Blog Archive

Wednesday, June 30, 2010

Rüzgar enerjisinde fiyat artışı yok

30.06.2010 - 14:37

Bakan Yıldız, rüzgar enerjisinde 5,5 euro/cent olan alım fiyatının artmayacağını belirtti.
ANKARA - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, rüzgar enerjisinde 5,5 euro/cent olan alım fiyatının artmayacağını bildirdi.

ASO Meclis Toplantısında konuşan Bakan Yıldız, 4646 Sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu ile doğal gaz ithalatının özel sektör tarafından yapılmasına karar verildiğini anlatan Yıldız, "6 milyar metreküplük doğal gazın Türkiye'ye özel sektör eliyle getirilmesini sağlayacak süreci açıyoruz. Değişik girişimcilerimiz bu konuya katkı sağlayacakları gibi, OSB'lerin bunu blok olarak almasını da açıkça desteklediğimizi söylemeliyim" dedi.

Bakan Yıldız, Rusya ile 2011'de 6 milyar metreküplük kontratın yenilenmeyeceğini, ithalatın özel sektör tarafından yapılmasını istediklerini de söyledi.

Nabucco Projesi

Nabucco Doğal Gaz Hattı Projesinin 13 Temmuz 2009 tarihinde imzalandığını hatırlatan Yıldız, şunları söyledi:

"Bu anlaşmayı tehdit eden birçok unsur vardı, biz bu tehdit unsurlarını kaldırdı. 3 bin 300 kilometrelik boru hattının, minimum 2 bin kilometresi Türkiye'den geçiyor, bunu dizayn eden biziz. Türkiye'deki yerli yatırımcıların da projeden en üst seviyede istifade edebilmesi için bunu yaptık. Bu proje uzun soluklu, acele etmeden, sabırla izleyeceğimiz bir süreç. Ben (bu iş problemsizdir) demiyor. 6 ülke, 6 ayrı şirket. Uluslararası ilişkilerden arındırılamayacak kadar büyük bir işten bahsediyoruz. Ama sıkıntıya kapılmamıza gerek yok."

Rüzgar alım fiyatı artmayacak

ASO üyesi olan ve elektrik tüketen sanayicilerin elektrik fiyatlarının yüksekliğinden, ASO üyesi elektrik üreticilerinin ise elektrik fiyatlarının düşüklüğünden yakındığını söyleyen Enerji Bakanı, "Oda üyelerinden bir kısmı (bu fiyatları yükseltin), bir kısmı da (düşürün) diyor. Bence oturup konuşun ve tek bir karar bildirin. Elektrik fiyatları tüketiciler için her zaman pahalı, üreticiler için her zaman ucuz olarak nitelendirilen bir konu olmuştur. Bunun makul noktasını yakaladığımız sürece bunlar dengede gider, ben bu dengeyi biraz oluşturduğumuz kanaatindeyim" diye konuştu.

Rüzgar enerjisinde 5,5 euro/cent olan alım fiyatının bir taraftan ucuz bulunduğunu, bir taraftan da lisans almak için yatırımcıların yarıştığını anlatan Yıldız, rüzgar maliyetlerinin düştüğünü ve alım fiyatının değişmesinin söz konusu olmadığını açıkladı.

Bakan Yıldız, "Yatırım maliyetleri düştü, o zaman bunlarla alakalı artırımı beklemek doğru bir beklenti değil. Yerli kaynaklarla alakalı fiyatlama mekanizmasını yaparken her zaman vatandaşı ve sanayiciyi finanse eden bir yapı kurulmalıdır. O yüzden rüzgar yatırımcıları 5,5 euro/cent üzerinden yatırımlarını kurguluyor. Bunun yükselmesini beklemek sektöre ve sanayiciye fayda vermez" dedi.

Kaynak: http://www.dunyagazetesi.com.tr/ruzgar-enerjisinde-fiyat-artisi-yok_92919_haber.html?

Saturday, June 26, 2010

Rüzgar potansiyelimiz yüksek

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dünyada büyük ölçüde yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanılıyor olmasının çevre sorunlarını önemli ölçüde artırdığını belirterek, Türkiye'nin doğal ve mevsimsel kaynakları sayesinde yeşil ve temiz enerji konusunda yüksek potansiyele sahip bir ülke olduğunu kaydetti.

AA


İstanbul- Rüzgar enerjisi uzmanlarını bir araya getiren ve her yıl bir kıtada düzenlenen Dünya Rüzgar Enerjisi Konferansı ve Sergisi'nin (WWEC) 9'ncusu, Haliç Kongre Merkezi'nde başladı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, konferansa gönderdiği mesajda, konferansın bu yıl Türkiye'de ve Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'da düzenlenmesinden büyük memnuniyet duyduğunu belirterek, kalkınmanın sürekliliğinin sağlanmasında temel girdi olan enerjinin. tüm ülkelerin gündeminde bulunan öncelikli konuların başında geldiğini bildirdi.
Ekonomik gelişmenin, mutlak bir şekilde enerjiye bağlı olduğunu vurgulayan Gül, kongrenin açılışında okunan mesajında şunları kaydetti:

''Bununla birlikte dünyada büyük ölçüde yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanılıyor olması çevre sorunlarını önemli ölçüde artırmıştır. Çevre sorunlarının tabiat üzerinde yarattığı tahribat ise sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de ciddi şekilde tehdit etmektedir. Bu süreç ülkelerin çevre dostu, yenilenebilir enerji kaynaklarına ve teknolojilerine yönelmesini zorunlu kılmaktadır. Başka bir ifadeyle enerjinin kesintisiz, güvenilir, ucuz, temiz ve çeşitlendirilmiş kaynaklarından sağlanmasının ve verimli kullanılmasının önemi giderek artmaktadır.''

