Blog Archive

Wednesday, September 30, 2009

Enerjisa: Krizin etkileri azaldı

30.09.2009 -

Enerjisa üst yöneticisi CEO'su Wedam, firma olarak yeni projelerinin bulunduğunu belirterek, bir anlamda krizi fırsata çevirmeye çalıştıklarını belirtti.

KAHRAMANMARAŞ - Enerjisa üst yöneticisi (CEO) Gerhard Wedam, dünyada yaşanılan ekonomik krizin Türkiye'yi de etkilediğine işaret ederek, "krizin etkileri azaldı, ekonomide olumlu gelişmelerin arttığını da yavaş yavaş göreceğiz" dedi.

Kahramanmaraş'ta Ceyhan Nehri üzerinde devam eden hidroelektrik santrali yapımında incelemelerde bulunan Wedam, gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

Küresel krizin Türkiye'yi çok fazla etkileyeceğini bir yıl önce söylediğini kaydeden Wedam, "Geldiğimiz noktada haklı olduğumu düşünüyorum. Krizin yavaşladığını ve ekonomide olumlu gelişmelerin de arttığını yavaş yavaş görüyoruz. Krizden dolayı ekonominin yavaşladığı da ortada bunu herkes biliyor ama ivme kazanarak bunun yükseleceğini göreceğiz. Yakın dönemde krizin etkileri tamamen ortadan kalkacak diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.

"Yeni projelerimiz var"

Krizin enerji sektörüne etkisi büyük olduğunu ancak enerji sektörü olarak bakıldığında bunun büyük bir şans büyük bir avantaj olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Wedam, "Firma olarak krizi bir anlamda fırsata çevirerek yatırımı artırarak çalışmaları daha da hızlandırdık. Yeni projelerimiz var, bir anlamda krizi fırsata çevirmeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu.

Enerjisa'nın 2015 yılına kadar hedefinin 5 bin megavat kurulu güce ulaşmak olduğunu hatırlatan Wedam, projelerin toplam tutarının da 6 milyar Avro olduğunu ifade etti.

Wedam şöyle konuştu: "Şu anda zaten yürüyen projelerimiz var. Ceyhan Seyhan havzasında hidroelektrik projemiz beklediğimiz şekilde devam ediyor. Bunun dışında yeni projeler geliştiriyoruz. Doğal gaz ve rüzgar enerjisi ile ilgili de çalışmalarımız var. Ancak bizim için ve Türkiye için önemli olan doğuda hidroelektrik projelerimiz olacak. Türkiye'nin doğusundaki yatırımların ekonomiye ciddi katkıları olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla yeni projeler kapıda."

Güneş enerjisi

Wedam, güneş enerjisi ile ilgili planlama ve araştırma çalışmalarını ciddi şekilde devam ettiğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:

"Hedefimiz, en geç 4 yıl içerisinde portföyümüze güneş enerjisini de katmak. Türkiye'nin enerjide arz talep dengesini karşılamak için yatırıma çok ihtiyacı var. O nedenle şu anda sadece Türkiye'ye konsantre olmuş durumdayız ancak bu demek değildir ki Türkiye dışında yatırım yapmayacağız. Bu konuda radarlarımız açık, eğer iyi bir fırsat yakalayabilirsek yurt dışında da yatırıma gidebiliriz."


Kaynak: http://www.dunyagazetesi.com.tr/haber.asp?id=62388&cDate=

Elektrik yarından itibaren zamlı

30.09.2009 | ANKA | Haber

Tüketici yarından itibaren elektriği zamlı kullanmaya başlayacak. Elektrik fiyatı konutta yüzde 9.68, sanayide ise yüzde 9.85 artış gösterecek. Elektrik Mühendisleri Odası, bu zamla birlikte son iki yılda elektriğe yapılan zammın kümülatif olarak yüzde 70.36‘ya ulaştığını açıkladı.
Tüketici yarından itibaren elektriği zamlı kullanmaya başlayacak. Elektrik fiyatı konutta yüzde 9.68, sanayide ise yüzde 9.85 artış gösterecek.
Elektrik fiyatları, yarından itibaren geçerli olmak üzere zamlanacak. Dağıtım şirketlerinin başvurusunu değerlendiren Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), zammın tüketiciye yansıması vergi, fon ve paylar hariç konutta yüzde 9.68 olurken, sanayi kuruluşlarına yüzde 9.85, ticarethanelere ise 9.97 olacak. Zam öncesinde meskenlerin kullandığı elektriğin kWh fiyatı 19,489 kuruş iken, yeni tarifeyle 21,376 Krş/kWh'ye yükselecek. Sanayide elektriğin kWh'i 17,555 kuruştan 19,284 kuruşa, ticarethanelerde kWh'i 22,755 kuruştan 25,023 kuruşa çıkacak.

Elektrik Mühendisleri Odası
SON İKİ YILDA ELEKTRİĞE
YÜZDE 70.36 ZAM YAPILDI
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), yarından itibaren elektriğe yapılacak zammın, 4 kişilik bir ailenin aylık fatura tutarını 56.4 TL‘den 62 TL‘ye yükselteceğine dikkat çekerek, son iki yılda elektriğe yapılan zammın kümülatif olarak yüzde 70.36‘ya ulaşan zamla 1 Ekim 2009‘dan itibaren 26.93 kuruş ödemek zorunda kalacağını vurguladı.Elektrik Mühendisleri Odası, 2008‘den bu yana konut ana harcama grubundaki maddeler arasında yüzde 50.56 zam oranıyla fiyatı en çok artan kalemin elektrik faturası olduğuna dikkat çekerek, aynı dönemler itibarıyla diğer kalemlere bakıldığında elektrik faturasından sonra fiyatı en çok artan kalemlerin yüzde 18.35'le kömür, yüzde 16.93 ile doğalgaz ve yüzde 16 ile su faturası olduğunu belirtti.
EMOyarından itibaren uygulanacak olan elektrik zammının yansımalarıyla ilgili yaptığı açıklamada, AKP Hükümeti‘nin 2008 yılbaşından itibaren elektriğe yaptığı yüksek oranlı zamlara yarın itibariyle uygulanacak zammın da eklendiğini vurguladı. Konutlardaki kullanıcıların, her türlü bedel dahil olmak üzere nisan ayından bu tarafa 24.53 kuruştan satın aldıkları elektriğe 1 Ekim‘den itibaren 26.93 kuruş ödemek zorunda kalacağına dikkat çeken EMO, 31 Aralık 2007 tarihinde 1 kilovat saat elektrik için 15.81 kuruş ödendiğini anımsattı. EMO, kümülatif olarak son iki yılda tüketicinin kullandığı elektriğe yüzde 70.36‘ya ulaşan oranda zam yapıldığını vurguladı.
DAĞITIM HİZMET BEDELİ YÜZDE 1.32 ARTACAK

Yeni elektrik tarifesine göre konutlarda çıplak (hizmet bedelleri, vergi ve fonlar hariç) elektrik birim fiyatının, 16.27 kuruştan 18.12 kuruşa çıkacağının vurgulandığı açıklamada şu noktalara dikkat çekildi: "Çıplak elektrik fiyatına yüzde 11.38 oranında zam yapılırken, her yılın başında belirlenen dağıtım ve perakende hizmet satış bedelleri de yeni tarifeyle artırılıyor. Buna göre dağıtım hizmet bedeli yüzde 1.32, perakende satış hizmet bedeli de yüzde 1.6 oranında zamlı olarak konut kullanıcılarından tahsil edilecek."
KONUT GRUBUNDA ELEKTRİK ZAM ŞAMPİYONU

Türkiye İstatistik Kurumu‘nun Ağustos 2009 verilerine göre, 2008‘den bu yana konut ana harcama grubundaki maddeler arasında yüzde 50.56 zam oranıyla fiyatı en çok artan kalemin elektrik faturası olduğuna değinilen EMO'nun açıklamasında, aynı dönemler itibarıyla diğer kalemlere bakıldığında elektrik faturasından sonra fiyatı en çok artan kalemlerin yüzde 18.35'le kömür, yüzde 16.93 ile doğalgaz ve yüzde 16 ile su faturasının oluşturduğu vurgulandı. EMO, elektrik faturasının yarından itibaren yürürlüğe girecek zam oranıyla birlikte zam şampiyonluğunda açık ara farkını daha da artıracağını ileri sürdü.
AİLE FATURASINA YILLIK 260 TL EK YÜK

