Blog Archive

Monday, December 27, 2010

Çanakkale Boğazı'ndan Akıntıdan Elektrik Enerjisi Üretim Projesi İlgi Bekliyor

Çanakkale Boğazı'ndan Akıntıdan Elektrik Enerjisi Üretim Projesi İlgi Bekliyor

Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fizik bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Demircan, Çanakkale Boğazı'nda akıntıdan elektrik enerjisi üretimi için yatırımcılarını beklediğini söyledi.
Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fizik bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Demircan, Çanakkale Boğazı'nda akıntıdan elektrik enerjisi üretimi için yatırımcılarını beklediğini söyledi.
Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Osman Demircan, Çanakkale'nin enerji kaynakları açısından çok zengin olduğunun bilindiğini belirterek, "İlimizde her yerden enerji akıyor. Odun isterseniz odun, kömür isterseniz kömür, rüzgar isterseniz en güçlüsünden, akarsu isterseniz en büyüğünden. Koca boğaz önümüzden akıp gidiyor. Jeotermal derseniz deprem bölgesi olarak 3-5 kilometre altta her yerde sıcak buhar var. Yılda 220 günü güneşli geçen ilimiz Ege bölgesiyle Akdeniz bölgesiyle yarışıyor.
Hangisini isterseniz hepsi yeterli. Ancak ne acıdır ki, Çanakkale'de enerji konusunda olumsuzlukların en kötüleri yaşanıyor ve biz bu olumsuzluklara seyirci kalıyoruz. Üstelik ithal kaynaklarla üretilip bize uzaklardan getirilen doğalgaz ve elektrik enerjisine dünyanın en yüksek paralarını ödüyoruz" dedi.

"ÜLKEMİZDE ENERJİ MALİYETLERİ OECD ÜLKELERİ ARASINDA EN YÜKSEK DÜZEYDE"
Türkiye'de 2009 sonu itibariyle kurulu 44550 MW'lık elektrik enerjisi gücü ile elektrik üretiminin 194 milyar kWh olduğun da belirten Prof. Dr. Osman Demircan, "Bunun yüzde 49'u doğalgazla çalışan santrallerden, yüzde 28'i kömür ile çalışan santrallerden, yüzde 19'u da hidrolik santrallerden elde ediliyor. Rüzgar enerjisi toplam içinde yüzde 1 bile değil. Türkiye'de dünya ortalaması kadar (2500 kWh) düşük olan kişi başına yıllık kullanılan elektrik enerjisi AB için 5700 kWh, ABD için 14200 kWh'tır. Buna
karşın yıllık elektrik enerjisi talep artışı dünya ortalaması yüzde 2 iken, Türkiye için bu yüzde 7.5 tur. Belirtmek gerekir ki, ülkemizde kaçak ve kayıplar ortalama yüzde 15, hatta bazı bölgelerde bu değer yüzde 20'leri geçmektedir. Diğer yandan ülkemizde enerji üretiminde dışa bağımlılık yüzde 80'lere ulaşmıştır. Bu rakam Avrupa Birliği için yüzde 49 dur. Gelecekte enerji ihtiyacının karşılanmasındaki planlamalarda kargaşa yaşandığı bilinmektedir. Son yıllarda bir yandan nükleer enerji santrali kurulması
planlanırken diğer yandan kurulumu kolay ve ucuz olduğu için doğal gazla ve ithal kömürle dışa bağımlı olarak çalışacak çok sayıda elektrik santrali kurulmasına izin verilmektedir. Sorunlardan biri de enerji üretiminde çevreye daha az zararlı teknolojiler uygulayarak yerli kömür kullanma yerine doğal gaz veya ithal kömürün tercih edilmesidir. Gelişmiş ülkelerde yerli kömür ile çalışan elektrik santrallerinin enerji katkısı yüzde 50'lerde iken bu oran Türkiye'de yüzde 20'lere düşürülmüştür. Bu nedenle
ülkemizde enerji maliyetleri OECD ülkeleri arasında en yüksek düzeydedir. Önümüzdeki yıllarda nükleer enerjiye ve yenilenebilir enerji kaynağı olarak jeotermal, güneş , rüzgar ve su akıntısı enerjilerine yatırım yaparak enerji üretiminde dışa bağımlılığı hızla azaltmak akıllıca bir planlama olacaktır" dedi.

"ÇANAKKALE BOĞAZI AKINTISINDAN ELEKTRİK ELDE EDİLMESİ YATIRIMCILARINI BEKLİYOR"
Prof. Dr. Osman Demircan, Çanakkale'nin önünden ülkenin en büyük akarsuyunun geçtiğini de belirterek, "Çanakkale Boğazı Ege Denizi'ni Marmara'ya bağlayan 65 kilometre boyunda dünyanın en büyük su yollarından biri. Bu da Çanakkale'nin çok büyük bir zenginliği. Çanakkale'ye balığı da, rüzgarı da bu boğaz getiriyor. Derin akıntıya verilen kentlerin kanalizasyon pisliğini de uzaklaştırıp götürüyor. Maksimum Derinlik Çanakkale-Nara arasında 109 metre olan Çanakkale Boğazı'nda ortalama derinlik ise 60 metre
civarında bulunuyor. Boğazın en dar yeri Çanakkale-Kilitbahir arasındaki 1200 metrelik yer olurken; en geniş yer ise İntepe-Domuz deresi arasındaki 8275 metrelik yerdir. Boğazda üst akıntı Marmara'dan Ege'ye, yoğunluk 1018 kg/m3, kalınlık: Marmara girişi 10 m, Ege çıkışı 20 m (20-30 m) yoğunluk=1018 kg/m3, hız ? 1,5 m/s, debi:12 600 m3/s olarak belirlenmiştir. Alt akıntı ise Ege'den Marmara'ya, yoğunluk 1030 kg/m3, hız ? 0,5 m/s, debi : 6 500 m3/s olarak tespit edilmiştir" dedi.
Boğazın getirdiği zenginliklerin başında su akıntısı enerjisi geldiğini de belirten Prof Dr. Osman Demircan, "Bu su akıntısından elektrik enerjisi elde edilebileceği yeni bir bilgi değil. Akarsularla çarkların çevrildiği, su değirmenlerinin çalıştırıldığı binlerce yıldır biliniyor. Çanakkale Boğazı'ndaki akıntıdan da elektrik elde edilebileceği çok kişi tarafından konuşuluyor. Ben de en azından 20 yıldır dinliyorum bu konuyu. Ama bu konu sadece konuşuluyor. Konuşmanın dışında ne teknik açıdan doğru bir
formül yazabilen ne de deneysel çalışmaları göze alabilecek bir girişimciye rastlamadım. Fizikçi olarak bu konuyla ilgilendim, uluslar arası ölçekte başka ülkelerde bu konuda neler yapıldığını öğrendim. Bu konuda fiziksel temellere oturmayan birçok proje hakkında raporlar yazdım ve başlangıç çalışmaları için bir AB ve bir DPT projesi yazdım. Projeler, mühendislik açısından yeterli bulunmadığı için parasal destek alamadı. Bu alanda çalışan uzmanlar boğazdaki akıntı hızını işletme için ekonomik bulmuyor.
Ancak gelişen teknolojiyle 1-2 m/sn'lik akıntı hızlarında da etkin çalışabilecek elektrik jeneratörleri oluşturmak mümkün görünüyor. Boğazdan su akıntısıyla beraber yüzlerce MW'lık kinetik enerji akıyor. Su yoğunluğu hava yoğunluğuna göre aşağı yukarı 1000 kat daha fazla olduğu için akıntı hızı rüzgar hızına göre çok daha düşük olsa da küçük jeneratörlerle bile rüzgar enerjisine göre daha büyük elektrik enerjilerinin elde edilmesi mümkün görünüyor. Örneğin bir oda büyüklüğündeki jeneratörle 2 m/sn akıntı
hızında 300-400 aileye yetecek elektrik enerjisi elde edilebilecektir. Boğazdaki su akıntılarının düzenli ve kararlı olması düzgün elektrik enerjisi elde edilmesinde büyük avantaj oluştururken sistemin tuzlu suda kurulup uzun süre çalıştırılması büyük zorluklar taşımaktadır. Bu nedenle dünyanzrji maliyetleri OECD ülkeleri arasında en yüksek düzeyın hiçbir yerinde henüz denizlerdeki akıntılardan elektrik enerjisi elde edilmesi ekonomik üretime geçememiştir. Bu durum rüzgar enerjisinde 1980'lerdeki
durumuna benzemektedir. 1980'li yıllarda en fazla 55 kW olan rüzgar türbinlerinin kapasitesi günümüzde 5 MW düzeyini aşmış durumdadır. Bugün entegrasyon teknolojisindeki gelişmeler sayesinde 200 MW kapasiteli rüzgar enerjisi santrallar kurulabilmektedir. Denizlerdeki akıntılardan da ekonomik elektrik enerjileri elde edebilmek için daha onlarca yıl bu alana yatırım yapılması ve teknoloji geliştirilmesi gerekmektedir. Boğaz akıntısından elektrik elde edilmesi yatırımcılarını bekliyor" dedi.