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin doğal ve mevsimsel kaynakları sayesinde, yeşil ve temiz enerji konusunda yüksek potansiyele sahip bir ülke olduğunu belirterek, ''Türkiye'nin rüzgar enerjisi potansiyeli yönünden önemli yatırım imkanları sunduğuna inanıyorum. Esasen temiz ve çevre dostu olması bile, tek başına rüzgar enerjisinin önemini daha da artırmaktadır'' ifadelerini kullandı.

''Kamunun inanması lazım"

Açılışta konuşan Dünya Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı Dr. Anil Kane, rüzgar enerjisinin önemine işaret ederek, ülkelerin enerji seçiminde temiz, güvenilir ve doğal olanı tercih etmesi gerektiğini söyledi.

Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Birliği Türkiye Bölümü Başkanı Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar da Türkiye'de rüzgar enerjisi potansiyelinin bütün dünyanın üzerinde olduğunu kaydetti.
Uyar, 1989 yılında Türkiye Rüzgar Atlası'nı hazırladığını anımsatarak, şu bilgileri verdi:
''Buna göre, Türkiye'de 83 bin megavat kapasite çıktı. Türkiye'nin ortalama enerji tüketimi 45 bin megavat. Yani Türkiye'de, tüketilen enerjinin iki katı rüzgar enerjisi potansiyeli var ama bu rüzgar santrallerinin kullanılması için kaynak, teknoloji ve kamunun inanması gerekiyor. Rüzgar her zaman için var. Teknoloji 2000'li yıllarda gelişti. Artık bir rüzgar tribünü, 25 bin kişinin elektriğini sağlayabiliyor. Kamu iradesinde de parlamentoların kömür, petrol, doğalgaz mantığından çıkıp rüzgarın çözüm olduğuna inanıp, desteklemesi lazım.''

''Demokratik ve insani''

Alman Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı Heinrich Bartelt, nükleer enerji tesislerinden uzaklaşılması gerektiğini ifade ederek, Almanya'nın 20 nükleer tesisini 2020'ye kadar kapatma kararı aldığını belirtti.

Bartelt, bu yılın Ocak ayı başlarında Almanya Çevre Bakanı'nın ülkenin enerji arz düzeninin tümüyle değiştirilmesini ve yüzde 100 yenilenebilir enerji sistemi kullanılmasını önerdiğini belirterek, ''Bu şekilde sadece nükleer enerjiden değil, kömürden, petrol ve doğalgazdan uzaklaşılmasını önerdi, ama yeni gelen muhafazakar hükümet nükleer enerjiyi 10 sene daha uzatmaya karar verdi'' diye konuştu.

Almanya'nın doğu kesiminde elektriğin yüzde 50'sinin sadece rüzgardan elde edildiğini belirten Bartelt, şunları kaydetti:

''Aynı zamanda 'hidro depolama sistemi' gibi farklı yenilenebilir enerjilerin işbirliğinden de yararlanıyoruz. Rüzgar ve güneş dünyanın her yerinde sınırsız var ve bu kontrol edilemiyor. Kullanımı için sınır konulamıyor. Demokratik ve insani bir enerji çözümü. Gelecekte nadir kaynakları paylaşmak için askeri silahları kullanmaya gerek kalmayacak. Çünkü kolay ve ucuz teknoloji ile ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğiz.''

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı Murat Durak da ''Rüzgar sektöründe her şey çok güzel, işler iyi gidiyor'' demek istediğini, ancak uzun süredir birçok sorunla boğuştuklarını söyledi.

Durak, yabancı yatırımcıları da Türkiye'ye yatırım yapmaya davet etti.
Konferansa Çin Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı Prof. Dr. He Dexin, IRENA Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı Müdürü Helene Pelosse ile çok sayıda yerli ve yabancı davetli katıldı.

Haliç Kongre Merkezi'nde 3 gün sürecek konferansta, rüzgar enerjisi teknolojisi, sanayisi ve politikaları tartışılacak, rüzgar enerjisi kullanımı ile ilgili en son bilgiler ve teknolojiler paylaşılacak.

Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=149076

Tuesday, June 22, 2010

Rüzgar Lisans Başvurularında Son Durum

EPDKdaki Enerji Uzmani Yucel Yaman in "Rüzgar Lisans Başvurularında Son Durum " konulu sunumu icin asagidaki linke tiklayabilirsiniz.


Bol Ruzgarli Gunler diliyorum.

M.Sc.Ing - Levent Ergenc


Yeşil enerji istihdamı patlatacak

Yasanın Meclis'ten geçmesi halinde 50 bin kişiye iş imkanı doğacak
Yenilenebilir enerji yatırımlarının önünü açacak yasa için son dönemece girildiğinin sinyallerinin verilmesi, gözleri enerji sektörüne çevirdi.

Onaylanma süreci neredeyse yılan hikâyesine dönen Yenilenebilir Enerji Yasası'nın gecikmesi bazı yatırımcıların cesaretini kırsa da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın tasarıya yönelik olumlu açıklamaları sektörü tekrar hareketlendirdi.

Önümüzdeki 20 yılda yenilenebilir enerji kaynaklarına 600 milyar doların üzerinde yatırım yapılması bekleniyor. Yalnızca Türkiye'de 50 bin kişilik ek istihdam yaratacağı düşünülen sektörün dünyadaki radikal büyümesi de dikkat çekiyor.