EMO'nun yaptığı hesaplamalara göre kilovat saat başına kuruş bazında küçük görülen elektrik zammı, asgari yaşam standardı için gerekli olan 230 kilovat saatlik elektrik tüketimi üzerinden 4 kişilik bir ailenin faturasına yansıtıldığı zaman cepleri yakacak. Aylık fatura tutarı 56.4 TL‘den 62 TL‘ye yükselecek. 2008‘den bu yana yapılan zamlar nedeniyle bir ailenin aylık elektrik faturasındaki artış miktarı ise 25.6 TL‘ye ulaşmış olacak. Böylece bir aile bir ayda 42 ekmek alabileceği gelirini elektrik tüketimi için harcamak zorunda kalacak.
Yıllık bazda elektrik faturalarının aile bütçelerine yansımasına bakıldığında, 2007 yılında asgari yaşam standardı üzerinden elektrik tüketen bir aile yıllık toplam 436.4 TL ödeme yaparken, 2008 yılında ocak, temmuz ve ekim ayı zamlarıyla aynı miktarda tüketim için 588.9 TL ödemek zorunda kaldı. Bu yıl ise ocak, nisan ve ekim tarife ayarlamaları dikkate alındığında yılsonuna kadar aynı miktarda tüketim karşılığında 696.4 TL ödeyecek.
ÖZELLEŞTİRME SÜRECİNDE AYDINLATMA
BEDELLERİ HAZİNE ÜZERİNE YIKILDI

EMO'ya göre diğer kullanıcılar bazında Ekim 2009 tarifeleri incelendiğinde çıplak elektrik fiyatına en fazla zammın yüzde 11.79 ile sokak aydınlatma bedelleri ve yüzde 11.59 ile tarımsal sulama için yapıldığı ortaya çıktı. Aydınlatma bedelleri, dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi sürecinde Hazine‘nin üzerine yıkıldı. Aydınlatma bedellerine daha fazla zam yapılarak Hazine üzerinden dağıtım şirketlerine daha fazla aktarım yapılması sağlandı.
Yine dağıtım özelleştirmeleri süreci nedeniyle dağıtım kuruluşlarını satın alan şirketlerin tahsil etmeye başladıkları dağıtım ve perakende satış hizmet bedellerinde de çarpıcı artış içeren düzenlemelere başvuruldu. Dağıtım ve perakende satış hizmet bedelleri toplamı 2008 yılından bu yana toplamda yüzde 36.2 ile yüzde 65.3 arasında tarife gruplarına göre değişen oranlarda artırıldı. Aynı dönemde kamu eliyle sağlanan iletim hizmeti bedelindeki artış ise yüzde 0-30 arasında tarife gruplarına göre değişen oranlarda zam gördü.
EMO'nun açıklamasında şu noktalara da yer verildi: "Yarından itibaren yürürlüğe girecek olan tarifede iletim bedellerinde artışa gereksinim duyulmazken, dağıtım ve perakende satış hizmeti bedellerinde bu yıl ikinci kez artış yapılmıştır. Çıplak elektrik fiyatlarına yapılan zamların temel nedeni de dağıtım özelleştirmeleri nedeniyle piyasada oluşan fiyat artışlarının doğrudan tüketicilere yansıtılması isteğidir. Buna yönelik olarak da maliyet bazlı fiyatlandırma denilen ancak otomatik zam olarak işleyen mekanizma devreye alınmıştır. Böylece dağıtım şirketlerine gelir garantisi sağlanmıştır. Elektrik Mühendisleri Odası olarak, elektrik hizmetinin sunumunda genel kamunun yerine şirket çıkarlarını esas alan uygulamalara derhal son verilmesini, yurttaşlardan haksız yere tahsil edilen zamların geri alınmasını istiyoruz."

Kaynak: http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=130163&KOS_KOD=5

Friday, September 25, 2009

Designing a wind farm - Part II

Part I of this topic (in the July 2009 edition of Wind Directions) was focused on wind farm design from the point of view of the physical parameters influencing its design: the resource, visual influence, noise and turbine loads. In Part II, the “hardware” aspects of infrastructures (split between civil works, electrical works and the control system (SCADA), construction issues, and commissioning, operation and maintenance), are described.

Infrastructure

CIVIL WORKS

The largest part of civil works are the wind turbine foundations, which must be suitable to support the wind turbine under extreme loads. The evaluation of these loads is therefore a first step for foundation design. For security reasons, these loads are calculated from the strongest wind speed which could happen once every 50 years. A typical foundation will be a block of reinforced concrete, 13m across hexagonal form, and 1-2m deep.

ELECTRICAL WORKS

The turbine generator is low voltage (usually below 1 kV, exceptionally 3 kV, and often 690 V). This voltage level is not high enough for direct interconnection to other turbines. Therefore, it is necessary for each turbine to have a transformer to step up to Medium Voltage (MV - 10 to 35 kV). In most cases, turbines are interconnected by

underground cables. The design requirements for the wind farm electrical system are set out in the connection agreement, a ‘grid code’ or something similar.

The electrical system shall:

• meet local electrical safety requirements and be capable of being operated safely;

• achieve an optimum balance between capital and operating costs (electrical losses) and reliability;

ensure that the wind farm satisfies the technical requirements of the electricity network operator; and

• ensure that the electrical requirements of the turbines are met.

SCADA AND INSTRUMENTS

The SCADA system acts as a ‘nerve centre’ for the project. It connects the individual turbines, the substation and meteorological stations to a central computer. This system allows the operator to supervise the behavior of all the wind turbines and also the wind farm as a whole. It will keep a record of all the activity and allows the operator

to determine what corrective action, if any, needs to be taken. It also records energy output, availability and error signals, which will act as a basis for any warranty calculations and claims. The SCADA system also has to implement any requirements in response to instructions from the network operator.

Construction

Newcomers to the wind industry tend to think of a wind farm as a power station. However, a conventional power station is one large machine, which will not generate power until its construction is complete. It will often need a substantial and complicated civil structure, and construction risk will be an important part of the project assessment. The construction of a wind farm is more akin to the purchase of a fleet of trucks. The turbines will be purchased at a fixed cost agreed in advance and a delivery schedule will be established exactly as it would be for a fleet of trucks. In a similar way, the electrical infrastructure can be specified well in advance. There may

be some variable costs associated with the civil works which are small compared to the cost of the project as a whole. The construction time is also very short, as a 10 MW wind farm can easily be built within a couple of months.

Commissioning, operation and maintenance

Commissioning refers to the activities after all components of the wind turbine are installed. It takes about two days, involves standard electrical tests for the electrical infrastructure and the turbine and inspection of routine civil engineering quality records. It usually takes about six months for the wind farm to reach full, mature,

commercial operation; that means the availability will increase from 80-90% after commissioning to the long-term level, on average, of 97% or more. Once a wind farm is working, usually 40 hours per year per turbine have to be budgeted for routine maintenance work, which is usually covered by a two- to five-year warranty from the turbine supplier.

Reference: Wind Direction by EWEA, September 2009

Designing a wind farm - Part I - Location

The choice of an area as suited for building a wind farm largely depends on the area’s type and amount of wind (the ‘wind regime’). When it comes to placing the turbines in the area, other factors come into play. The basic aim of a wind farm and its design is to maximize energy production, minimize capital costs and stay within the constraints imposed by the site. The energy production is determined by the wind regime at the chosen site, the layout of the wind farm layout and the choice of wind turbine.

The factors most likely to affect turbine location are as follows:

1. Optimizing energy production

It is necessary to look not only at the wind conditions around a measuring mast but also everywhere a wind turbine is to be put up. In order to find the optimum areas for turbine placement, a wind stream field/wind resource map can be calculated, using information from a measuring mast and the topography (the “roughness” of the terrain, such as trees and buildings) and the orography (the terrain’s “contours”, such as hills and mountains). It is possible to simulate the wind conditions at every single spot on the given site and to calculate the energy production of each turbine. Ideally, the area should be as wide and open as possible in the prevailing wind direction, with few obstacles.

2. Visual influence

Likewise it is possible to calculate the zone of visual influence (ZVI) in the form of a map. A wind farm of a few, larger turbines are usually preferable to many smaller ones.

3. Access and maintenance constraints

The turbines need to be easily accessible for maintenance and repair work when needed.

4. Noise

The noise made by wind turbines has been significantly reduced. The noise levels can be calculated so the farm is compatible with the acceptable levels of sound as usually stipulated in national legislation.

5. Turbine spacing

The supplier defines the minimum acceptable turbine spacing, taking into account the effect one turbine can have on others nearby (the “wake effect”). The nature of the terrain and the wind rose (which measures wind speed and direction) of the given site also influence the positioning and spacing of the turbines.

6. Choosing the right turbine

The types of turbines chosen for the different sites depend on the wind conditions and the landscape features. This choice is also influenced by local restrictions on turbine height, noise levels and nature conservation, requirements from the authorities, the risk of extreme external influences such as earthquakes, the transport possibilities and the local availability of cranes. Software exists to simulate and optimize the design of the wind farm.