Kaynak: http://www.medya73.com/canakkale-bogazindan-akintidan-elektrik-enerjisi-uretim-projesi-ilgi-bekliyor-haberi-452558.html

Meclis Üyeleri Çamura Battı

Muğla ve Aydın il genel meclislerinin İmar ve Bayındırlık Komisyonu üyeleri iki il arasında tartışmaya neden olan ve iki ilin sınırında kurulan rüzgar enerjisi santralinin katkı payını kimin alacağını belirlemek için rüzgar enerjisi santralinin kurulu bulunduğu sınırda buluşma kararı aldı. Aydın İl Genel meclis üyeleri sınıra erken gelmeleri ve soğuk hava koşulları nedeniyle iki ilin sınırındaki Turguttepe mevkiinden erken ayrıldılar. İki il genel meclis üyelerinin sorunu çözmek için buluşması gerekirken, Muğla İl Genel Meclisi üyeleri geç gelince buluşma gerçekleşemedi.



Muğla İl Genel Meclisi İmar ve Bayındırlık Komisyonu hazırladığı ilk raporda; ilgili kurumların haritalarında rüzgar enerjisi santralinin 9 türbininin Muğla il sınırlarında kaldığı belirtilerek, katkı payının 4'te 3'ünün Muğla'ya verilmesi yönünde karar almıştı. Aydın İl Genel Meclisi komisyon üyeleri ise, 1/100 bin ölçekli planda rüzgar enerjisi santralının kurulduğu alanın Aydın il sınırları içinde kaldığını öne sürerek, katkı payının eşit paylaşılmasını talep etmişti. "Kardeş payı" teklifinin Muğla'da tepkiyle karşılanması üzerine, iki komşu ilin komisyon üyeleri, uzlaşma ve incelemelerde bulunmak üzere santralin bulunduğu alanda buluşmaya karar verdiler.



Buluşma noktasına saat 12.45'te ulaşan Aydınlı üyeler, incelemelerinin ardından soğuk hava ve rüzgar nedeniyle Muğlalı üyeleri beklemeden Aydın'a dönmek zorunda kaldılar. Yağmur nedeniyle yolların bozuk olduğu bölgeye saat 14.00'te ulaşabilen Muğlalı üyeler tek başlarına inceleme yaptılar.



MUĞLA'NIN KARARI DEĞİŞMEYECEK



Muğla İl Genel Meclisi İmar ve Bayındırlık Komisyonu Başkanı Halil Mutlu, daha önce yaptıkları teknik çalışmalar ile yeni yaptıkları çalışma sonuçlarının aynı olduğunu belirterek, "Daha önce verdiğimiz kararda olduğu gibi 12 türbinin 9 tanesinin Muğla, 3 tanesinin de Aydın il sınırları içerisinde kaldığını gördük. T-1, T-2 ve T-12 numaralı türbinlerin dışındaki türbinler bizim sınırımızda. İlk hazırladığımız komisyon raporu geçerli. Komisyon raporumuz yine aynı doğrultuda olacak" dedi.



İncelemelerin ardından Muğla'ya dönmek üzere yola çıkan Muğla İl Genel Meclisi İmar ve Bayındırlık Komisyonu üyelerini taşıyan İl Özel İdare'ye ait minibüs yağmur nedeniyle bozulan yolda çamura saplandı. Şoförün tüm çabalarına rağmen minibüs saplandığı yerden çıkartılamayınca, komisyon üyeleri çamurlu yola inerek minibüsü çamurdan kurtarmak için minibüsü ileri geri itmeye başladılar. Yolu demir çubuk ve odunlarla kazan İl Genel Meclis üyeleri, zaman zaman ilginç görüntüler oluşturdular. Yaklaşık yarım saat süren uğraşlar sonunda minibüs saplandığı yerden çıkarıldı.



Muğla İl Genel Meclisi İmar ve Bayındırlık Komisyonu Başkanı Halil Mutlu, "Bu yol orman yolu. Eğer bizim sorumluluğumuzdaki bir yol olsaydı, böyle çamur olmazdı" diyerek kendilerini savundular.


Kaynak: http://www.mucadele.com.tr/haber/aydin/meclis-uyeleri-camura-batti/25900

Tema'dan Yenilenebilir Enerji Konferansı

TEMA Vakfı İzmir Temsilciliğinin davetlisi olarak üyelere 'Yenilenebilir Enerji' konulu konferans veren Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Enerji Çalışma Grubu Başkanı Musa Çeçen, bugünkü teknolojinin hali hazırda rüzgar ve güneş enerjisini kullanmada tam olarak elverişli olmadığını söyledi.

Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) İzmir Temsilciliği tarafından her ay düzenlenen bilgilendirme konferansları devam ediyor. EMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı Musa Çeçen, Kültürpark İzmir Sanat Oditoryum Salonu'nda 'Yenilenebilir Enerji' konusunda üyelere 1,5 saat süren bir konferans verdi. Potansiyeli mevcut olan ve teknolojik gelişmelere paralel olarak faydalanılan enerji kaynaklarını yeni, tükenmeyen, eksilmeyen kaynakları da 'yenilenebilir' enerji kaynakları

olarak ifade eden Musa Çeçen, başlıca yenilenebilir enerji kaynakları arasında güneş, rüzgar, hidrojen, biyokütle, jeotermal enerjinin sayılabileceğini söyledi.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının çevreyi kirletmemelerine rağmen nispeten yüksek maliyetli olmalarından dolayı yaygınlaşmasının önündeki en büyük engel olduğunu anlatan Çeçen, şöyle konuştu: "Günümüzde tüm dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde çeşitli teşvikler ve örnek projeler yolu ile yenilenebilir enerjilerin kullanımını yaygınlaştırılmaya ve toplumda bir farkındalık yaratılmaya çalışılmaktadır. Artan enerji maliyetleri, birçok alanda yenilenebilir enerjileri daha ekonomik ve dolayısıyla tercih

edilebilir olmasını sağlamaktadır."

Konuşmasında rüzgar enerjisinin faydalarından söz eden Çeçen, sözlerine şöyle devam etti: "Rüzgar enerjisi konumlandırıldığı yerde istihdam yaratır, ekonomik fayda sağlar. Teknoloji transferi, ihracı toplumsal maliyeti yoktur ve çevreyi kirletmez. Doğal ve tükenmeyen kaynaktır. Krizlerden etkilenmez." Rüzgar enerjisinin günümüz teknolojisinde hali hazırda elverişli bir enerji olmadığını belirten Çeçen, rüzgar enerjisinin günlük olarak yavaşlamasından doğacak enerji açığının yerine başka bir enerji ile

tamamlanması halinde şehirlerde uzun süreli elektrik kesintilerinin yaşanabileceğine dikkat çekti.