ABD'li araştırma şirketi Global Business Intelligence'ın (GBI) yayımladığı bir rapora göre 2001 yılında 39.24 milyar dolar olan yenilenebilir enerji yatırımları, 2009'da (yıllık ortalama 30.8 büyümeyle) 336.78 milyar dolara yükseldi. Ekonomik krizin tüm sektörleri derinden etkilediği dönemde bile yenilenebilir enerji sektörü yüzde 43.4 gibi muazzam bir büyüme rakamına ulaştı.

2015 yılında 650 milyar dolarlık bir hacme ulaşması beklenen sektördeki en dikkat çekici büyümeyi ise aralarında Türkiye'nin de olduğu gelişmekte olan ülkelerin yaşayacağı öngörülüyor. Öyle ki 2001'de 1.76 milyar dolar olan enerji yatırımı toplamı söz konusu ülkelerde 2009 yılında 65.86 milyar dolara kadar yükseldi. Bu yatırımların yüzde 44.84'ü kredi kuruluşları, yüzde 22.57'si mevduat kredileri, yüzde 19.19'u satın almalar ve yüzde 11.95'i de ortaklıklar yoluyla finanse edildi.

Peki, Türkiye gerçekten de bu sektörün başat oyuncularından biri olabilecek mi? Söz konusu yasanın geçmesi istihdama ne gibi katkılar sağlayacak?

Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından hazırlanan “Global Green New Deal” başlıklı rapora göre yenilenebilir enerji yatırımının hem ekonomik hem de fayda dağılımı oldukça yüksek. Son beş yılda yaklaşık 2.3 milyon kişi, yenilenebilir enerji sektöründe direkt ve dolaylı olarak istihdam edildi. 2030 itibariyle sektörün en az 20 milyon kişiye daha iş yaratacağı düşünülüyor. Türkiye'de yaklaşık 50 bin kişilik istihdam beklentisi yaratan sektörde ise en çok konuşulan konu, mavi yakalı istihdamı olacak.

Mavi yakalı istihdamı artacak!
Türkiye'nin tek rüzgâr tribünü üreticisi SoyutWind Proje Geliştirme Direktörü Ali Çolak'a göre yenilenebilir enerji teknolojileri sektörü, yan sanayiyle birlikte düşünüldüğünde özellikle mavi yakalılar için önemli bir gelir kapısı. Tribün üretiminde ciddi bir yan sanayi ihtiyacı oluştuğunu belirten Çolak, meslek lisesi mezunu pek çok kişinin bu alanda görevlendirilebileceğinin altını çiziyor. Yalnızca rüzgâr enerjisi üretiminde 10 bin kişilik istihdamın olacağını belirten Çolak, yasanın geçmesiyle pek çok mühendisin yıldızının da parlayacağı görüşünde.

Başta elektrik - elektronik olmak üzere çevre, makine ve mekanik mühendislerinin aranan isimler olacağı bu sektörde, ihtiyaç duyulacak diğer uzmanlık dallarının başında meteoroloji ve jeoloji geliyor. Tribünlerin kurulacağı alanlarda gerekli ölçümlerin yapılabilmesi için kritik önem taşıyan bu branşlar, yatırımların yapılacağı bölgelerin de belirleyicisi olacak.

Projelerin kurulumundan işleyişine kadarki tüm aşamalarda ihtiyaç duyulan diğer bir uzmanlık dalı ise çevre mühendisliği olacak. Yenilenebilir enerjinin en sağlıklı metotlardan biri olduğunu söyleyen Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı Mehmet Gölge, çevre mühendisi istihdamının önemine dikkat çekiyor. Yapılacak yatırımlarda çevre mühendisi istihdam edilmediği takdirde hatalı projeler yapılabileceğini aktaran Gölge, yasa uygulanırken istihdamın doğru konumlandırılması gerektiğini belirtiyor.

Mevcut durumda yenilenebilir enerji yatırımlarının sayısına bağlı olarak bu sektördeki çevre mühendisi istihdamının da düşük olduğuna değinen Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Semra Ocak, “ Gerekli yasal düzenlememelerle yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilirse, bu sektör meslektaşlarımız için önemli bir istihdam alanı haline gelebilir” dedi.

Dünyanın gözü Türkiye'de
Yasanın kısa sürede çıkacağının sinyalleri Enerji Bakanlığı'nın 2010 – 2014 stratejik planlarına bakıldığında da göze çarpıyor. 2023 yılına kadar yurtdışından alınan enerji miktarının azaltılmasının öngörüldüğü raporda doğalgaz ve hidroelektrik üzerine yapılacak yatırımların artırılacağı belirtiliyor.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payını arttırmayı da hedefleyen raporda, 2023 yılına kadar elektrik üretimindeki yeşil enerji payının en az yüzde 30 düzeyinde ulaştırılması planlanıyor. Başta Danimarka olmak üzere pek çok ülkenin Türkiye'de yenilenebilir enerji yatırımı yapmak istemesi de sektörü umutlandıran ayrıntılardan.

Nükleer'den fazla istihdam yaratıyor...
Enerji Bakanlığı'nın hedefleri arasında nükleer enerji yatırımları da göze çarpıyor. Çevreci grupların tepkinsini çeken nükleer enerji, istihdam anlamında da uzmanların kafasını karıştırıyor. Araştırmalar rüzgâr ve güneş enerjisi santrallerinin istihdam gücünün nükleer ve termik santrallere göre daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. 1 megavat gücündeki yenilenebilir enerji santrali ortalama 10 kişilik istihdam yaratırken bu rakam aynı büyüklükteki termik santralde bire düşüyor.