Reference: Wind Direction by EWEA, July 2009

RES başvuruları yil sonuna kadar sonuclandirilacak

25.09.2009 | Begüm Gürsoy


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 2 yıldır beklemede olan rüzgâr santralı başvurularına yönelik özeleştiri yaparak, başvuruları yıl sonuna kadar sonuçlandıracakları mesajı verdi. Yıldız, bu konunun hâlâ tamamlanmamış olmasından dolayı rahatsız olduğunu belirterek "Yapamadığımız, eksik yaptığımız işler olabilir ama hiçbir zaman irade kaybımız burada olduğu kadar büyük olmadı" dedi. Yıldız, müracaat etmek isteyen herkese bu hakkın verilmesiyle birlikte yükü kendi omuzlarına koymuş olduklarını belirterek "Şimdi uygun şartlarda bu yükü indirmeye çalışıyoruz. Bunun hepsinin sağlam gerekçelerle sistem dışına bırakılmasını sağlayamayabilirim. Yatırımcılara diyorum ki, 'Kıra döke halledeceğiz'. Yatırımcılar ise 'Şu anki durumdan çok daha iyi bir şeydir' dediler" diye konuştu. Yıldız, yeni bir kanun çıkararak "ön lisans" kavramı getireceklerini de belirterek böylece lisans ticareti yapan çantacıların da önüne geçeceklerini anlattı.
İşadamları haksız değil

Referans'ın sorularını yanıtlayan Bakan Yıldız, 1 Kasım 2007'de alınan 76 bin MW kurulu gücündeki 750 başvurunun aradan geçen 2 sene içerisinde hâlâ sonuçlandırılmamış olmasından dolayı duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Yıldız, kamunun zaafı varsa bunun konuşulabilmesi gerektiğini vurgulayarak "Rüzgârla alakalı kamuoyu ve iş dünyası algılaması, kamu yönetimi Enerji Bakanlığı'na kan kaybettirdi" dedi. Yıldız, enerji kamu diplomasisinin burada fark etmediği bir yara aldığını belirterek "Gerekçesi ne olursa olsun 24 ay geçen ve hâlâ adresleri belirlenmemiş bir iş olmaz" diye konuştu. Kendisinden randevu alan 10 kişiden 4'ünün rüzgârı konuşmak istediğini anlatan Yıldız, bu konuda işadamlarının haksız olmadığını da belirtti. Yıldız, özel sektöre verdiği öneme dikkat çekerek şu yorumu yaptı: "Özel sektörle beraber enerji sektörünü yapılandıracağız. Hatta yeni yatırımların önemli bir kısmı özel sektör kanalıyla yapılacak. Özel sektörle ilişkilere bu nedenle önem veriyorum. Enerji Bakanlığı beraber yapılandıracağı en önemli aktörüyle yanlış yola giremez."

Çantacıların önüne geçeceğiz

Yıldız, "Yanlış düğmelenmiş bir işin doğru şekilde tamamlanması basit kurallarla olmaz. Yanlış düğmelenmiş bir ceketi ütü ile düzeltemeyiz. Makasla biraz keseceğiz, biçeceğiz. Bunun da bazı bedelleri var ve bunları ödeyeceğiz" dedi. Yıldız, 76 bin MW'lik müracaatın teknik nedenlerle 2013 yılına kadar 13 bin MW ile kısıtlandırılması gerekliliğine dikkat çekerek "Enerji sektöründe hiçbir zaman için eliminasyon kriterleri bugüne kadar konmamıştı. Bu, yanlış bir kurgudur" eleştirisi de yaptı. Bu konunun çözümü için bir ekip kurduklarını ve bu ekibin düzenli olarak toplandığını anlatan Yıldız, "Yatırımcı '500 MW başvurum varsa ama 40 MW alacaksam alayım başlayım' diyor. Yani muallakta bırakılmış olması her halükârda sonuçlanmış olmasından kötü. Rüzgârları adreslerine teslim edeceğiz. Bu yıl sonuna kadar tamamlamış olacağız" diye konuştu. Yıldız, buna rağmen aralarında ilerlemeyecek yatırımlar olacağını da bildiğini ama bunları ikame etmenin elimine etmekten daha kolay olacağını söyledi. Yıldız, ilerleyemeyecek yatırımlar nedeniyle bir faaliyet süresi koyacaklarını ve yeni çıkaracakları yasa ile de ön lisans kavramı getireceklerini söyledi. Yıldız, böylece lisans ticareti yapan çantacıların bu sektörden nemalanmalarının önüne geçeceklerini belirtti.

Kaynak: http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=129891&KOS_KOD=5

Tuesday, September 22, 2009

Yenilyenebilir enerji yatirimi daha fazla istihdam yaratacak

ISTANBUL (AA) - Su, günes, rüzgâr gibi dogal kaynaklar kullanilarak elde edilen çevreci yenilenebilir enerjiye yapilan yatirimlar, dogrudan ve dolayli olarak istihdama sagladigi katkiyla öne çikiyor.

Dogalgaz, petrol gibi birincil kaynaklarin aktarilmasi amaciyla olusturulan boru hatlari projeleriyle yatirimlarin artacagi ve bunun istihdama katki saglayacagi belirtiliyor. Ancak, boru hatlarinin ‘baris getirmedigi’, yapim asamasinin birkaç yillik süreci kapsadigi göz önünde bulunduruldugunda, ekonomideki hareketlilik ve yaratilacak istihdamin geçici oldugu görüsleri de bulunuyor. Asil düsünülmesi gerekenin, yenilenebilir enerji projeleriyle kalici olarak saglanan istihdam olduguna dikkat çekilirken, yenilenebilir enerjinin, kalici fosil yakitlara bagimliligi azalttigina isaret ediliyor.

Örnegin, 2 bin kilometresinin Türkiye’de yer almasi öngörülen Nabucco projesinin ilk asamada 5 bin, sonraki dönemlerinde 15 bin kisiye is saglayacagi tahmin edilirken, bunun yaklasik 3.5 kati, Türkiye’de öngörülen yenilenebilir enerji projelerinde yaratilacak istihdama denk geliyor. Birlesmis Milletler Çevre Programi tarafindan hazirlanan ‘Global Green New Deal’ baslikli politika belgesine göre, yenilenebilir enerjiye yatirim, ekonomik emisyon azaltimina katki saglayacak. Son yillarda 2.3 milyon civarinda insan, küresel anlamda birincil enerji alaninin sadece yüzde 2’lik kismini olusturan sektörde is buldu. Yenilenebilir enerjinin, daha fazla dogrudan is yaratma potansiyelinin yani sira, ek sanayi alanlarinda is saglamasi bekleniyor.

2030 itibariyla yenilenebilir enerji sektörüne tahmini 630 milyar dolarlik yatirim; rüzgâr enerjisinde 2.1 milyon, günes enerjisinde 6.3 milyon ve biyoyakit baglantili tarim ve endüstride 12 milyon olmak üzere, en az 20 milyon kisiye ek is yaratacak.
Cumhuriyet Gazetesi, Sayfa 14, 22-09-2009

Turkiye nin ORTA VADELİ PROGRAMi (2010-2012)- Enerji Politikalari

Turkiye nin ORTA VADELİ PROGRAMi (2010-2012)- Enerji Politikalari

4. Enerji ve Ulaştırma Altyapısının Geliştirilmesi

a. Enerji

Enerji politikasının temel amacı; artan nüfusun ve büyüyen ekonominin enerji ihtiyacının, rekabetçi bir serbest piyasa ortamında, sürekli, kaliteli ve güvenli bir şekilde asgari maliyetle karşılanmasıdır.

Bu çerçevede;

i) Küresel ekonomik kriz nedeniyle baskılanan ancak arz-talep projeksiyonlarına göre orta dönemde oluşması öngörülen elektrik arz açığının giderilmesi ve

uzun dönemde enerji arz güvenliğinin sürdürülmesi amacıyla gerekli tedbirler alınacaktır.

ii) Elektrikte işleyen bir serbest piyasanın tesisi amacıyla dağıtım öncelikli olmak üzere özelleştirmeler tamamlanacak, özel sektör yatırımlarının istikrarlı bir

şekilde sürdürülmesi desteklenecektir.

iii) Elektrik enerjisinde kaynak çeşitliliğine ve arz güvenliğine katkı sağlayacak olan nükleer güç santralleri yapımına başlanacaktır.

iv) Elektrik enerjisi üretiminde, ithal bir kaynak olan doğal gaza aşırı bağımlılığı azaltmak üzere yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanımına hız verilecektir.

v) Enerji verimliliğini artırmaya yönelik etkin uygulama mekanizmaları oluşturulacaktır.

vi) Doğal gaz kullanımı rekabete dayalı olarak yaygınlaştırılacak ve mevsimsel talep değişimleri de dikkate alınarak, ulusal düzeyde doğal gaz arz güvenliği sağlanacaktır.

vii) Bölgemizde bulunan enerji (petrol, doğal gaz ve elektrik) kaynaklarının uluslar arası pazarlara ulaştırılmasında Türkiye’nin transit güzergahı ve terminal ülke olması için gerekli çalışmalar sürdürülecektir.


