİYLE YARGIYA TAŞIMAYA HAZIRLANIYOR

Konuyla ilgili yasal süreç başlatmak için mücadelelerinin süreceğini kaydeden Türközen, “Düşünebiliyor musunuz söz konusu firma Ayvalık Adaları Tabiat Parkında kuracakları RES’in direkleriyle doğayı bozmakla kalmayacak, burada üretilecek enerjiyi kurulacak nakil hattıyla da Çanakkale-İzmir yolu üzerindeki TEAŞ’a ait depolama merkezine taşıyacaktır. Tabi bu hat kurulurken çevre de çok büyük zarar görecektir” ifadelerini kullandı.

Daha önce iki kez aynı konuyu belediye meclis toplantısında görüşerek reddettiklerini kaydeden Türközen, kamuoyunun da desteğiyle gerekirse meseleyi yargıya taşıyarak, yöre halkının Tabiat Parkı sınırları içinde kurulmasını istemediği RES için hukuki mücadele başlatacaklarının da sinyalini verdi.

Kaynak: http://www.haberfx.net/ruzgar-enerjicilerinin-tabiat-parki-inadina-sert-tepki-haberi-621857/