Rakamlarla yenilenebilir enerji...
• Türkiye'de şu anda inşaatı devam eden 75 hidroelektrik (HES), 20 adet rüzgâr ve dört adet jeotermal santrali projesi bulunuyor.
• Güneş enerjisinde ise yaklaşık bin 500 proje ve 22 bin 500 kişilik istihdam beklentisi var.
• Şu anda Türkiye'deki yenilenebilir kaynaklı enerji projelerinde beş bin mühendis istihdam edildiği tahmin ediliyor.
• Rüzgâr enerjisi sektöründe 10 bin kişilik istihdam bekleniyor.

"Yasanın çıkması için herkes canla başla çalışıyor"
Zeki Eriş / Rüzgâr Enerjisi Santralleri Yatırımcıları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
Yasanın çıkması durumunda 2020 yılına kadar 20 bin megawat enerji üretimi hedefleniyor. Bu rakamı tutturmak için yaklaşık 400 ila 450 arasında santralin kurulması söz konusu. Bir santralde büyüklüğüne göre değişmekle birlikte yaklaşık 12 kişi çalışır. Yani yasa çıktığı takdirde açılacak santrallerde yaklaşık 5 bin 500 – 6 bin kişilik kalıcı istihdam sağlanacak. Ancak istihdam rakamı bununla sınırlı değil. Tribünlerin inşası sırasında da yaklaşık 6 bin 500 kişilik geçici istihdam yaratılacak. Tabii o dönemde inşaatlar düzenli olarak yapılacağı için bu istihdama geçici demenin de çok doğru olmadığı kanaatindeyim. Yani toplamda 12 bin kişilik bir istihdam rakamından bahsedebiliriz. Dünyaya baktığımızda Almanya, ABD gibi pek çok ülke istihdam rakamlarını yukarı çıkartmak için yenilenebilir enerji teşviklerini artırıyor. Türkiye'de çıkış sürecinin uzamasının tek nedeninin konjonktüre takılması olduğunu düşünüyorum. Yoksa hem iktidarın hem de muhalefetin yasanın onaylanması için can ve başla çalıştığına eminim…

"Yatırımlar önemli ölçüde artacak"
Tolga Bilgin / Rüzgâr Enerjisi ve Su Santralleri İşadamları Derneği (RESSİAD) Genel Sekreteri \ Bilgin Enerji Yatırım Holding Yönetim Kurulu Üyesi
Yasanın yapılacak yatırımlarda bir patlama yaratacağını söyleyemem ama yatırımları artıracağı kesin. Geçmesi durumunda yaratacağı iki önemli fayda olacak. Bunlardan ilki şu anki mevcut koşullarda su ve rüzgâr ölçümlenemeyen bir enerji olduğu için fiyat garantisi yok. Fiyatlar bir borsa gibi inip çıkıyor. Ama mevcut yasa bunu bir sisteme oturtacak ve sabit ücret getirecek. İkinci önemli bir faydası ise santrallerin kurulum aşamasındaki bürokratik engeller azalacak. Yatırım yapmak kolaylaşacak. Yeni yasanın yaratacağı istihdama dair bir rakam vermek zor ancak yatırımcıların ilgisinin yenilenebilir enerjiye çevrileceğini söyleyebilirim…

Enerji Bakanlığı'nın yenilenebilir enerji alanındaki yatırımları…
• Yapımına başlanan 5000 MW'lık hidroelektrik santrallerin 2013 yılı sonuna kadar tamamlanması
• 802,8 MW olan rüzgar enerjisi kurulu gücünün, 2015 yılına kadar 10 bin MW'a çıkarılması
• 2009 yılı itibari ile 77,2 MW olan jeotermal enerjisi kurulu gücünün, 2015 yılına kadar 300 MW'a çıkarılması
• Ekonomik potansiyel oluşturan yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin olarak lisans alınan projelerin öngörülen sürede tamamlanması için gerekli tedbirler alınması.
• Türkiye'deki hidroelektrik potansiyelinin azami ölçüde değerlendirilebilmesi ve özel sektör marifetiyle ülke ekonomisine kazandırılması için gerekli tedbirlerin uygulanmaya devam etmesi.
• Hidroelektrik üretmeye elverişli su kaynaklarının geliştirilmesine yönelik çalışmaların yürütülmesi için gerekli işbirliği sağlanması.
• Elektrik iletim sisteminin daha fazla rüzgar enerjisi santralı bağlanmasına imkan verecek şekilde güçlendirilmesi.
• Jeotermal kaynakların kullanımındaki koruma ilkelerine uygun olarak rejenerasyonları yapılması.
• Elektrik enerjisi üretimine uygun jeotermal alanların özel sektöre açılması
• Yenilenebilir enerji kaynakları alanında teknoloji geliştirme çalışmalarına ağırlık verilmesi


Kaynak: http://www.turkiyeegitim.com/news_detail.php?id=16768

Sunday, June 20, 2010

Wind energy experts request higher tariffs

Turkey should improve its current Renewable Energy Law to encourage growth for the renewable energy industry, experts speaking at the 9th Wind Energy Conference and Renewable Energy Exhibition said.

The three-day conference at the Haliç Congress Center, which saw global experts and representatives from the wind energy industry, wrapped up on Friday.

“The rate of the feed-in tariff should be increased from 0.055 euros to 0.08 euros,” said Professor Tanay Sıdkı Uyar, vice president of the World Wind Energy Association, or WWEA, speaking Wednesday.

A feed-in tariff promotes renewable energy production by guaranteeing a reasonable amount of return on each kilowatt-hour of electricity produced, creating incentives and removing investment barriers. This accelerates the convergence between energy from community level or large-scale renewable sources with large-scale conventional sources such as fossil fuels. It is paid for by energy consumers as an addition to their electricity bill.