Kaynak: www.dpt.gov.tr

Monday, September 21, 2009

Rüzgâr esti, köylü köşe oldu

Enerji yatırımları için coğrafi elverişlilik gösteren köyde araziler 10-15 kat değerlendi. Dev şirketlerin bir biri ardına santral kurdukları bölgede, arazi için toplam 80 milyon TL'ye yakın para alan köylüler, lüks hayatın keyfini sürüyor.
"Bandırma'ya 130 yıl önce Bulgaristan'dan göçmüşüz. Hep çiftçilik yaptık, kıt kanaat geçindik. Bir gün bana ömrüm boyunca sürdüğüm bu arazilerin altın değerinde olacağını söyleseler, 'Hadi oradan' derdim. Ama bir gün birileri geldi, arazilerimize büyük para ödedi ve bizi zengin etti..." Bandırma'ya yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan Buğdaylı köyünde yaşayan 78 yaşındaki Hüseyin Meşeli, başlarına konan "talih kuşu"nu işte bu sözlerle anlatıyor.
Bölgede Hüseyin Dede ve onun gibi yaklaşık 500 köylü, babadan kalma arazilerini enerji yatırımları planlayan dev şirketlere satarak zengin oldu. Bugüne kadar bölgedeki araziler için köylülere yaklaşık 80 milyon TL'lik ödeme yapıldığı belirtiliyor. Düne kadar gözü kulağı hükümetin açıklayacağı ürün taban fiyatlarında olan köylüler, şimdilerde lüks arabalara biniyor, villa tipi evler yaptırıp Türkiye'nin turistik bölgelerinden arazi satın alıyor.
Türkiye'nin ihtiyacı olan yeni enerji yatırımları için Güney Marmara'ya akın eden EnerjiSA, Çolakoğlu, Borusan gibi dev şirketler Bandırma ve çevresindeki çorak arazileri, değerinin 10-15 kat üzerinde fiyatlarla satın alıyor. Yakın zamanda Taş Yapı, Ağaoğlu ve adı henüz açıklanmayan bir İtalyan şirketin de bölgede enerji yatırımı için düğmeye basması bekleniyor.
Köylüye 80 milyon TL ödendi
Çanakkale, Amasra ve Bozcaada ile birlikte Türkiye'nin en çok rüzgâr alan bölgesi olarak bilinen Bandırma, rüzgar ve elektrik üretimine ilişkin büyük çaplı enerji yatırımları için "cazibe merkezi" haline geldi. Bandırma-Çanakkale Yolu üzerindeki Buğdaylı, Edincik, Bezirci, Paşaçiftlik, Hıdırköy ve Şirinçavuş köyleri ve çevresindeki geniş tarım arazileri, son 2 yıldır yatırımcıların yeni gözdesi olmuş durumda. Araziler için köylülere ödenen paranın 80 milyon TL'yi bulduğu belirtiliyor. Bir anda zengin olan köylülerin hayatı, baştan aşağıya değişmiş durumda. İlk iş olarak köylerindeki sağlık ocağı ve camilerin aksayan yerlerini tamir ettiren köylüler, ardından kendi özel harcamalarına yönelmişler. Adeta küçük bir şantiyeye dönen köylerde, çiftçiler bir yandan hayvan otlatıyor bir yandan da 2-3 katlı villalarının temelini atıyorlar. Köy yolları lüks araçlardan ve traktörlerden geçilmezken, köylü kızlar bile direksiyon başına geçip yeni arabalarıyla "hava" atıyor.
Buğdaylı köylüsü 'köşe' oldu
En fazla arazi satan köylerin başında gelen Buğdaylı Köyü, şimdiden bölgede nam salmış durumda. 250 haneli köyde 100'den fazla kişi arazilerini Erdemir'den sonra Türkiye'nin en büyük demir-çelik şirketi olan Çolakoğlu Metalurji'ye sattı. Köy Katibi Süleyman Yazıcı, köylünün toplam 3 bin 800 dönümlük arazi sattığını belirterek, "Düne kadar kimsenin 5 bin TL vermediği araziler, 25-30 bin TL'ye satıldı. Hayvan otlatılan topraklar köylüyü zengin etti" diyor. Alıcı firmanın araziler için farklı bir fiyat tarifesi uyguladığını dile getiren Yazıcı, tamamıyla çorak arazilerin 11 bin TL'ye, zeytinliklerin 25 bin TL'ye, deniz kıyısındaki arazilerin ise 30-35 bin TL'ye satın alındığını kaydediyor.
Satışlardan elde edilen gelirin Buğdaylı'nın çehresini değiştirdiğini anlatan Yazıcı, "Bazı köylülerin arazi satışından 700-800 bin TL kazandığı oldu. Köylü parasını alınca önce arabasını değiştirdi, sonra evini yeniledi. Köye 60 sıfır araba, 15 çift çekerli sıfır traktör, 10'a yakın ikinci el araba girdi. Bazıları çocuğuna Bandırma'da iş kurdu, bazıları da turistik beldelerde arazi satın aldı" diye konuşuyor. Yazıcı, Buğdaylı Köyü Muhtarlığı'nın da arazi satışından karlı çıktığını, tapusu muhtarlıkta bulunan arazilerin satışından yaklaşık 900 bin TL'lik gelir elde ettiklerini söylüyor.
Köyde en fazla toprak satanlardan biri olan 78 yaşındaki Hüseyin Meşeli, toplamda ne kadar para kazandığını söylemek istemiyor ama biraz ısrar edince, "Parayı 2 çocuğum ve torunlara dağıtınca bana 160 milyar TL kaldı" diyor. Meşeli, büyük oğlunun Manyas'ta bir ev ve arazi satın alarak orada çalışmaya başladığını anlatıyor.
Birçok eve çamaşır, bulaşık makinesi alındığını, bazı evlerdeki araba sayısının ikiye hatta üçe çıktığını anlatan köy sakinlerinden Ahmet Çetin ise buna rağmen arazilere uygulanan satış fiyatından çok memnun değil. Köylünün satışlar sırasında birlik olamadığı için aslında arazilerin ucuza gittiğini öne süren Çetin, sıcak paraya kanıp arazileri sattıklarını ama topraktan koptukları için artık "mesleksiz" kaldıklarını vurguluyor. Çetin, "Biz çiftçiyiz. Tamam, şimdi krizde güzel para kazandık ama elimizden başka iş gelmez. Ev aldık, araba aldık... Sonra? Birkaç yıl sonra para bitince ne yapacağız?" değerlendirmesinde bulunuyor.
Buğdaylı köylülerinin parmak ısırtan talihi, Buğdaylı'ya 7 kilometre uzaklıktaki Bezirci köyü sakinleri tarafından da ilgiyle izleniyor. Buğdaylı kadar olmasa da bir miktar arazinin satıldığı köyden 59 yaşındaki çiftçi Ömer Alkın, her şeyin EnerjiSA'nın bölgede yatırım kararı almasıyla başladığını söylüyor. "Sabancı geldi, 2 liralık yere 10 lira verdi. Sonra her gelen kesenin ağzını açtı" diyen Alkın, ilk satılan arazilerle çiftçinin "bankalarla helalleştiğini" yani kredi borçlarını kapattığını dile getiriyor. Bölgeye yapılan yeni yatırımların işsizliğe çözüm olmasını isteyen 35 yaşındaki Basri Eken ise, "Şu an Sabancı'da 300-400 kişi çalışıyormuş. Seneye 600 kişi daha alacaklarmış. Ama bizim köyden orada çalışan sadece 5 kişi var. İnşallah yöremizden daha çok kişiyi işe alırlar" diye konuşuyor.
Kahvede ana gündem ekonomi
Yüzyıllardır çiftçilikle geçimini sağlayan Güney Marmaralı köylüler, birden bire zengin olmanın verdiği şaşkınlığa rağmen, önlerine açılan yeni hayatın keyfini çıkarmaya çalışıyor. Köy kahvesinde gün boyu dönen sohbetin ana konusunu, "Kim parasını iyi değerlendirdi, kim batırdı?" gibi zenginlik dönemi dedikoduları oluşturuyor. "Arazilerinizi sattığınız için memnun musunuz?" diye sorduğumuz Buğdaylı köyünün ileri gelenlerinden Reyhan Karaağaçlı, bastonu ile bir yandan toprağı eşeleyip bir yandan söyleniyor: "Bu, bize çıkan bir piyangoydu. Bazımız şansını iyi kullanacak, bazımız kendini çarçur edecek."