Çeçen, güneş kaynaklı enerji teknolojilerinin kullanımının, tartışmasız dünyanın gelecek umudu olduğunun belirginleşmesine rağmen ancak ekonomik, eğitim ve kültür düzeyi ileri olan ülkeler arasında planlı ve etkili kent uygulamaları görülebildiğini ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde henüz bilinçli politikalar yeterince üretilememiş ve uygulamaya konulamadığını söyledi.

Kaynak: http://www.haberfx.net/temadan-yenilenebilir-enerji-konferansi-haberi-297289/

Friday, December 17, 2010

Yenilenebilir enerji kanunu neden çıkmıyor?

Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın, üç yıla yakın bir zamandır bekletilmesine karşılık, “Kesin çıkacak” dediği, Yenilenebilir Enerji Kanunu,(YEK) TBMM’nin 5 Kasım 2010 günü yapılan oturumunda buharlaşmıştı!

Son üç yıldır, enerji piyasası bu kanunu bekliyor.
Ortada çok ciddi bir iddia dolaşıyor; “Hükümet, doğalgaz ve petrol lobisine yenik düştü!”
Petrol ve doğalgaz ithalatına yılda 40 milyar dolar fatura ödeyen hükümetin; güneş/rüzgâr/jeotermal gibi yerli enerji potansiyelini, yatırıma dönüştürmek konusundaki isteksizliği başka nasıl yorumlanabilir; bilmiyorum.

Ona verme, bana ver!

Yıldız, dün TÜSİAD’ın ev sahipliğinde düzenlenen “World Energy Outlook 2010” raporunun tanıtım toplantısında, enerji çevrelerinin duymak iste-me-diği açıklamayı yapmış:
“Rüzgârda fiyatta yükselme olmayacağını bir kez daha söylüyorum. Şu anda rüzgârda verdiğimiz alım fiyatı, yatırımcıların yatırım yapmasına mani olacak bir fiyat değil, tam tersine ‘Ona verme, lütfen bana ver’ dedirtecek bir fiyat.”
Konu HES’e (Hidroelektrik santral) gelince Yıldız’ın negatif enerjisi yükseliyor ve bu kez sormaya başlıyor:
Niçin Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanamıyor olsun? Sahi ya “Niçin?!”; Niçin, YEK Kanunu’nu çekiştirip duruyorsunuz?

Teklifi geri çektiler

Sanki, “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” üzerine konuşmak serbest, oylamak yasak...
Teklif ile yenilenebilir kaynak alanlarının belirlenmesi, korunması ve kullanılmasına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesi; belirlenen yatırım alanlarının imar planlarına işlenmek üzere Elektrik Etüdleri İdaresi tarafından ilgili makamlara bildirilmesi öngörülüyordu.
Oysa TBMM Genel Kurulu’nda “Teklif” görüşmesi sırasında; gruplar ve şahıslar adına yapılan konuşmaların ardından, maddelerin görüşülmesine geçilecekti ki; buna fırsat kalmadı.
Çalışmalara 9 Kasım’a kadar ara verildiği açıklandı.
Tutanaklara baktığımızda teklif görüşülürken söz alan MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık, konunun nasıl kilitlendiğini şöyle anlatmış. “Sabah gruplar bir araya geldik. Ortak mutabakat aradık. Bir çok konuda anlaşarak, gruplar olarak destek vereceğimizi söyledik. Ama az önce aldığımız bilgilere göre mutabık olduğumuz konular anlaştığımız şekilde buraya gelmeyecek. Sabah HES’te 5.5, RES’te (rüzgar) 5.5, jeotermalde 8, biyo kütlede 10, güneşte 10 euro cent olarak getirildi. Tartışmalar sonunda HES için 6.5, RES için 7, jeotermalde 8, biyo kütlede 12, güneşte 15 euro cent alım garantisi önerdik. Bu fiyatlar üzerinden anlaşma sağlanmış gibiydi. Ancak bu fiyatların değişmeyeceğini örgendik. Bu durumda yenilenebilir enerjiye teşvik vermemiş oluyoruz.”
Mevkidaşlarını bile kandırıyorlar; ne ayıp!

EPDK’nın yerine şirket

Aynı gün şahıslar adına ikinci konuşmayı yapan CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın sözleri, Işık’ın duyumlarını doğruluyor:
“Sabah davet edildik. Bir de baktık ki, komisyonda görüştüğümüz ne varsa çıkarılmış. Buna yönelik önergeler hazırlanmış. Sebebi de ‘EPDK denetim yapamıyormuş. Lisanslı denetim şirketleri denetim yapacaklarmış’. Türkiye’de böyle bir şirket ve buna yönelik düzenleme yok. Ayrıca Komisyon’da kabul edilen fiyatlar eski haline getirilmiş, teklifin ilk halindeki rakamlara düşürülmüş. Niye şimdi eski haline getiriliyor? Yenilenebilir enerjiye destek vermeyeceğiz deyin daha iyi.”
Oturumda son sözü alan Yıldız, “Bu yatırımları yapalım ama hangi fiyatla yapacağımız da önemli” diyerek, son noktayı koymadıkları izlenimi veriyor.
Aynı konuşmasında “Özel sektöre üç-beş cümlem var: Bugün itibariyle 121 bin MW’lık başvuru, inceleme ve lisans alımı var. Türkiye’nin Kurulu gücünün 2.5 katı. Gayri ciddi yatırımcı aradan çekilmeli. Yatırım yapmayacak olanlar bizi meşgul etmesinler” diyen Yıldız’a kulak vermek gerekir.
Ayak altında dolaşan çok yatırımcı var. Gel de ayıkla pirincin taşını; “Bu ak”,“Bu kara”; kolay mı?

Kaynak:

http://www.milliyet.com.tr/yenilenebilir-enerji-kanunu-neden-cikmiyor-/serpil-yilmaz/ekonomi/yazardetay/25.11.2010/1318153/default.htm

Necdet Pamir: ¨Yenilenebilir enerjide sıkıntıların nedeni ayyuka çıkan yanlış uygulamalar"

Cumhuriyet gazetesinden Leyla Tavşanoğlu'nun enerji gündemindeki konular ile ilgili bir röportaj gerçekleştirdiği enerji uzmanı Necdet Pamir bu görüşmede Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu. Aşağıda röportajın ilgili bölümünü yayınlıyoruz.

- Ya Hidroelektrik Potansiyel?

Necdet Pamir – Türkiye’nin sudan; 140 ile 170 milyar kilovatsaat teknik, ekonomik, kullanılabilir elektrik elde etme potansiyeli var. Bunun da yarıdan fazlası bekliyor.

Hidroelektrik santrallerle (HES) ilgili sıkıntıların nedenleri; bu iktidar döneminde ayyuka çıkan yanlış uygulamalardan kaynaklanıyor. Özellikle çevre etki değerlendirme (ÇED) raporlarının ya hiç “gerekli görülmemesi” ya da “duruma uydurulması” nedeniyle, yöre halkından büyük tepkiler alınıyor. Özellikle Karadeniz’de büyük ama haklı tepkiler var. “Can Suyu”, yani derelerin akıp geçtiği besleyebilecek minimum su miktarı hesabının, kağıt üzerinde ve kerhen yazılması, doğayı öldürüyor, insanları göçe zorluyor. Mahkeme kararları olmasına rağmen kamu santralleri bile gereken can suyu o yöreye bırakılmıyor.