“This is a marginal cost and creates a huge benefit, therefore it's an effective instrument,” said Kai Schlegelmilch, from the German federal ministry for environment, nature protection and nuclear safety.

“If you get the economic conditions right it's harder to argue against,” Schlegelmilch said, adding that Germany has benefited from the feed-in tariff system. “There's investment security, which creates turnover and jobs, which eventually leads to a strong lobby for the industry, which helps it mature.”

The German renewable energy industry is one of the largest in the world, creating 16 percent of Germany's energy supply and employing over 300,000 people, he said.

Turkey's current renewable energies law “could be made better” to encourage greater investment and development in renewable energy, said WWEA Secretary-General Stefan Gsanger, adding that the licensing obstacle is “more of an issue,” referring to the bottleneck of licenses since the surge of applications in November 2007.

Energy firm wants ‘favorable price’

Meanwhile, speaking to Bloomberg, the chief executive of Polat Enerji, a Turkish wind power utility half-owned by France’s EDF Energies Nouvelles, or EDF-EN, said the firm would invest more once the government passes a law bringing incentives to wind power producers.

“Depending on assage of the new law and other conditions in the investment environment, we may consider new investment beyond 2012,” Zeki Eriş said Tuesday. “We need a favorable electricity sale price so that our investments are justified.”

Producers sell electricity to wholesale buyers or the government’s power distribution grid operator TEDAŞ in a government-brokered market at around 5.5 euro-cents per kilowatt-hour, Eriş said. “This is below the levels at which wind power investments can be justified. It should be at least 7.5 euro-cents,” he told Bloomberg.

Reference: http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=wind-energy-experts-request-higher-tariffs-2010-06-17

Saturday, June 19, 2010

Rüzgâra 1 cent fazla teşvik geldi, yatırımcı 'batarız' diyor

Yenilenebilir Enerji Kanunu Tasarısı'nın son haline göre rüzgârdan elde edilen elektriğe kilovatsaat başına 5,5 yerine 6,5 Euro/cent fiyat verildi. Bu rakam jeotermalde 8, solarda 13 ve biyogazda 14 cent oldu. Rüzgâr yatırımcıları, Enerji Bakanlığı'na '6,5 cent bizi batırır, yatırımları durdurur' diyen yazılı mesaj gönderdi.

Rüzgâr, güneş ve jeotermal gibi yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilecek elektriğe verilecek teşvikli alım fiyatı netlik kazandı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni kanun teklifiyle rüzgâra verilen birim fiyat kilovatsaat (kWh) başına 5,5 centten 6,5 Euro/cent'e çıkarıldı. 1 centlik artış yatırımcıların tepkisine neden oldu ve sektör temsilcileri 'batarız' mesajıyla yazılı olarak Enerji Bakanlığı'na başvurdu. Yeni tasarıda jeotermal enerjiye 8, hidroelektriğe 5,5, güneşe 13 cent ve biyokütle (çöp gazı dahil) dayalı üretime de 14 Euro/cent birim fiyat verilecek.

Rüzgâr yatırımcılarının merakla beklediği 'Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ayrıntıları netleşti. Daha önce Meclis'te yasalaşması beklenirken son anda geri çekilen teklifin son hali yatırımcıları memnun etmedi. Memnuniyetsizliğin temelinde yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretilecek elektriğe verilecek birim fiyatın yetersizliği geliyor. Meclis'te muhalefetin de desteğini alan, fakat son anda geri çekilen eski tasarıda, rüzgâr yatırımları için 8 cent, hidroelektrik için 7, güneşe 25, biyokütle ve çöp gazına 14 cent teşvik veriliyordu. Yeni hazırlanan kanun teklifinde ise teşviklerden sadece biyokütle üretimi aynen korunurken, diğer kaynaklara verilen birim fiyatlar düşürüldü.

Rüzgâr Enerjisi Santralleri Yatırımcıları Derneği (RESYAD), yeni kanun teklifinin ortaya çıkmasıyla birlikte Enerji Bakanlığı'nın kapısını çaldı. Dernek yönetimi, resmi bir yazıyla Bakan Taner Yıldız'dan daha önce kendi imzasının da bulunduğu teklifin Meclis gündemine getirilmesini istedi. Başkan Salahattin Baysal, mevcut kanunda yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretilecek elektiriğe 5-5,5 cent arası bir fiyatın söz konusu olduğuna vurgu yaparak, "Geçmişe yönelik bakılsın, hiçbir yatırımcı ürettiği elektriği bu fiyattan satmamıştır, satamaz. Niye satamıyor bunun sorgulanması lazım. Sayın Bakan'dan bu durumu incelemesini talep ediyoruz." dedi.

Salahattin Baysal'a göre 6 Haziran 2009'da sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınarak ve Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın imzasının bulunduğu YEK (Yenilenebilir Enerji Kanunu) tasarısında yer alan teşviklerin dikkate alınması gerekiyor. Burada rüzgâra 8 cent fiyat veriliyordu. Baysal aksi halde, sektörde toplu iflasların olacağını ve yeni yatırımların da duracağını ifade etti. Megavat yatırım maliyeti 1,1-1,4 milyon Euro olan rüzgâr enerjisi projelerinde geri dönüşüm süreleri uzadı ve teşvikten uzaklaşıldı.