Çolakoğlu aldığı araziyi Sabancı'ya mı satacak

Bandırma ve çevresinden yaklaşık 4 bin dönümlük arazi alan Çolakoğlu Metalurji'nin söz konusu arazilerde nasıl bir yatırım yapacağı merak konusu. Demir-çelik alanında Türkiye'nin Erdemir'den sonraki ikinci büyük üreticisi olan Çolakoğlu'ndan bir yetkili, Çanakkale yolundan Marmara Denizi'ne kadar inen arazilere ilişkin, "Henüz buralarda ne yatırım yapacağımıza karar vermedik" diyor. Bölgede, Çolakoğlu'nun aldığı arazileri daha yüksek bir fiyattan Sabancı'ya ya da başka bir yatırımcıya devredebileceği konuşuluyor. Çolakoğlu'nun bölgedeki arazileri toplarken aracı olarak kullandığı Bandırma'daki Yüzbaşılar Halı Sarayı'nın sahibi işadamı Ekrem Yüzbaşı, Kuzey Marmara'nın sanayi yatırımlarına doyduğunu, yatırımcıların hızla Güney Marmara'ya kaydığını söylüyor. "Bandırma'da hem deniz hem kara hem de demir yolu bağlantıları var. İstanbul'a çok yakınız" diye konuşan Yüzbaşı, yakında organik tarım için yabancı yatırımcıların bölgeye geleceğine, Borusan, Ağaoğlu ve adını açıklamayan bir İtalyan şirketinin bölgede enerji yatırımı yapmak için araştırma yaptığına dikkat çekiyor.
17 NİSAN 2008
Talih kuşu önce Ceyhan'a konmuştu
Bandırmalı köylüler gibi Ceyhanlı arazi sahiplerine de talih kuşu konmuştu. Bakü-Ceyhan-Tiflis petrol boru hattının işlerlik kazanmasıyla birlikte bölgede doğan rafineri ihtiyacı ile 2000 yılından bu yana arazi fiyatları 40 kat artmıştı.
BANDIRMA'DAKİ BAZI ENERJİ YATIRIMLARI
ENERJİSA: Sabancı Holding iştiraki EnerjiSA, Avusturyalı ortağı Verbund ile hayata geçireceği 3 santralden birini Bandırma'daki Bezirci köyü yakınlarında kuruyor. 3 santral için toplam 1.1 milyar dolar yatırım yapacak olan EnerjiSA, yıllık 8 milyar kilovat/saat elektrik üretmeyi hedefliyor. 2010 yılında faaliyete geçecek Enerjisa Bandırma Doğalgaz Kombine Çevrim Santrali, yaklaşık 4 bin dönümlük bir arazi üzerine inşa ediliyor.

BİLGİN ENERJİ: Bilgin Enerji ile Yapısan Elektrik tarafından kurulan Bares Elektrik Üretim şirketi, 2 yıl önce Dutlimanı bölgesine her biri 1,5 megavat elektrik üreten 20 adet rüzgâr gülü ve tribünü inşa etti. Bares II Rüzgâr Enerjisi Santrali olarak adlandırılan bu tesis, Türkiye'nin ilk özel rüzgâr enerji santrali olma özelliği taşıyor. Santralde kullanılan rüzgar trübinleri General Electric tarafından üretildi.

ÇOLAKOĞLU: Türkiye'nin en büyük demir-çelik üreticilerinden olan Çolakoğlu, Bandırma-Çanakkale Yolu üzerindeki köylerden yaklaşık 3 bin 800 dönümlük arazi topladı. Çolakoğlu'nun bu arazilerde yeni bir yatırıma başlayıp başlamayacağı henüz bilinmiyor. Şu anda söz konusu arazilerde hiçbir inşaat izine rastlanmıyor.

AĞAOĞLU: İnşaat sektöründen enerji sektörüne atlayan Ağaoğlu Grubu, 2012'ye kadar enerji yatırımlarına 1,6 milyar dolar harcayacak. Türkiye genelinde bin megavatlık elektrik üretimi yapmayı hedefleyen Ağaoğlu'nun arazi baktığı bölgeler arasında Bandırma ilk sıralarda yer alıyor. Lisans almak için EPDK'ya başvuran Ağaoğlu, 2015 yılına kadar Türkiye'nin en büyük 10 enerji üreticisinden biri olmayı planlıyor. Ağaoğlu'nun ilgilendiği diğer bölgeler Bursa, Çanakkale ve Yalova.

kaynak: http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=125568

Enerjiye kredi yağıyor


20.09.2009 - 12:05

EPDK Başkanı Hasan Köktaş, yerli bankaların enerji projelerine verdiği finansman paketlerinin arttığına dikkat çekti

ANKARA - Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş, mevcut durumda bankalardan en rahat kredi alabilen sektörün enerji sektörü olduğuna işaret ederek, "enerji yatırımlarına kredi yağıyor, son 1-2 ay içerisinde yerli bankaların enerji projelerine verdiği finansman paketi oldukça arttı" dedi.

Köktaş, yaptığı açıklamada, 2008 yılının son çeyreğinden itibaren küresel krizin çok ciddi şekilde piyasaları etkilediğini hatırlatırken, kendilerinin de yatırımcıyı finans kuruluşları nezdinde güçlü kılan, yatırımları başlamış olanları engellemeyen, başlamamış olanların da finansman teminini sağlamaya yönelik mekanizmalar geliştirdiklerini söyledi.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi noktasında yönetmeliklerde ve mevzuatlarda bir çok değişiklikler yaptıklarını anlatan Köktaş, bu kapsamda yapılacak düzenlemeler ile uzun vadeli piyasada ne tür eğilimlerin olacağını yatırımcının görebilmesi gerektiğini belirtti. Köktaş, "yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik inanılmaz gayretlerimiz var, bu kapsamda riskleri minimize etmeye, öngörülebilirliği yüksek tutmaya çalışıyoruz" dedi.

Her sektör gibi enerji sektörünün de krizden etkilendiğine işaret eden Köktaş, ancak yatırım ortamının enerjide halen canlı olduğunu ve yatırım gerçekleşmelerinin de iyi gittiğini bildirdi.

Bakaların desteği arttı

Son 1-2 ay içerisinde bankaların enerji projelerinde yerli bankaların enerji projelerine verdiği finansman paketinin de oldukça artmaya başladığına dikkati çeken Köktaş, Türkiye'de enerji sektörünün bundan sonra taşıyıcı bir sektör haline geldiğini, lokomotif bir sektör konumuna geçtiğini söyledi.

Orta vadeli programda enerji sektörüyle ilgili çok önemli mesajlar olduğuna işaret eden Köktaş, bu mesajlardan bir tanesinin elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmelerine hız verilmesi olduğunu söyledi.

EPDK Başkanı "Orta Vadeli Programda sadece enerji ile ilgili değil tüm yatırımcılara (2012 yılına kadar böyle bir program var, makro ekonomik göstergeler şunlardır, dolayısıyla herkes ve yatırımcılar kendi vaziyetinizi buna göre alın) mesajı veriliyor ki bu mesajın yatırım ortamına katkısı olacaktır" diye konuştu.

Akaryakıt kaçakçılığını önlemek noktasında yapılan denetimin de bir analizinin yapılması gerektiğini vurgulayan Köktaş, denetimler sonrası yüzde yüzde 98-99 oranında başarı sağlanan yerleri tekrardan denetlemenin bir anlamı olmadığını, "flu alanlara" yoğunlaşmak gerektiğini belirtti.

Kaynak: http://www.dunyagazetesi.com.tr/haber.asp?id=61455&cDate=

Friday, September 11, 2009

SON YAŞANAN SEL FELAKETLERİ !!!!!!

Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Basın Açıklaması - 11 Eylül 2009


YAŞANAN SEL FELAKETLERİ DOĞAL AFET OLARAK TANIMLANAMAZ.

Günlerdir, aylardır, yıllardır aynı sahneyi yaşıyoruz. Ödediğimiz faturalar da giderek büyüyor.

Yağmurun yağması, bir doğa etkinliğidir. Ancak halkımızın “Kırk İkindi Yağmurları” olarak adlandırdığı yağmurlar yağmıyor artık. Uzun süre yağmayıp, bir anda çok miktarda yağması, sel olup akması da doğal bir afet olarak tanımlanamaz.

Yaşananlar ; Ormanları tahrip etmenin ve yağmalamanın, altın çıkarma adına, maden çıkarma adına, doğayı katletmenin, her gün bir yenisi planlanan fosil yakıtlara dayalı termik santrallerin, sürekli olarak ülkemize transferi yapılan kirli teknolojilerin yarattığı Küresel Isınmanın sonucudur.

Tarım alanlarını, özelleştirme, aşırı kâr hırsı ve rant beklentisi ile, sözüm ona planlı (!) ya da plansız, ama yok edercesine imara ya da sanayiye açarsanız ve hızla betonlaştırırsanız, derelerin üstüne beton dökerek, dere yataklarını sanayi ya da yerleşim alanı olarak planlayarak yağmanın önünü açarsanız. Yağan yağmurun doğal akış yollarını yapay müdahalelerle keser, suyun akışını engellerseniz, ve elbette daha büyük ölçekte çevreyi hunharca kirletir doğayı hızla yok ederseniz, kıyılarda, denizleri doldurarak, doğaya müdahale eder ve doğal yaşamı yok ederseniz,

Karşılaşacağınız sonuç çok açık ve bellidir. İklimler değişecektir.

Doğa kendisine yönelen talan ve yağma boyutlu müdahaleye karşı şiddetle, olağandışı düzeyde yanıt verecektir. Yağmurların yağış yoğunlukları değişecektir. Depremlerin şiddeti artacaktır.
Topraklar çölleşecektir. Denizler tsunami ile adeta kükreyecektir. Elbette sonuç, faturalar, onlarca, yüzlerce binlerce, on binlerce can kaybı, yaralı ve hesap edilemez değer kaybı olarak önümüze çıkacaktır.

Hiç kimse birkaç gündür Marmara Bölgemizde, hemen her yıl Karadeniz Bölgemizde yaşanan sel felaketlerine, can ve mal kayıplarına “doğal afet” diyerek sorumlulukları nın üstünü örtmesin. Suçu doğaya yüklemesin.