Biz, “Ülkemizde yerli kaynaklar var, dışa bağımlılık ‘kader’ değil” derken, “yanlış uygulamalar yapılsın” demiyoruz. Malesef, yandaş şirketlerin daha fazla kar etmesi için çok şeye göz yumuluyor. Ondan sonra da ortaya çıkan tepkilere karşılık, “Hadi nükleere gidelim” gibi birilerinin fazla komisyon alabileceği, bazı yandaş şirketlerin palazlanabileceği yöntemlere daha fazla yol açılıyor.

Üçüncü kaynak rüzgar enerjisidir. Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nin saptamalarına göre, 48 bin megavatlık kurulu güç potansiyeli var. Rüzgar sanayicileri ise 20 bin megavatı daha güvenilir bir rakam olarak kabul ediyorlar.

- Peki, bugüne kadar bu rüzgar enerjisinin ne kadarı devreye sokuldu?

Necdet Pamir – Bin yüz megavatı! Belirttiğim gibi, rüzgar 365 gün kesintisiz esmez. Kapasite kullanım oranı yaklaşık yüzde 30’dur. Ama böyle bir potansiyel var ve teknoloji de giderek ilerliyor. Bunun kullanılması lazım. Bir başka sorun, EPDK’nın başvuru süresini bir sabah açıp akşama kapayıp, lisans dağıtması ve kriterleri doğru belirlememesi. Düne kadar enerjiyle ilgisi olmayan ne kadar “yatırımcı” varsa, “Şuradan bir lisans yapalım. Cebimizde dursun. Sonra onu ‘hava parası’yla satarız” hesabıyla işin içine giriyor. Kimi yandaşların içeriden haber alıp “önden” yer tuttuğu bir sistem oluştu. Ama lisansı böylesi dağıtan EPDK bir süredir “Çantacılar türedi” diye şikayet ediyor!

Kaynak:

http://www.euractiv.com.tr/enerji/interview/necdet-pamir-yenilenebilir-enerjide-skntlarn-nedeni-ayyuka-kan-yanl-uygulamalar-013606

Rüzgâr 'çantacı' olmayanı savurdu

Polat Enerji Genel Müdürü Eriş, rüzgâra yatırım yaptığını ve çantacı olmadığını belirterek , Suçum olmadığı halde cezalandırılıyorum? dedi.

üzgârdan elekrik üretmek isteyen yatırımcılar, üretilecek elektriğe verilen 5.5 euro centlik alım garantisinin artırılmamasından şikayetçi. Bu alanda en çok yatırımı yapan şirketlerden Polat Enerji de garanti miktarının artırılmasını istiyor. Polat Enerji Genel Müdürü ve Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Enerji Çalışma Grubu Üyesi Zeki Eriş, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın fiyat artışı isteyen yatırımcının çantacı olduğu fikrine katılmadığını söyledi.


Eriş, 2003 yılından beri mevcut şartlarda yatırım yaptıklarını ve çantacı olmadıklarını belirterek, “Benim suçlu olmadığım bir şeyde cezalandırılıyorum” dedi. Eriş, 7.5 euro centlik bir alım garantisinin yatırımların gerçekleşmesi açısından daha uygun olduğunu ifade etti.

Çantacıları ben yaratmadım
Fransız EDF ile ortaklık kuran Polat Enerji’nin 2003 senesinde ilk lisansını aldığını söyleyen Eriş, o dönemde kanun olmadığını ve yasa çalışmalarının yapıldığı döneminde teşviğin 1 kWh elektrik başına 7.5-8 Euro cent olmasının konuşulduğunu belirtti. Zeki Eriş, 2005 yılında yürürlüğe giren Yenilenebilir Enerji Kanunu’nun (YEK) vaadedilenden farklı geldiğini dile getirerek, şunları söyledi:

“Çantacıları ben yaratmadım, yaratan sistem. Ben bu tabire çok katılmıyorum. Dünyada bu kişilere proje geliştiricisi deniyor. Sistemin bazı açıklarından faydalanmak isteyenler oldu ama bunu sistem yarattı. Benim suçlu olmadığım bir şeyde şimdi ben cezalandırılıyorum” diye konuştu.

Eriş, 5.5 euro centlik şartlarda bugüne kadar nasıl yatırım yaptıkları ile ilgili olarak, “Şirket garantilerimiz ve 50 yıllık inşaat, sanayi, turizm geçmişi, patronların isimlerini ortaya koyarak biz bu yatırımları yaptık. 2007’de Burgaz, 2008‘de de Sayalar santrallerini açtık” dedi. 140 MW’lık Soma Santrali yatırımına da başladıklarını kaydeden Eriş, “Yatırımları hep beklentiyle yaptık” dedi.

Eriş, rüzgâr ölçümünün şart koşulmasının çantacılarının önüne geçebileceğini ancak bunun yapılmadığını belirterek, ”Yıllarca ikaz ettik. Ölçüm yönetmeliğini kaldırmayın dedik” dedi. Eriş, sadece rüzgâr ölçümünün 1-2 milyon euro maliyeti olacağını ve bu parayı sadece kararlı yatırımcıların harcayabileceğini söyledi.


Kaynak: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1032573&CategoryID=80


Üretim Mart 2011’de başlayacak

Bandırma Organize Sanayi Bölgesinde (OSB) rüzgar enerji santrali pervanelerinin üretileceği bildirildi.

Faik Çelik Holding ve İspanyol Gestamp Wind Steel ortaklığıyla Bandırma’da 54 dönüm alan üzerine 30 milyon euroluk yatırımla hayata geçirilen rüzgar kuleleri fabrikasının inşaatına start verildi. Mart 2011’de faaliyete başlayacak olan fabrika, 47 bin metrekarelik alan üzerine inşa edilecek. Yıllık toplam 450′den fazla kule üretim kapasitesine sahip olacak olan tesisin 300 kişiye istihdam sağlaması öngörülüyor.

Bandırma Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulan fabrikada 50 metreden 100 metre yüksekliğe, 6 metre çapa kadar rüzgar kuleleri üretilecek. Üretilen kuleler, Türkiye pazarı dışında, son yıllarda rüzgar piyasasında gelişme gösteren Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan’a ihraç edilecek. Türkiye dışında İspanya ve Brezilya’da rüzgar kule üretimi yapan şirketin, Güney Amerika, Hindistan ve Çin’deki yatırım projeleri tamamlanma aşamasına geldi.

Avrupada lider bir kuruluş

Gestamp Anonim Şirketi, çelik, otomotiv yedek parça ve yenilenebilir enerji sektörlerinde Avrupa’da lider durumda çok uluslu bir şirkettir. 80 tane endüstriyel tesis ile 25 Avrupa ülkesi, Amerika ve Asya’da yoluna devam etmektedir. Gestamp A.Ş. 2009 yılında 20 bin çalışanı ile 4 milyar avro ciroya ulaşmıştır. Yenilenebilir enerji sektöründeki tüm metalik parçaları eşsiz bir entegre modeli ile tedarik edebilen endüstriyel bir grup olan Gestamp; yenilenebilir enerji, parçaların tedarik edilmesi ve üretilmesinden tanıtımına, yapımına, bakımına, işletmesine ve rüzgar, güneş enerjisi ve biyomas proje geliştirilmesine kadar birçok değer zincirini içinde bulundurmaktadır.

Beyçelik fabrikası ile 1976 yılında yola çıkan Faik Çelik Holding, 2007 yılında Çelik Grup bünyesinde bulunan firmalarını tek bir çatı altında toplamıştır. Otomotiv yedek parça, enerji, ısıtma sistemleri, turizm ve sigorta sektörlerinde hizmet veren holding, 2009 yılı itibarı ile 2 bin çalışana sahiptir.