Yeni kanun teklifiyle YEK teşvikinden faydalanacak yatırımcıların her yıl en geç 31 Ekim tarihine kadar EPDK'ya başvuru yapmaları gerekiyor. Teklif, teşviklere de kısıtlama getiriyor. Buna göre 31 Aralık 2015'ten önce işletmeye giren YEK tesisler güneş enerjisi hariç 10 yıl teşvikten faydalanabilecek. Güneşte ise 31 Aralık 2012'den önce işletmeye girenlere 15 yıl, bu tarihten sonra işletmeye girecek olanlar içinse her yıl birim fiyat Bakanlar Kurulu kararıyla en fazla yüzde 8 olmak üzere azaltılarak uygulanacak.

ELEKTRİK ALIM FİYATLARI

Yenilenebilir kaynak Fiyat*

Hidroelektrik 5,5

Rüzgâr 6,5

Jeotermal 8

Güneş 13

Biyokütle (Çöp gazı dahil) 14

*Euro cent/kwh

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=997181&title=ruzg%E2ra-1-cent-fazla-tesvik-geldi-yatirimci-batariz-diyor

SoyutWind Proje Geliştirme Direktörü Ali Çolak: Yenilenebilir Enerji Kanunu'nun TBMM'de kabul edilmesini bekliyoruz

SoyutWind Proje Geliştirme Direktörü Ali Çolak, yenilenebilir enerjinin Türkiye'de kalıcı istihdamdan, ucuz enerjiye kadar pek çok çözümü beraberinde getireceğini belirterek, sektör olarak Yenilenebilir Enerji Kanunu'nun TBMM'de kabul edilmesini beklediklerini açıkladı

SoyutWind Proje Geliştirme Direktörü Ali Çolak, yasanın kabuluyle başlayacak yatırımların ilk etapta 50 bin kişinin üzerinde istihdam yaratacağını düşündüklerini açıkladı. Çolak, rüzgar, güneş, hidrolik ve biokütle konusunda önümüzdeki 20 yılda dünyada 600 milyar doların üzerinde yenilenebilir enerji yatırımı yapılacağının tahmin edildiğini vurgulayarak "Bu da dünyada yenilenebilir enerji teknolojileri üreten, bu teknolojileri üreten firmalara parça tedarik eden, fizibilite hazırlayan, finansman sağlayan, teknik servis veren en az 20 milyon kişiye iş sağlamak anlamına geliyor. Rüzgar santralleri için de şu anda kısıtlı olan çalışan sayısının, projelerin hayata geçmesiyle 10 bin kişiyi bulacağı düşüncesindeyiz" diye konuştu. Petrol, kömür gibi konvansiyonel enerji türlerinin sağladığı istihdam oranına kıyasla yenilenebilir enerji yatırımlarının yarattığı iş gücünün daha fazla olduğu belirten Çolak, Dünyada hızlı bir ivme yakalayan yenilenebilir enerji dallarındaki istihdam oranının ilerleyen yıllarda Türkiye ve dünyada önemli ölçüde artacağını öngörüyor.

SoyutWind Proje Geliştirme Direktörü Ali Çolak, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu'nun çıkmaması yüzünden yatırımcıların projeleri askıya aldıklarını belirterek "Yasa çıktığında Türkiye'de rüzgar türbini, su türbini, güneş panellerinin üretimi yaygınlaşacak. Bu, hem istihdama, hem vergiye, hem de ülkenin ekonomisine çok büyük katkı sağlayacak" dedi.

Nükleer ve termik santrallere göre rüzgar ve güneş enerjisi santrallerinin istihdam gücü daha yüksek. 1 megavat gücündeki güneş enerjisi santrali ya da rüzgar enerjisi santrali kurulurken ve işletilirken ortalama 10 kişi istihdam edilirken, aynı büyüklükteki termik santralin istihdam olanağı 1 kişi. Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından hazırlanan "Global Green New Deal'' başlıklı Politika Belgesi'ne göre, yenilenebilir enerjiye yatırım, hem ekonomik hem de fayda dağılımı yüksek. Son yıllarda 2.3 milyon civarında insan, küresel anlamda birincil enerji alanının sadece yüzde 2'lik kısmını oluşturan yenilenebilir enerji sektöründe iş buldu. Küresel olarak, 2030 itibariyle yenilenebilir enerji sektörüne tahmini olarak 630 milyar dolarlık yatırım, 2.1 milyon rüzgâr enerjisinde, 6.3 milyon güneş enerjisinde ve 12 milyon bioyakıt bağlantılı tarım ve endüstride olmak üzere, en az 20 milyon kişiye ek iş yaratacağı düşünülüyor.

Kaynak: http://www.yatirimlar.com/content/view/47174/19/

Yenilenebilir enerji yatırımları serbest, rekabetçi ve yatırım güvenli ortamda gelişir

İTÜ Öğretim Üyesi, Yalova Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Filiz Karaosmanoğlu sektörü değerlendirdi. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi, Yalova Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.Dr. Filiz Karaosmanoğlu yenilenebilir enerji sektörünün mevcut durumunu ve atılması gereken adımları değerlendirdi.

Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırımlarına olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sektöre yönelik finans kaynaklarının bulunmasında zorluklar yaşanıyor mu?