Ülkemizde çevre dostları, yıllardır doğa ile barışık yaşamanın öneminin altını çiziyor. TÜRÇEP, bünyesinde örgütlenmiş yüzlerce çevre örgütü, bölge çevre platformları ile yıllardır ülkedeki tüm doğa ve çevre dostlarının sesini, taleplerini, yetkililere, sorumlulara ulaştırmaya çalışıyor.

Çözümler üretiyor. Uygulamaya çağırıyor. Bunun için eylemler yapıyor, hukuk mücadelesi veriyor, sesinin çıktığınca, gücünün yettiğince haykırıyor, gözaltına alınıyor. Ormanlarımızı talan etmeyin, Tarım alanlarımızı yok etmeyin, Kıyılar yağmalanmasın, denizler doldurulmasın, Karadeniz otoyol projesi örneği doğa katili projelerden artık vazgeçilsin. Kıyı boyunca uzanan yeşil alanlar, ormanlar, dereler yok edilmesin.


Su ve su kaynakları özelleştirilmesin, Altın aramalarına son verilsin, İmar planlarını değiştirmek yoluyla yapılan talanlara son verilsin, İmar planlarının yapımına kent halkı ve uzman bilim kuruluşları katılsın.

Bakın afet alanlarına;

Selimpaşa, birinci sınıf tarım alanları imara açılmış, yazlık konut alanlarında neredeyse toprakla buluşmak olanaksızlaşmış. Trakya’nın tahıl ambarı, birinci sınıf tarım alanları hızla betonlaştırılarak sanayiye ve konut alanlarına terk edilmiş. İstanbul çevresi yeşil alanlar, ormanlar hızla imara açılmış, talan edilmiş ve ediliyor.Köprü yapacağız, otoyol yapacağız diyerek ormanlar yok edilmiş, topraklar betonlaştırılmış.

Bütün bu yapılanların sonucu elbette yaşadıklarımız olacaktır. Yaşanan sadece sel felaketi değildir. Dere yatağına yapılmış Tır Parkı’nda ve Ayamama Deresinde ortaya çıkan kimyasal madde dolu bidonların çevreye vereceği zararların ne kadar farkındayız. Bunlar kimin umurunda?
İnsan yaşamı, doğal çevre, kimyasal maddelerle, atıklarla doğrudan tehdit altında. Yetkili ve sorumlular ne yapıyor? İstanbul’un merkezinde dere boyunu imara açanlar, sanayi yatırımlarına izin verenler bu sorumsuzlukları ile yetkilerini kullanmaya daha ne kadar devam edecekler?
Sorumsuz Sorumlulardan hiç mi hesap sorulmayacak !

Yaşadıklarımız DOĞAL AFET değildir. Bu, açıkça toplu bir CİNAYETTİR, DOĞA ve İNSAN KATLİAMI’ dır.. Bu; talan ve yağmanın açık bedelidir. Bu; rant ve kâra dayalı yönetim anlayışının iflasıdır. Bu; var olan yönetim anlayışının mutlak değişmesi gerektiğinin açık göstergesidir.

TÜRÇEP, tüm sorumsuz sorumluları, yetkilileri bu talan ve yağma anlayışına son vermeye, bir kez daha DOĞA ile barışık yaşamın gereklerini yapmaya, bu doğrultuda somut adımlar atmaya çağırmaktadır. TÜRÇEP, herkesi doğal ve çevresel değerleri korumak, yapılan yanlışlara yüksek sesle karşı çıkmak için, daha duyarlı olmaya, yaşam haklarını savunmaya, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için sorumlu davranmaya davet etmektedir.

TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU (TÜRÇEP)


Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar
TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU(TÜRÇEP) Koordinatörü

Turkey to power up country's largest ever wind farm

Turkey's largest and most expensive wind farm is due to start producing power in the next few weeks.

During the course of this year and into 2010 a further 29 wind turbines will be installed resulting in 54 wind turbines in total, which will be capable of generating 135MW, saving around 300,000 tonnes of carbon dioxide a year.

The €200m Rotor Elektrik Uretim wind farm, in Osmaniye, has also become the biggest scheme to be accredited under the Gold Standard environmental scheme run by Dublin-based EcoSecurities.

Zorlu Enerji constructed the first phase of the project which currently has 15 turbines in place.

Murat Sungur Bursa, chief executive of Zorlu Energy Group, said: "We should take action to protect the world from which we take our energy.

"All companies in the energy sector should be working towards providing secure and sustainable energy sources for future generations, as well as providing them with a clean environment."

EcoSecurities carried out the emission reduction development cycle for the wind farm, from the preparation of the Project Design Document (PDD) including sustainability assessment and thorough stakeholder consultation, to validation and registration of the project under the Gold Standard.

The first verification for the emission reductions achieved by the wind farm is planned during 2009.

Reference: http://www.edie.net/news/news_story.asp?id=16534

Analysis: Turkey embraces wind power

by John C.K. Daly
Washington (UPI) Feb 1, 2008

In an era of record high oil prices, many countries increasingly are turning to alternative fuels, including biofuel, solar energy and wind power. This pattern is typically pronounced in Turkey, forced to import more than 90 percent of its energy needs, with energy suppliers that are not only expensive, but erratic.

In 2006, Turkey spent $29 billion on energy imports, primarily from Saudi Arabia, Iran, Iraq, Syria and Russia. High prices and fickle suppliers have stimulated Turkey's growing interest in wind power.

Turkish interest in alternative fuels has been spurred by recent events. Turkish natural gas imports come primarily from Russia via the South Stream pipeline and Iran. On Dec. 31, Turkmenistan halted its deliveries of natural gas deliveries to Iran, citing the need for urgent pipeline repairs. The cutoff subsequently forced Iran to reduce its gas exports to Turkey by 75 percent, from 20 million cubic meters to 5 million cu. m., as inclement weather increased domestic demand, disrupting Iran's domestic gas distribution. Tehran subsequently claimed that Turkmen action was, in fact, a retaliatory move over proposed price increases. Iran then stopped shipments completely Jan. 8, leading Ankara the next day to halt the flow of Azeri gas to Greece because of the suspension of gas supplies from Iran.

Turkey is Iran's sole export market for natural gas, but the relationship has not been smooth, again due to disputes over price. The Turkmen incident had a feeling of deja vu, as in January 2006 Iran halved its supplies of natural gas to Turkey to around 7 million cubic feet per day, citing "climactic conditions" and increased domestic need, while in December 2006 it temporarily shut off supplies completely.

During the most recent dispute, Turkey turned to Russia with a request for additional natural gas supplies, but was rebuffed. Instead, Moscow also reduced exports, citing severe weather. As natural gas powers half of Turkey's power stations, state pipeline company Botas was forced to tap reserves in its gas depot near Silivri, Turkey's sole gas-storage facility.

The incident has provided further incentives to Turkish efforts to seek alternatives. A measure of Ankara's determination to free itself from the grip of avaricious, erratic energy suppliers is a dramatic rise in governmental interest in wind power, which is illustrated in government figures. While in 2006, wind power in Turkey generated 19 megawatts of electricity, last year Turkey's 10 wind farms produced nearly 140 megawatts, a 736 percent increase.

Turkey's interest in renewable energy dates back to 2005, when the Turkish Grand National Assembly passed a renewable energy law harmonizing government legislation with European Union legislation to support renewable sources, including wind power. The new law provided a government guarantee to purchase electricity at a set price for seven years.

Marmara University Energy Department Associate Professor and World Wind Energy Association Vice President Tanay Sidki Uyar recently said that if Turkey properly developed all of its renewable energy potential resources, including solar, wind, hydroelectric and geothermal power sources, the country could become self-sufficient in energy. Uyar told RenewableEnergyAccess.com, "Wind power could supply Turkey's electricity needs twice over within five to 10 years if the government had the political will to develop this sector." Uyar added, "We have terrific geographic conditions for solar and wind power in Turkey. Exploiting it is already economically and technically possible, but the problem is that the government favors fossil fuels and nuclear energy."

Epitomizing Ankara's determination to become energy self-sufficient is a contract signed last July with General Electric for 52 of its latest generation of wind turbines with a generating capacity of 2.5 megawatts apiece. The GE 2.5xl is the largest GE wind turbine available for onshore applications and is specifically designed to meet EU requirements, where the relative lack of available land is a significant constraint on project size. While previous wind park projects were primarily situated in Turkey's western regions and the Aegean coast, the 130-megawatt GE wind power project in southeastern Turkey will be the world's largest installation of GE latest 2.5xl wind turbine technology and will more than double Turkey's installed wind capacity.

Turkey is not limiting itself to U.S. suppliers; on Jan. 30, Turkey's Rotor Energy Co., a subsidiary of Zorlu Energy, signed a contract with Ecosecurities to build a wind power plant in the southern province of Osmaniye. The Osmaniye facility, scheduled to come online in 2009, will initially generate about 135 megawatts daily, with an annual capacity of 500,000 megawatts.

Ankara is not moving on the issue as swiftly as alternative energy advocates would like, however; proposals to build wind farms with a total operating capacity of 8,000 megawatts is still awaiting government approval. Ankara has already issued about 40 licenses for wind parks, each with an installed 20-60 megawatt capacity.