Kaynak: http://www.ilkhabergazetesi.com/uretim-mart-2011%E2%80%99de-baslayacak/

Yenilenebilir enerjide Koç atağı

Yenilenebilir enerjide Koç atağı

Koç grubu 136.5 milyon dolara Aygaz’ın bir iştiraki olan Entek Elektrik Üretim’in yüzde 49.6 hissesini Amerikalı AES’e sattı


Ortaklıkla doğalgaz, kömür, hidroelektrik ve yenilenebilir kaynaklarla çalışan elektrik santrallerine yatırım yapılarak, önümüzdeki beş yılda pazardaki ilk beş oyuncu arasına girilmesi hedefleniyor.
Enerji alanında çok önemli bir ortaklığın ilk adımını attıklarını belirten Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, holding olarak sadece Türkiye’de değil, uluslararası alanda ve bölgede de enerji alanında en etkin oyunculardan biri haline gelmek istediklerini söyledi.

Özelleştirmelerle ilgileniyor

AES Corporation Başkanı ve CEO’su Paul Hanrahan da, 5 yıl içinde 4-5 milyar dolarlık bir yatırım yapacaklarını açıkladı. Hanrahan, Türkiye’nin 2050’de dünyanın en büyük 10’uncu ekonomisi olacağını, elektrik üretim kapasitesi itibariyle de önem taşıyan ülkelerden biri olacağını kaydetti. Hanrahan, Türkiye’deki özelleştirmelerle ilgilendiklerini söyledi. Koç Holding Enerji Grubu Başkanı Erol Memioğlu ise özelleştirmelerle ilgilendiklerini belirterek şöyle devam etti: “Satın almalar da uygun şartlar olursa gündemimizde olacak.”


AES’in 40 milyar dolar aktifleri bulunuyor

1981’de Texas’ta kurulan AES, 29 ülkede faaliyet gösteriyor. 27 bin çalışana sahip olan şirketin kurulu kapasitesi 40 bin megavat. AES’in kömür, dizel, gaz, hidroelektrik santralleri, güneş enerjisi, bioenerji, rüzgâr enerjisi dallarında yatırımları bulunuyor. AES’in 2009 cirosu 14 milyar dolar olup, toplam aktifi 40 milyar dolar.

Kaynak

'Türkiye rüzgar enerjisinden faydalanamıyor'

Makine Mühendisleri Odası (MMO) Antalya Şube Başkanı Hüseyin Barut, Türkiye'nin rüzgâr ve güneş enerjisinden yeterince faydalanamadığını söyledi.

3 Aralık'ta düzenleyecekleri 'Türkiye'nin Enerji Gerçekleri ve Çıkış Yolları' konulu konferans öncesi basın mensuplarına bilgi veren Hüseyin Barut, Türkiye'de elektrik üretiminin yüzde 48'nin ithal doğalgaz, 19'nun hidrolik santraller, 21'nin linyit, 8'nin taş kömürü ve ithal kömür, 3'nün sıvı yakıtlar ve 1'nin de yenilebilir enerji kayaklarından sağlandığını belirtti.

Barut, Türkiye'nin yüzde 3,57'lik rüzgârlı alanla Avrupa'nın en zengin ülkeleri arasında yer aldığını vurguladı. Rüzgâr enerjisinin Türkiye'de kullanılmasının artırılması gerektiğini söyleyen Barut, ülkede güneş enerjisinden de faydalanılmadığını ifade etti. Türkiye'nin ortalama yıllık toplam güneşlenme süresinin 2 bin 640 saat olduğuna dikkat çeken Barut, "Akdeniz Bölgesi'nde bu enerji 2 bin 956 saate çıkıyor. Türkiye Enerji Raporu'na yansıyan verilere göre Türkiye'ye gelen güneş ışınımının sadece yüz binde 2'sinden yararlanılmaktadır." dedi.

Türkiye'de bulunan 22 milyon konutun içerisinde yalnızca 3.5 milyon konutta güneş enerjili sıcak su sisteminin bulunduğunu belirten Hüseyin Barut, bu sistemin ülkeye getirisinin 600 milyon dolara ulaştığını belirtti.

"ANTALYA'NIN DOĞAL GAZA İHTİYACI ÇOK"

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın şehre doğalgazın gerekli bir ihtiyaç olmama düşüncesini doğru bulmadığını ifade eden MMO Şube Başkanı Barut, şunları söyledi: "Antalya'ya doğalgazın gelmesi çok gecikti. Şehir merkezine doğalgazın gelmesi daha da gecikecek olursa bu yatırım ölü yatırım olur. Çünkü kısa zaman sonra yavaş yavaş yaygınlaşan ısı pompa sistemi Türkiye piyasasına girdi."

Antalya'da doğal gaza geçilmesi durumunda enerji kullanım oranının 4'te bir oranda düşeceğini de savunan Barut, "Diğer enerji kaynaklarında 10 milyon lira harcanıp dış ülkelere bu para gidiyorsa, doğalgazda 2,5 milyon harcanıp daha az para dış ülkelere gider." şeklinde açıklamalarda bulundu.

(CİHAN)



Rüzgar türbini rekabeti artıyor

RES (Rüzgar Enerji Santrali) üretiminde dünyanın en büyük kuruluşlarından Nordex şirketinin Türkiye Genel Müdürü Ayhan Gök, Fransız ve İspanyol üreticilerin yanı sıra dünyanın doğusundan Çin ve Kore’den de üreticilerin gelmesiyle pazardaki rekabetin daha da artacağını söyledi.

Gök, Türkiye rüzgar enerjisi pazarında liderliği yakalamayı hedefleyen Nordex’in Türkiye’de işletmedeki türbin sayısı 123’e, proje sayısının 7’ye ulaştığını, sektörün önde gelen enerji üreticileriyle de yeni RES’ler için görüşmelerini sürdürdüklerini açıkladı.

Ayhan Gök, Türkiye’nin rüzgar enerjisinde 42 bin megawatt (MW) gibi çok yüksek bir üretim potansiyeline sahip olduğunu belirterek,"Şu anda kurulu güç 1100 MW düzeyinde. Devam eden projeler ve mevcut lisansların hayata geçmesiyle bu rakam 5600 MW’a ulaşacak. Gelecek rüzgar enerjisinde ve yeni lisansların verilmesiyle pazardaki oyuncu sayısı da, rekabet de artacak. Bu durumda kalite daha öne çıkacak" dedi.

“TABAN FİYAT DÜŞÜKLÜĞÜ ÖNEMLİ BİR SORUN”

Nordex’in Türkiye’deki faaliyetlerini ve hedeflerini aktarmak üzere İstanbul’da bir basın toplantısı düzenleyen Nordex Türkiye Genel Müdürü Ayhan Gök, pazardaki en önemli konulardan birinin elektrikte üreticiler için uygulanan taban fiyatın düşüklüğü olduğunu belirterek, “Şu anda taban fiyat 5.5 Euro/Centt düzeyinde. Taban fiyatları ne bizi ne de yatırımcıyı mutlu ediyor. 5.5 Euro/Ct olan taban fiyatları yatırım kredisi giderlerinin yüksek olmasına, dolayısıyla yatırımcımızın mağduriyetine sebebiyet veriyor. Bu rakamın 7.5 Euro/Centt düzeyine kadar çıkması gerekiyor. Bu rakamlarla rüzgar türbin üreticilerinin Türkiye’de üretimi düşünmeleri zor. Bu nedenle Nordex olarak bizim de kısa vade içinde bir üretim planlamıyoruz. Ancak Türkiye’de anahtar teslimi proje yapan tek rüzgar türbini üreticisiyiz” diye konuştu.

Ayhan Gök, mevzuata yönelik sorunlara değinirken, Yenilenebilir Enerji Kanunu’nun uzun süredir TBMM’nin gündemine gelememesinden yakınarak, Kasım 2007’den önce yapılan lisans başvurularının da bir an önce tamamlanmasının gereğine işaret etti.