Yatırım ilgisi iki koldan ilerliyor. Enerji üretip satmak ile kendi enerjisini üretmek.Bu ilgi bence mükemmel.Çünkü enerji, küresel anlamda önde giden yatırım alanı. Büyük küçük yatırımcılar uğraş veriyor. Sanayicimiz maliyetini azaltmak üzere, kendi elektrik ve ısısını elde ederek üretim maliyetini düşürmek, dünyada rekabet edebilir konumda olmak istiyor. Yeni yatırım alanı olarak da iş dünyası enerjiyi, yenilenebilir enerjiyi öncelikle seçiyor. Çünkü bu yatırımlarla sadece yeşil elektrik, yeşil motor yakıtları satışı ile değil, yanı sıra karbon ticareti gibi yeni alanlarla da kazanca ulaşılabilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırımlar yeşil ekonominin temeli. Türkiye yenilenebilir enerji kaynak potansiyeli, kaynak çeşitliliğimiz ve güzel ülkemizin coğrafi ve stratejik konumu yatırımlar için dikkate değer bir itici güç. Ancak mevcut yatırım ortamının özellikleri, yatırımcılarda farklı algı ve eylem planlamalarına neden oluyor. Yatırım ortamı koşulları nasıl olursa olsun, sektörde yer almak isteyenler yüksek bir ilgi ile girişimlerini sürdürüyorlar.

Yenilenebilir enerji yatırımları finansman konusunda zorluk yaşıyor mu?

Yenilenebilir enerji kaynakları yatırımlarının çok büyük bölümü proje kredisi yöntemi ile finanse edilmektedir. Genel olarak kurumsal krediler açısından büyük bir sorun olmadığını söyleyebilirim. Ülkemizdeki yerleşik bankalar konuyu henüz tam anlamda hakim olmamakla birlikte, artan bir ilgileri olduğunu görüyoruz. Türkiye Sinai Kalkınma Bankası’nın bu konudaki başarılı sonuçları bankalarımıza iyi bir örnek olmaktadır. Dış banka ve sigorta firmalarının ilgisi çok iyi bir düzeydedir ve kaynak sorunları bulunmamaktadır. Ancak, ülkemizin kredibilitesi bir engeldir. Finans sağlamada, mevzuatta yer alan destek ve teşvikler ve özellikle enerji fiyat desteği önemlidir. Bu konu Türkiye’nin zayıf yönüdür ve proje finansmanının en belirleyici engelidir. Çünkü yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırımlar dünyada finansal dengelemelerle yürütülmektedir. Bu nedenle, siyaset ve bürokrasinin yeri, yapılanlar ve yapılacaklar çok önemli olup, enerji piyasamızda güven ortamı bulunmalıdır. Ülkemizin yatırımcı için cazibe ortamı niteliği artarak büyümelidir. Yenilenebilir kaynaklı enerji yatırımlarını desteklemek amacı ile, özel sektöre gelen önemli bir destek olan, “Özel Sektör Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Projesi” kapsamında, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı garantörlüğünde, Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. ve Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’ye, Dünya Bankasından oluşturulan “Program Amaçlı Elektrik Sektörü Kalkınma Politikası Kredisi” serisinin ilk kredisi (PEDPL I) 11 Haziran 2009 tarihinde Dünya Bankası İcra Direktörleri Kurulunda onaylanmış ve Kredi Anlaşması da 12 Haziran 2009 tarihinde imzalanmıştı. 548.4 Milyon Euro tutarındaki kredinin toplam vadesi 23.5 yıl olup, geri ödemesiz dönemi 12 yıldır. Proje, enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması ve enerji verimliliği yatırımlarının desteklenmesi suretiyle elektrik arz güvenliğinin sağlanmasını amaçlamaktadır. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelik Dünya Bankası, Temiz Teknoloji Fonu, Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası aracılığı ile kullandırmayı planladığı fonun, 2012 yılı itibariyle 1.7 Milyar Amerikan Dolarına ulaşması beklenmektedir.

Devletin yenilenebilir enerjiye politikasına yönelik yorumlarınız nelerdir? Bu konuda bir an önce alınması gereken adımlar neler sizce?

Devletimizin yenilenebilir enerji politikası olması bir zorunluluktur. Çünkü enerjide arz-talep güvenliği, enerji kaynak çeşitlendirmesi, ulusal güvenlik, ulusal kaynak kullanımı ve iklim değişikliğine karşı önlemler vazgeçilemez temel ulusal öğelerdir. Türkiye’mizin yerli enerji kaynakları kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Diğer deyişle yerli kaynak kullanımı artışı için yenilenebilir kaynaklar mutlaka enerji kaynak çeşitliliğinde yer almalıdır. Hem yerli kaynak kullanımı hem de istihdam yaratımının ekonomik güce katkısı tartışılamaz. Burada siyasilerimize ve enerji bürokrasisine büyük görev düşmektedir. Öncelikle sürekli, her yerde konuşulduğu, öne çıkarıldığı üzere bir an önce 5346 sayılı 10 Mayıs 2005’te yürürlüğe giren Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’da yapılacak değişiklik kanunlaşmalıdır. Nisan sonunda Sayın Bakan, Taner Yıldız, iki ay içinde bu kanunun çıkacağı belirtti. Sektör beklemektedir. Birincil ve ikincil tüm mevzuat yatırımcıya serbest ve rekabetçi piyasada harekat kabiliyetini vermeli ve planlamalar güven ortamını desteklemelidir. Mevzuatta sık değişiklik olmamalı ve kararlılık sağlanmalıdır. Kurumlar arası koordinasyon çok önemli. Yatırımcının önünü görmesi için en önemli konu, yenilenebilir enerji tarifesi ve bu tarifenin ne süre ile geçerli olacağıdır. Yenilenebilir enerji yatırım desteği (binalar ve elektrik üreticileri için) ciddi bir teşvik olacaktır. Örneğin yatırımın %30’una kadar verilecek bir yatırım desteği. Son kullanıcılara olan elektrik satışının belli bir bölümünün yenilenebilir kaynak kökenli olması için zorunluluk getirilmesi, tüketici elektrik vergisinde yapılacak azaltma diğer önemli teşvikler olabilir. Yerli teknoloji ve ar-ge çalışmaları da kendilerine özgü destekler almalıdır. Atılması gereken adımlar olarak iki konuyu özellikle belirtmek istiyorum. Yatırımların lisanslanması ve sonrası önemli. Üretim lisanslamasında fizibilite, yapılabilirlik raporuna dayandırma konusu dikkate alınmalı.Lisans öncesi Çevresel Etki Değerlendirme Uygunluk Belgesi alınması bence şart olmalıdır. Lisanslama proje finansmanının en belirleyici engelidir. Çünkü yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırımlar dünyada finansal dengelemelerle yürütülmektedir. Bu nedenle, siyaset ve bürokrasinin yeri, yapılanlar ve yapılacaklar çok önemli olup, enerji piyasamızda güven ortamı bulunmalıdır. Ülkemizin yatırımcı için cazibe ortamı niteliği artarak büyümelidir.