The future looks bright for alternative energy companies, as the Turkish government intends to privatize a significant proportion of the country's primarily state-owned energy and gas supply companies over the next few years. Given the "pipeline politics" that Turkey has recently endured with its fickle natural gas suppliers Russia and Iran, Ankara's move toward alternative energy makes both fiscal and ecological sense.

Reference: http://www.energy-daily.com/reports/Analysis_Turkey_embraces_wind_power_999.html

Turkey Looks to Exploit Wind Energy Potential

Turkey is set to double the amount of its electricity supplied by wind power with the construction of the biggest wind farm to date. The wind farm in southeast Turkey will have an installed capacity of 135 megawatts (MW) when it is completed in 2009.

General Electric (GE) Energy will be supplying 52 of its latest generation of turbines with a capacity of 2.5 MW each.

"Turkey is a fast growing and very interesting market for the wind business of GE," Frank Hoersting, Communications Leader of GE Energy, Renewable Energy, Europe, told RenewableEnergyAccess.com.

The wind turbines have 3 rotor blades, each with a diameter of 100 meters, and are able to operate at wind speeds as low as 19 mph as well as sweep about 8,000 square meters, the company says, making them 12% more efficient.

But in spite of the huge potential of the Turkish wind power sector—the country is surrounded by the Aegean, Mediterranean and Black Sea—so far Turkey has made a slow start in exploiting its wind energy potential.

In 2006, only 19 MW of wind power capacity were installed, and this year, installed wind capacity increased to a little under 140 MW.

There are ten wind farms—mainly on land—clustered together in the west of the country and in the Aegean region, including in Çanakkale, close to the site of ancient Troy, Çeþme, Akhisar and on the island of Bozcaada,

Tanay Sidki Uyar, Vice President of the World Wind Energy Association and Associate Professor of Renewable Energy at Marmara University, said that Turkey had a huge potential for renewable electricity from wind, solar and geothermal sources. He estimated that Turkey could install a wind capacity of 100,000 MW of electricity.

Currently, Turkey has a total installed capacity of about 40,000 MW for electricity from all energy sources.

"Wind power could supply Turkey's electricity needs twice over within five to ten years if the government had the political will to develop this sector," he told RenewableEnergyAccess.com.

However, Uyar said that the government was slow to give licences to build new wind parks.

A backlog of applications to build wind farms with a total operating capacity of 8,000 MW is still waiting for approval from the government. So far the government has issued about 40 licences for wind parks, each with an installed capacity of between 20 and 60 MW.

The country's capacity for solar energy is also estimated to be huge, with an average of 7.2 hours of sunshine each day, according to the Research Institute for Electricity Affairs (EIEI) in Ankara.

Also, Uyar said that geothermal energy has the potential to supply 5 million households with heating.

In 2005, Turkey passed a new renewable energy law to bring it into line with European Union legislation to support renewable sources, including wind power, by giving a government guarantee to purchase electricity at a set price for a period of 7 years.

But the tariff of about 5 euro cents per kWh of electricity is much lower than in most other European countries, and economic studies say it discourages investment in the renewable energy sector.

"We have terrific geographic conditions for solar and wind power in Turkey. Exploiting it is already economically and technically possible, but the problem is that the government favors fossil fuels and nuclear energy," Uyar said.

Turkey is locked into long-term agreements to purchase natural gas at fixed prices and also nuclear energy technology and these agreements are a financial disincentive to developing renewable energy, Uyar said.

The government is planning to build 3 nuclear reactors with a total capacity of 4,500 MW by 2012.

Uyar also said that more needed to be done in Turkey to make energy use more efficient.

"There is a huge amount of energy waste. Turkey can cut its electricity needs by 50% if it uses more up-to-date energy efficient technology and so help keep down carbon emissions," he said.

The share of energy that comes from renewable energy sources in Turkey is tiny. In 2006, the country had an installed biomass capacity of 35 MW and 15 MW of geothermal energy.

In addition, Turkey had an installed capacity of 13,100 MW of hydro power, 38,867 MW of thermal power, 11,850 MW of natural gas, 7,491 MW of lignite, 1,845 MW of hard coal, 2,230 MW of oil.


"We have terrific geographic conditions for solar and wind power in Turkey. Exploiting it is already economically and technically possible, but the problem is that the government favors fossil fuels and nuclear energy."

-- Tanay Sıdkı Uyar, Vice President, World Wind Energy Association

Reference: http://www.renewableenergyworld.com/rea/news/article/2007/09/turkey-looks-to-exploit-wind-energy-potential-49947

Wind energy excites southern town

Tuesday, August 4, 2009

BELEN, Hatay - Anatolia News Agency

The turbines of a wind energy power plant owned by Güriş Holding in Belen, a town in the southern city of Hatay, have started to rise despite occasional adverse wind conditions.

The construction of the power plant, which was a 51 million euro investment, is ongoing with a team of 65 people, including 15 Italian citizens. As the initial part of the financing phase, the wind turbine, related equipment and energy transmission equipment concerning the other main substation unit, obtained from Vestas, an Italian firm, were taken to the power plant site in Belen.

Wind power is the most developed and convenient type of energy for commercial purposes among renewable energies, said Arda Şeker, project engineer at Belen Electric Generation, a subsidiary of Güriş Holding, which has undertaken the installation of the power plant and wind-energy generation.

Noting that the world is moving toward this energy resource rapidly and that there were noteworthy incentives in many countries, Şeker said Turkey had significant potential in the field. In Belen, he said, the firm is excited to generate energy from wind, which is environmentally friendly.

The team at the power plant is preparing to begin operations in September despite the adverse conditions. The Italian team is working to assemble and install the turbine while the Turkish team is working on the installation of the main substation unit and energy transmission lines.

Annual capacity

Two wind turbines have been installed at the power plant, where operations concerning assembling and installing other towers, speed converters, electrical-electronic elements and equipment such as impellers and the laying of underground cables are ongoing.

The energy collected at the main substation center will be connected to İskenderun-1 and Antakya-2 lines via a transmission line.

The Belen Wind Farm Project, one of the projects of the Belen Electric Generation Co., is expected to generate 95.7 million kWh/year of electricity annually. The firm received a 49-year generation license for the plant about two and a half years ago.

The power plant, which has a capacity of 30 MW of energy with 10 wind turbines, will begin generating electricity in September.

Established in 2002, Belen Electric Generation aims to establish, commission and lease electrical energy production facilities; produce energy; and sell produced electrical energy. With 52 years of experience, Güriş operates in construction, hot forging, steel, energy, cement and tourism.

Resource: http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=wind-energy-excites-southern-town-2009-08-03

Ağaoğlu'dan enerjiye 1.6 milyar dolar

Ali Ağaoğlu, gelecek üç yıl içinde enerji sektörüne 1.6 milyar dolarlık bir yatırım yapmayı planlıyor

Ağaoğlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, gelecek üç yıl içinde enerji sektörüne 1.6 milyar dolarlık bir yatırım yapmayı ve 1000 megavatlık bir enerji üretim kapasitesine ulaşmayı planladıklarını belirterek, “Bu lisansların 2012 yılına kadar enerji üretime geçmesi için çalışacağız. Hedefimiz 2015 yılında kurulu güç bazında Türkiye’de enerji sektörünün ilk 10 şirketi içinde yer almak” dedi.

Ali Ağaoğlu, grubun enerji sektörüne yönelik yatırım ve hedeflerini açıklamak üzere, üst düzey yöneticileri ve Enerji Grubu’nun başına yeni getirilen Elektrik Mühendisi Murat Onuk ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi.

Ağaoğlu, gelecek üç yıl içinde enerji sektörüne 1.6 milyar dolarlık bir yatırım yapmayı ve 1000 megawatlık bir enerji üretim kapasitesine ulaşmayı planladıklarını belirterek, “Bu lisansların 2012 yılına kadar enerji üretime geçmesi için çalışacağız. Hedefimiz 2015 yılında kurulu güç bazında Türkiye’de enerji sektörünün ilk 10 şirketi içinde yer almak. Aslında benim için ilk 10 içinde yer almak da o kadar kabul edilecek bir hedef değil, daha ön sıralara çıkmak durumundayız” dedi. Hızlı büyümek için mevcut lisansları satın almayı tercih ettiklerini belirten Ağaoğlu, “Aslında biz de doğrudan lisans almak için EPDK’ya başvurduk. Ancak bildiğiniz gibi Türkiye’de işler kaplumbağa hızında işliyor. Bu sözlerimle Ankara’ya da biraz mesaj vermiş olalım” diye konuştu.

“ŞİMDİLİK YABANCI ORTAKLIK DÜŞÜNMÜYORUZ”
Toplantıda basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Ali Ağaoğlu, bir aile şirketi olduklarının altını çizerek, muhtemel ortaklıklarla ilgili olarak “ Şu anda yabancı ortaklık gibi bir düşüncemiz yok. Kendi gücümüzle ve kaynaklarımızla enerji alanındaki işimizi büyütme kararlılığındayız. Ancak sinerji yaratabilecek potansiyeller ortaya çıkarsa da, o zaman buna karar veririz” dedi.