“TÜRKİYE’DE 560 MEGAWATT’A ULAŞACAĞIZ”

Ayhan Gök, 3 yıldan az bir zaman içinde Nordex’in Türkiye pazarında büyük bir aşama kat ettiğini belirterek “Nordex Enerji A.Ş, Türkiye’deki ilk projesi olan Yuntdağ RES’nin kurulumunu gerçekleştirdikten sonra 2.5 yıl zaman dilimi içinde 6 rüzgar santralinin daha yapımını tamamladı. Nordex’in, Türkiye RES pazarına girdiği 2007 yılından bu yana devam eden devreye alınmış projelerin toplam büyüklüğü inşası tamamlanan 123 türbinle birlikte 307,5 MW’a ulaştı. En son aldığı projelerle Türkiye genelinde pazar lideri konumuna gelen Nordex, 2011 yılı itibariyle devreye girecek 7 adet yeni projeyle toplamda 560 MW’a ulaşmış olacak. Şu aşamada yüzde 26-27 gibi bir pazar payına sahibiz. Nordex olarak en son aldığımız projelerle Türkiye genelinde pazar lideri konumuna geleceğiz” dedi.

Türkiye’de Nordex’in kurulumunu gerçekleştirdiği RES’ler hakkında bilgi veren Genel Müdür Ayhan Gök, Mazı III, Kores, Enez, Bandıma, Bergama, Yuntdağ ve Soma RES’lerinin toplam 307.5 MW kurulu kapasite ile üretim yaptığını söyledi. Ayhan Gök, sektörün önde gelen enerji üreticileriyle de yeni RES’ler için görüşmelerin sürdüğünü açıkladı.

“TÜRKİYE’NİN RÜZGARI ÇOK KALİTELİ”

Ayhan Gök, Nordex türbinlerinin ağırlıkla Ege ve Marmara bölgesinde olduğunu, ancak türbinlerin her türlü rüzgar şartına uyum sağlayabilecek şekilde geliştirilmesi sonunda Karadeniz bölgesinde Amasya ve Tokat’ta başlattıkları yeni projelerin yanı sıra İç ve Doğu Anadolu ile birlikte Akdeniz bölgelerine de yayılacaklarını söyledi. Nordex türbinlerini diğer türbinlerden özel kılan noktalara dikkat çeken Gök, “Türkiye’nin rüzgar karakteristiğine olan uygunluğu, bu çerçevede enerji üretiminde gösterdiği yüksek verim ve bakım kolaylığı dolayısıyla Nordex türbinleri ülkemizin rüzgar şartlarına en iyi cevap veren türbinlerdir.

Ürün yelpazemizde 1.5 MW’lık ve 2.5 MW’lık türbinlerimiz mevcut. Bunlar her türlü rüzgar klasmanına uygunluk gösteren türbinlerdir. Türkiye rüzgar açısından zengin olduğundan burada 2.5 MW’lık rüzgar türbinlerini kullanmaktayız” diye konuştu.

“YÜZDE 99 EMRE AMADEYİZ”

Nordex Enerji’nin, kazanılan yeni anlaşmalar ile 2011 yılı itibariyle Türkiye pazarında lider konuma geleceğinin altını çizen Ayhan Gök, bu başarının arkasındaki motivasyonu şöyle sıraladı:

“Türkiye mevzuatını ve koşullarını iyi bilen tecrübeli ve kalabalık bir ekibe sahibiz. Türkiye’de büyük projelere imza attık. Gerek müşteri gözünden, gerekse devlet ve yerel yönetimler gözünden Türkiye`de rüzgar enerji projelerini gerçekleştirmek için izlenmesi gereken sürece hakimiz. Türkiye’de anahtar teslim projelere imza atmaya cesaret eden ilk ekibi yine Nordex Enerji yetiştirmiştir. 2011 yılı içerisinde, izinler hariç tüm faaliyetlerin firmamız sorumluluğunda olduğu iki yeni anahtar teslim projemiz hayata geçecek.

Rüzgar data analizlerinden, kalite yönetimine kadar tüm konularda müşterilerimizin Türkçe dili ile iletişim kurabileceği bir yapıyı Türkiye`de hayata geçirmiş bulunuyoruz. Reflekslerimizi hızlı reaksiyon verecek şekilde geliştirdik. Zamanın çok değerli olduğunun bilincindeyiz ve tam kontrol ve kayıpsız operasyon süreleri için her sahada en az 2 eğitimli ve deneyimli teknisyenimiz haftanın 6 günü mesai yapıyorlar. Ayrıca her sahada oluşturduğumuz yedek parça stoklarımız sayesinde anında müdahale edip sorunları en kısa zamanda çözebilme kabiliyetine sahibiz. Ülke genelinde erişmiş olduğumuz yüzde 99’ a varan emre amadelik de bunun bir kanıtıdır.”

“TÜRKİYE’DEN ORTADOĞU’YA AÇILACAĞIZ”

Nordex Enerji’nin anahtar teslimi rüzgar santralinden kapsamlı servise kadar her türlü hizmeti tek merkezden sağladığını vurgulayan Gök, Nordex’in Ortadoğu’ya ihracat yapmayı hedeflediğini de dile getirerek, “Türkiye’deki organizasyonumuzu tamamladıktan sonra Ortadoğu’yu da mutlaka bünyemize katmak istemekteyiz. Ürdün, Suriye, Mısır ve hatta Ukrayna’dan talepler almaktayız ancak önceliğimizi Türkiye oluşturmaktadır. Nordex Enerji A.Ş’nin 2011 yılı sonunda toplamda 90 kişi istihdam etmeyi planlanması, Türkiye’de yerleşik olmanın yatırımcıya sağlayacağı katma değerin de farkında olduğunu göstermektedir” dedi.


Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16482210.asp?gid=254

Rüzgâr enerjisinden yerli sanayiye büyük destek

Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik nihayet çıktı. Yönetmelikle birlikte isteyen herkes şirket kurmadan ve lisans almadan kendi ihtiyacı olan elektriği üretebilecek.

Yönetmeliğin elektrik üretimini artırması ve en az 10 bin kişiye istihdam sağlaması bekleniyor.

3 Aralık’ta yürürlüğe giren ‘Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik’ sayesinde isteyen herkes şirket kurmadan ve lisans almadan kendi ihtiyacı olan elektriği üretebilecek. Ayrıca, üretilen ihtiyaç fazlası elektrik de dağıtım şirketine satılabilecek. Yönetmelik rüzgar enerjisinde yerli üreticinin önünü açan bir maddeye de imza attı. Yönetmeliğin 14. maddesinin 8. bendine göre “Gerçek ve tüzel kişi rüzgar santrali yatırımı için yerli rüzgâr türbinini tercih ederse, tüketim fazlası elektriği daha yüksek fiyatla satabilecek.”

Uzun süredir enerji sektörünün gündeminde olan yönetmeliğin çıkmasıyla birlikte Türkiye’de rüzgar santrali yatırımlarının artacağını söyleyen, Türkiye’nin en eski ve yerli rüzgâr türbini üreticisi, SoyutWind’in Proje Geliştirme Direktörü Ali Çolak, “Bu kalıcı istihdamdan, ucuz enerjiye kadar ekonominin en önemli sorunlarına çare olacak. Yönetmelik sayesinde, yerli sanayi gelişecek. Türbin, kanat, altarnatör ve dişli kutusu üretimi artacak. Ayrıca bunların satış ve pazarlamasında da birçok kişi görev alacak. Böylece yönetmelik sayesinde en az 10 bin kişiye istihdam yaratılacak” dedi.

10 bin kişilik istihdam rakamının orta ve uzun vadede daha da artacağını ifade eden Çolak, bu görüşünü Danimarka örneğiyle açıkladı. 5.5 milyon nufusu olan Danimarka’da 250 bin kişinin rüzgar enerjisi ile ilgili işlerde çalıştığını dile getiren Ali Çolak, “72 milyon nüfusu ve çok iyi rüzgarı olan Türkiye’de rüzgar enerjisi ile ilgili alanlarda istihdam edilenlerin sayısı kısa bir süre sonra 10 bin rakamının da üzerine çıkacaktır” diye konuştu.


Kaynak: http://www.malatyaguncel.com/news_detail.php?id=55610&uniq_id=1293219145

AKP NEDEN MERSİN'DE ISRAR EDİYOR

Mersin Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santralin proje tanıtımları için İstanbul'a gelen Rusya Başbakan Birinci Yardımcısı İgor Seçin, Çırağan Sarayı'nda Enerji Bakanı Taner Yıldız'la bir araya geldi. Aylardır Mersin'de ve ülkenin dört bir yanında sürdürülen nükleer karşıtı eylemlere rağmen inşaat aşamasına gelen projeyle ilgili yapılan görüşmede konuşan Seçin, santralin güvenliolduğunu ve "üzerine uçak düşse bile" etkilenmeyeceğini söyledi.

20 milyar dolara malolacağı açıklanan ve 2013 yılında inşasına başlanacak olan nükleer santralin finansmanı ve güvenliğinin Rusya tarafından karşılanacağı, ömrünün de 60 yıl olacağı belirtiliyor.
İstanbul'da görüşmenin yapıldığı saatlerde bir açıklama yapan nükleer karşıtı çevre örgütleri, Putin'in 'nükleer şeytanı' olarak adlandırdıkları santrali Akdeniz'de yuvalandırmayacaklarını belirtiler. Ecevit hükümeti döneminde Türkiye'nin nükleer santralden vazgeçtiğinin anımsatıldığı açıklamada, AKP hükümetinin nükleer santral yapımı projesinin peşine düşere Türkiye'yi felaketin eşiğine sürüklediğinin altı çizildi. Mersin Nükleer Karşıtı Platform Dönem Sözcüsü Sabahat Aslan da, 16 Aralık’ta Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenleyeceklerini açıkladı.
İŞTE O AÇIKLAMA
"1990’lı yıllarda bizler rüzgar santrallerinden bahsederken siyasi çevreler rüzgar santrallerinin yeterli olmayacağını söylüyorlardı. Şimdilerde Türkiye’de yaklaşık 1000 MW gücünde Rüzgar santralleri kurulmuş durumdadır. Yani birçok yakıt harcayan santrallerin gücüne ulaşılmıştır. Ayrıca Türkiye’nin enerji ihtiyacının çok çok üstünde Rüzgar santralı yapmak isteyen firmalar Enerji Piyasası Denetleme Kurulu'na (EPDK) başvurmuşlardır.
Yine bugünlerde güneş enerjisi önemi de gün geçtikçe artmaktadır. Türkiye’den ve Rusya’dan bilim insanları bu konuya önem vererek, ortak araştırma merkezleri kurarak gelecek için projeler üretebilecekken, bu anlamsız yatırımın Akdeniz’de ne işi vardır?
İklim değişikliğinin en önemli tehdit edilen bölgesi durumunda olan Akdeniz, bir defa daha “nükleer şeytanın” tehdidi altındadır. İnsanlıkbu bölgelerde binlerce yıldır barış içinde yaşarken Putin’in bu nükleer şeytanı Akdeniz’e yuvalandırmasının inadı niyedir?
Bizler Akdeniz’de İklim değişikliğiyle mücadele ederken, nükleer santral belasıyla da mücadele etmekten geri durmayacağız. Bu nükleer santrali Akdeniz’in kıyısına kurdurtmayacağız!"

Sabahat Aslan, Mersin Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü
Prof. Dr. Figen Doran, Doğu Akdeniz Çevre Platformu (DAÇE) Dönem Sekreteri


Kaynak: http://www.odatv.com/n.php?n=akp-neden-mersinde-israr-ediyor-1612101200

Yeşil enerjiler rakip tanımayacak


Yeşil enerjiler rakip tanımayacak

Başlıca fosil enerji kaynağı olan petrole ulaşmak için artık daha derin kuyular açıp, daha fazla yatırım yapmak gerektiğinden petrolün maliyeti sürekli artıyor. Uzmanlara göre, tek çare yenilenebilir enerjiler olabilir.

Büyük petrolcülük şirketleri gibi devletler de petrol için büyük riske giriyor. Dünya petrol rezervi tükenmeye yüz tuttu. Petrol ararken teknik imkanların sınırlarlını zorlamanın ne gibi felaketlere yol açabileceği Deepwater Horizon adlı petrol platformunun batmasıyla bir kez daha gözler önüne serildi.

Siyah altının çevre maliyeti sürekli artıyor. Alman santrallerinin faaliyet süresinin uzatılması ve nükleer atıkların nasıl depolanacağının bilinmemesi bu enerji kaynağının da çözüm olamayacağını gösteriyor. Yeşil enerji hem ihtiyacı karşılayabilir, hem de çevereye zarar verilmesini önleyebilir. Ama küresel enerji politikasını değiştirmek sanıldığı kadar kolay değil.

Fosil enerji refah kadar tahribat da getirdi

Kalkınma ve maddi refahın en çok bağımlı olduğu faktör, enerji. Enerjisiz ne sanayi devrimi olurdu, ne doğru dürüst iktisadi bir hayat, ne de küreselleşme. Ama dünyanın muhtaç olduğu enerji kaynakları kuruyor. Ekonomik büyüme ve kalkınmanın kaynağı olan petrol, gaz ve kömür gibi fosil yakıtlar tükenirken, iklim değişiyor ve artan enerji ihtiyacı çevre sağlığını bozuyor.

Halbuki bunun değişmesi mümkün. Almanya'da Sosyal Demokrat Parti eski milletvekili Hermann Scheer, "enerji gerçeğinin, her ülke enerji ihtiyacını yenilenebilir enerjilerden karşılayabilir, şeklinde özetlenebileceğini ve çevreyi kurtarıp gelecekte herkesi düşük maliyetli enerjiden yararlandırmak için bu gayrete değeceğini" söylüyor.

Hermann Scheer 2010 yılının ekim ayında ölene kadar, bütün dünyayı fosil enerji bağımlılığından kurtarmak için mücadele eden Alman politikacıların başında geliyordu.

Emisyon indirim hedefleri mümkün olanın altında

Ama enerji devriminin çabucak gerçekleşmesi beklenmiyor. Meksika Körfezi’ndeki felaket fosil yakıt bağımlılığının ne kadar riskli olduğunu gösterdi. Dünyanın enerji ihtiyacını karşılamak için çok derin kuyular açılıyor, büyük harcamalar karşılığında düşük kaliteli petrol çıkarılabiliyor.

Ama kara altın bağımlılığından kurtulmak gerektiğini artık hükümetler de idrak etmeye başladı. Avrupa Birliği emisyon miktarının 2020 yılına kadar 1990 düzeyinin %80’ine, bütün sanayi ülkelerinin desteklemesi şartıyla da %70’ine düşürülmesi için harekete geçti.

Federal Çevre Bakanı Norbert Röttgen Almanya’nın milli hedeflerinin bu oranların da üzerinde olduğunu belirtiyor. Almanya sera gazı emisyonunu 2020 yılına kadar %40 oranında azaltmayı amaçlıyor. Bu hedef koalisyon protokolünde de yer alıyor. hükümet bir yandan küresel hedeflere yol gösterici olurken, diğer yandan da teknolojik ve ekonomik modernizasyonu teşvik etmeyi amaçlıyor.