Ağaoğlu, bir soru üzerine, “İlk başta enerjiye yatırım pahalı gelebilir ama, işletme aşamasında geçtiğinizde hava ve su gibi doğal ve ucuz kaynakları kullandığınız için de çok karlı bir iş yapmış olacaksınız. Benim hayatımda korkuya yer yok. Bu nedenle enerjiye yatırım yapmaktan da korkmuyorum” dedi.

“280 BİN HANE VE 1 MİLYON İNSANA ELEKRİK ÜRETECEĞİZ”
Ağaoğlu’nda Şubat 2009 tarihi itibariyle enerji grubunun başına getirilen Murat Onuk da, Ağaoğlu’nun planladığı 1000 megavatlık kapasite ile Türkiye’de 280 bin hanenin ve 1 milyon insanın elektrik ihtiyacının karşılanacağını kaydetti. Onuk, 11 adet olan rüzgar enerji türbinini Alman Vestas firmasından temin edeceklerini ve her biri 3 megawat kapasitesindeki türbinlerin sevkiyatına 2009’un üçüncü çeyreğinde başlanacağını, kurulum ve enerji üretimi için de 2010’un ilk döneminin hedeflendiğini söyledi. Onuk, Mersin’in Mut ilçesinde yapılacak 34 megawat gücündeki inşaatına başlandığını, Bursa, Çanakkale, Kocaeli ve Yalova’daki rüzgar santralleri ile Bingöl’de toplam 60 megavat gücündeki Duru ve Abdalan Hidroelektrik santrallerinin ise henüz lisans aşamasında olduğunu belirtti.

“EPDK ESKİ BAŞKANI: TÜRKİYE MEVCUT KAPASİTEYİ 2 KATINA ÇIKARABİLİR”
EPDK Başkanlığından ayrıldıktan sonra enerji şirketlerine danışmanlık hizmeti vermeye başlayan Yusuf Günay da Türkiye’de şu an 100’ün üzerinde hidroelektrik ve rüzgar enerjisi alanında faaliyet gösteren lisanslı şirket olduğunu belirterek, “Yatırımcıların enerji alanında hoş bir yarış ve rekabet içinde olmaları Türkiye’nin enerji geleceği açısından çok önemli. Ancak yeni ve yenilebilir enerjiye yatırım ile Türkiye’nin dışa bağımlılığı azaltılabilir. Ağaoğlu’nu da enerji alanındaki yatırımlarıyla bu konuda güzel bir örnek olarak görüyorum” dedi.

Günay, Türkiye’de rüzgar enerji santrali için alınan lisans toplamının 4 bin megavat düzeyinde bulunduğunu aktararak şu değerlendirmeyi yaptı:
“2020 yılına kadar rüzgar enerjisi için hedef 20 bin megavatlık bir kapasiteye ulaşmak. Hidroelektrik santraları alanında ise ekonomik olarak kullanılacak kaynaklarla 20 bin megawatlık yeni bir elektrik üretimi kapasitesi yaratılabilecek. Güneş enerjisi için de 10 bin megavat civarında yeni bir kapasite hesaplanıyor. Tüm bunları üst üste koyduğunuzda Türkiye’nin demek ki mevcut kurulu gücünü iki katına çıkaracak bir kapasiteden söz ediyoruz. Bu rakam da Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı önemli oranda azaltabilecek bir rakamdır."

Konuyla ilgili basında yer alan haberler:

Ağaoğlu, topraktan sonra su ve rüzgâra da yatırım yapıyor

Ağaoğlu Şirketler Grubu Başkanı Ali Ağaoğlu enerjiye 1.2 milyar euroluk yatırım yapacağını açıkladı. Özellikle rüzgâr, hidroelektrik ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapacak olan Ağaoğlu 2012 yılına kadar 1000 megawatt'lık (MW) kurulu güç elde etmeyi amaçlıyor. Bu yatırımlar için lisans sahibi 8 küçük şirketi satın alan Ağaoğlu, 2010 yılının başında ilk enerji üretimini yapmış olmayı planlıyor. 2015 yılına kadar enerjide ilk 10 özel şirket arasına girmeyi ve pastadan yüzde 10 pay almayı hedefleyen Ali Ağaoğlu şu anda ortaklık düşünmediklerini dile getirdi. Ağaoğlu'nun Enerji Grubu Başkanlığı görevine getirilen Murat Onuk ise 2008 - 2012 yılları arasında grup olarak enerjiye yapacakları yatırımın toplam 1.2 milyar euroyu bulacağını kaydetti. İlk etapta rüzgâra 450 MW'lık yatırım yapılacağını açıklayan Onuk, Mersin'deki 34 MW'lık rüzgâr santralinin yapımına başlandığını ve 11 adet 3.0 MW'lık rüzgâr türbinleri için Vestas firması ile anlaştıklarını dile getirdi.

KONUTLARINDA KULLANACAK
Türkiye'nin değişik bölgelerinde 10'a yakın rüzgâr santrali kurmayı planlayan Ağoğlu Bingöl'de de 2 adet toplam 60 MW'lık HES projesi yürütecek. Ağaoğlu iletim ve dağıtımdaki serbestleşmeye bağlı olarak ileride ürettikleri enerjiyi yaptıkları konutlarda da kullanabileceklerini söyledi. (Sabah)

1.2 milyar euro’yla enerjiye giriyor

Ağaoğlu Grubu, enerjide yapacağı yatırımla 2015’e kadar özel sektörün ilk 10 şirketinden biri olmayı hedefliyor. Mersin’de rüzgâr santralı inşaatına başlandı

Ağaoğlu Şirketler Grubu, inşaat alanındaki büyük projelerin ardından, 1.2 milyar euro’luk enerji yatırımı yapacak. Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, ilk hedefi ‘3 yılda bin megavatı yakalamak’ olarak belirledi.
Yatırımda amiral geminin inşaat olduğunu belirten Ağaoğlu, “Sektörün geleceğinin çok açık olduğunu gördüğümüz için ciddi yatırım yapıp büyüme kararı aldık. Bu konuda biraz da geç kaldık. Bir yıl önce bu kararı aldık. Geldiğimiz noktada iyi durumdayız. Ağırlığımızı yenilenebilir enerjide kullanmayı düşünüyoruz” dedi.

‘Toplam sekiz şirket aldık’
Enerjide lisans almış şirketleri satın alarak bugüne geldiklerini, bugüne kadar 8 şirket satın aldıklarını söyleyen Ali Ağaoğlu, sözkonusu 8 şirketin gücünün 600 megavatın üzerinde olduğunu, bunu bin megavata çıkarmayı istediklerini ifade etti.
Ağaoğlu, yeni satın alma konusunda fırsatlara baktıklarını ve her an yeni bir alım yapabileceklerini iletti.

Danışman Yusuf Günay!
Ağaoğlu’nun enerji yatırımlarının açıklandığı dünkü toplantıda Enerji Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK) eski Başkanı Yusuf Günay da yer aldı.
Ali Ağaoğlu, Yusuf Günay’ın ileride enerji grubunda kendilerine destek olacağını ve gruba büyük güç katacağını ifade etti. EPDK’dan Kasım 2007’de ayrılan Günay, yasa gereği, 2 yıl süreyle enerji şirketlerinde görev alamıyor.
Günay’a bu durum hatırlatıldığında, yanıt şöyle oldu: “Ben Ali Bey arkadaşım olduğu giçin burada bulunuyorum. Kasım ayından sonra faaliyetlere başlayacağım.”

Ağaoğlu’nun enerjide gündemi
Ağaoğlu Enerji Grubu Başkanı Murat Onuk, enerjiye ayrılan yatırım bütçesinin 1.2 milyar euro olduğunu, projelerin 2012 sonuna kadar hayata geçirilmesinin planlandığını söyledi.
Onuk, yerel ve yenilenebilir enerji kaynaklarının temin ve kullanımına öncelik vererek çevre dostu enerji santrallarının yatırım ve işletmesini en modern teknolojiyle gerçekleştirecekleri bilgisini verdi.
Murat Onuk, grubun projeleriyle ilgili şu bilgileri verdi:
- 34 megavat gücündeki Mersin rüzgar santralının inşaatına başladı.
- Bursa, Çanakkale, Kocaeli ve Yalova’daki rüzgâr santrallarıyla Bingöl’de toplam 60 megavat gücündeki Duru ve Abdalan hidroelektrik santralları lisans aşamasında.
- Rüzgar türbinleri için Vestas ile anlaşma imzaladı. Böylece, Mersin rüzgâr santrali, kapsamında kurulacak 11 adet V90-3.0 megavat rüzgâr türbini bu yılın 3. çeyreğinde sevk edilmeye başlanacak.
- Mersin’de yapılacak yatırımın ardından üretilen enerjinin İstanbul’da Ağaoğlu projelerinde satılan konutlarda kullanımı planlanıyor. (Milliyet)

Kaynak: http://www.emlakkulisi.com/14590_ali_agaoglu_enerjiye_1_6_milyar_dolarlik_yatirim_yapacak