Almanya Çevre Bakanı, 2020 yılına kadar %40’lık indirim hedefine Avrupa Birliği olarak da ulaşılabileceği kanaatinde. Ancak koalisyon hükümetinin nükleer enerji santrallerinin faaliyet süresini ortalama 12 yıl daha uzatması, çevrecilik anlayışıyla bağdaşmadığı gerekçesiyle eleştiriliyor. Koalisyon hükümeti ise nükleer enerjinin, yeşil enerjilere geçişi kolaylaştıracağı görüşünde.

Enerji politikasındaki çelişkiler

Berlin’in nükleer enerji politikası yoğun tepkiye yol açtı. Radyoaktif nükleer atık taşıyan özel konteynırların Almanya’ya getirilişi sırasında on binlerce nükleer enerji karşıtı hükümetin nükleer enerji politikasını protesto etti.

Almanların çoğunluğu, tehlikeli, belirsiz ve ara depolama masrafları yüzünden çok pahalı bulduğu nükleer enerjiyi alternatif saymıyor. Yakıt çubuklarının nihai olarak nerede stoklanacağı da belli değil. Bu bilinmezlik 30 yıldır hararetli tartışmalara yol açıyor.

Güneş, rüzgar ve hidrolik enerji çok daha cazip geliyor. Devlet teşvikiyle yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılmasına çalışılıyor. Yeşil enerjilere ağırlık verilmesinde, teknolojik gelişmenin gerisinde kalmama düşüncesi de rol oynuyor.

Çin dev adımlarla geliyor

Kosta Rika ve Maldiv Adaları birkaç on yıl zarfında enerji ihtiyacını sıfır sera gazı emisyonuyla karşılayabilecek duruma gelecek. Ekonomi devi Çin de uluslararası iklim konferanslarındaki olumsuz tutumuna rağmen çevre dostu enerjilere geçiş için önemli hamleler yapıyor.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Başkanı Christiana Figueres Çin’in beş yıl önce yasalarını çevreyle uyumlu kılmaya başladığını ve 12. beş yıllık ekonomik büyüme planında da enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjilerle ilgili somut hedefler saptadığını söylüyor.

Diğer ülkelerin de bir an önce yenilenebilir enerji türlerini geliştirici adımlar atmaları gerekiyor. Aksi takdirde çevreci enerji teknolojilerini Çin’den ithal etmek zorunda kalabiliriz.

Deutsche Welle Türkçe

Helle Jeppesen/A. Günaltay

Editör: Ayhan Şimşek


Kaynak: http://www.dw-world.de/dw/article/0,,6262311,00.html

BayernLB supports wind turbine-producer Enercon exports to Turkey

The FINANCIAL -- BayernLB is financing the construction of the Seyitali-Aliaga wind farm in the northwestern Turkish province of Izmir.
The export financing, totalling EUR 26 million, is for a term of 16 years. Enercon GmbH, one of the leaders in the German wind energy market with its domicile in Aurich, Lower Saxony, will use the funds to cover the delivery costs for 15 wind turbines. The German middle-market company has already set up a subsidiary in Turkey to manufacture rotor blades and towers on site.

The Seyitali-Aliaga wind farm will generate around 30 MW of power after its completion in 2011. The project is being run by Turkish project company Doruk Enerji, which is owned equally by Demirer Holding and Polat Enerji. The French energy group EDF EN in turn holds a 50% stake in Polat Enerji. Demirer unveiled Turkey’s first wind farm in 2000. The country’s wind farm power capacity is set to go up to 13,000 MW by 2013 and then to 20,000 MW by 2020. The climate near the Turkish coastlines holds great potential for wind farms. The Turkish govern-ment has been promoting alternative energy sources since 2004.
Jan-Christian Dreesen, member of the BayernLB Board of Management, stated: “By financing the Seyitali-Aliaga wind farm, BayernLB is demonstrating its renewable energy expertise to use once again. We accom-panied German companies in this sector for years as a reliable project and export finance partner both at home and abroad.“

Turkish consultancy and Austrian industry corporation unite

Turkish wind energy consultancy, re-consult (part of the Natural Power group) announced the signing of a framework agreement with Austria’s industrial corporation, OMV, for the provision of technical services such as risk analyses and technical due diligences on wind farm projects in Turkey and neighboring countries.

The contract signing comes after almost 24 months of a working relationship between the two companies where re-consult has performed several risk analyses and due diligence works for OMV. Re-consult will provide OMV with risk analyses on wind energy projects, audits & control of wind measurements, energy yield assessments and layout designs. OMV stands to benefit from the advanced resource methodologies re-consult promotes through the Natural Power group which includes the industry leading Complex Fluid Dynamic (CFD) service, VENTOS, which is used for assessing complex and forested sites.

Reference http://www.windpowerengineering.com/construction/projects/site-assessments/turkish-consultancy-and-austrian-industry-corporation-unite/

Turkey - Issuing of licenses for private wind energy operators starts

Hasan Köktas, Chief of EMRA, in an earlier issued statement said that the country currently generates 1,200 MW through wind energy and said that the year 2011 will call for more private investments in wind power sector

Turkey will soon have a number of wind power generating farms. Taking its first step in granting licenses for wind power generation, the Energy Market Regulatory Agency, (EMRA) of the country, provided permission to Tektug, a Turkish Power Company, to install a 25 MW wind power generation facility.

The power generated from the wind energy firm can meet the power requirements of nearly 7,500 households. Earlier in 2007, when EMRA announced its intentions to grant permission for wind power generation it received 751 applications from prospective wind power developers. Since the country was not ready with the required regulatory changes, the applications were kept pending. The country currently has formed the required regulations and is anticipated to grant permissions to 27 projects valued to generate 1,343 MW with an investment of 2.7 to 3.2 billion Turkish liras.

Hasan Köktas, Chief of EMRA, in an earlier issued statement said that the country currently generates 1,200 MW through wind energy and said that the year 2011 will call for more private investments in wind energy sector.

Borusan, rüzgâr enerjisini köylülere tanıttı

Balıkesir'in Bandırma ilçesinde rüzgâr enerjisinden elektrik üreten santral kuran Borusan EnBW Enerji, bölgede yaşayanları rüzgâr enerjisi konusunda bilgilendirdi.


3 saat süren kapsamlı sunumda, santralin çevreye hiçbir zarar vermediği ve temiz bir enerji kaynağı oluşturduğu anlatıldı.

8 Aralık 2010, İstanbul. Yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik vererek Türkiye elektrik pazarının liderleri arasına girmeyi hedefleyen Borusan EnBW Enerji, Bandırma'nın 10 kilometre doğusundaki Rüzgâr Enerjisi Santrali yatırımını ve rüzgâr enerjisinin özelliklerini çevre köylerde yaşayanlara tanıttı.

Borusan EnBW Enerji'nin 110 milyon dolar yatırımla kurduğu ve 20 adet 3 MW rüzgâr türbininin bulunduğu tesisleri ziyaret eden yöre sakinlerine üç saat süren kapsamlı bir sunum yapıldı.
Borusan EnBW Enerji Rüzgar İşletmeleri Sorumlusu Şevki Tandoğan ve ekibinin yaptığı sunumda, rüzgâr santralinin toprağa, suya, havaya veya insan sağlığına zararı olmadığı ve kanser hastalığına yol açmadığı anlatıldı. Tesisin kansere yol açtığı yolundaki yanlış söylentilerden rahatsızolan ziyaretçiler, bilgilendirme toplantısından rahat ve memnun ayrıldılar.

60 MW elektrik üretme kapasitesine sahip olan Borusan EnBW Enerji Bandırma santrali enerji üretiminde Türkiye'nin dışa bağımlılığının azaltılması ve çevre kirliliğinin önlenmesi açısından önem taşıyor.


Kaynak http://haber.mynet.com/detay/guncel/borusan-ruzgr-enerjisini-koylulere-tanitti/545374