AB’nin 2020 hedefleri belli.Türkiye’de 2020 yılına kadar yenilenebilir enerjiler konusunda beklentileriniz neler?

Bilindiği üzere enerji mevzuatı, “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı” çevresinde AB’ye uyumlu ilerlemektedir. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca hazırlanan, Eylül 2009 tarihli, 2010-2012 Orta Vadeli Programda, Enerji ve Ulaştırma Altyapısının Geliştirilmesi başlığı altında, “Elektrik enerjisi üretiminde, ithal bir kaynak olan doğal gaza aşırı bağımlılığı azaltmak üzere yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanımına hız verilecektir” denmektedir. Sektör reformu ve özelleştirme konusunda, kısa ve orta vadeli yol haritası olan “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi” 17 Mart 2004 tarihinde açıklanmıştı. Bu belge için yenileme çalışmaları Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığında (ETKB) yapılarak, “Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi” 18 Mayıs 2009 tarihinde, Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Başkanlığı Yüksek Planlama Kurulunca kabul edildi. Belgede yenilenebilir kaynaklı elektrik için olan bölümde, “Temel hedef yenilenebilir kaynakların elektrik enerjisi üretimi içerisindeki payının 2020 yılında en az %25 düzeyinde olmasının sağlanmasıdır. Teknolojideki, piyasadaki ve kaynak potansiyelindeki gelişmeler dikkate alınarak bu hedefte değişiklik yapılabilecek” denmektedir. En son Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2010-2014 Stratejik Planı açıklandı. 100. Yılı olan 2023 yılına kadar tüm yerli kömür ve hidrolik potansiyelimizin ekonomimize kazandırılması, rüzgar enerjisi kurulu gücümüzün 20000 MW, jeotermal enerji kurulu gücümüzün 600 MW mertebesine ulaştırılması ve ayrıca, elektrik enerjisi üretimimizin %5’inin nükleer enerjiden sağlanması “ hedeflenmektedir. Bu hedef umut vermektedir. Ancak hedef gerçekleşmesi, başarıya ulaşmak ancak ve ancak yatırımların önünün açılması ile mümkün olabilir. Beklentim Türkiye’miz için hedeflerin gerçekleştirilebilmesi. Ancak öngörüm yolumuz hiç kolay değil. Konuşuyoruz, yazıyoruz. Platformlarda uzlaşıyoruz. Eksikler bir türlü tamamlanamıyor. Yapılamıyor. Yenilenebilir enerji kaynak yatırımları serbest, rekabetçi ve yatırım güvenli ortamda yenilenebilir, gelişebilir olabilir.
(17 Mayıs 2010)

Kaynak: http://www.geleceginenerjisi.com/HaberDetay.aspx?a=8&b=14

Samandağ'da bin 500 kişi rüzgar enerji santralına karşı çıktı

Samandağ'da bin 500 kişi rüzgar enerji santralına karşı çıktı

Hatay'ın Samandağ ilçesine bağlı Tekebaşı ve Meydan köylerine kurulması planlanan 875 adet rüzgar enerji türbinine karşı çıkan yaklaşık bin 500 kişi ortalığı savaş alanına çevirdi.

Samandağ'a bağlı Meydan köyüne firma tarafından gönderilen kepçe köye geçirilmeyince, kepçeyi taşıyan TIR'ın güzergahı Jandarma tarafından değiştirildi. Yayladağı ilçesinden dağ yoluyla Meydan köyüne girmek isteyen kepçenin önüne vatandaşlar tarafından barikat kuruldu. Yayladağı yolu üzerinden firmaya ait iş makinelerine yönelik kadın erkek, genç yaşlı topyekün bir direniş gösterdi, karayolunu trafiğe kapadı, yollara döşedikleri lastikleri yaktı.

Yayladağı yolunun Meydan köyü sınırlarına yakın gerçekleştirilen yoğun katılımlı eylemde, öfkeli kalabalık olayla rüzgar enerjisi santraline ait iş makinesinin geçişini engellemek için yollara büyük kayalardan, büyük taşlardan barikat yaptı, bu da yetmedi, beraberlerinde getirdikleri araba lastiklerini yola döşedi ve yaktı.

Jandarmanın geniş güvenlik önlemi altında gerçekleştirilen protesto eyleminde, firmaya ait iş makinesi koruma altına alınırken öfkeli halk, yaşam alanlarına rüzgar enerjisi santrallerini eksinlikle kurdurtmayacaklarını, buna izin vermeyeceklerini haykırdı.

Tekebaşı ve Meydan köyü halkının kararlı direnişine övgü yağdıran Yaşam Alanlarına Sahip Çık Platformu üyesi Ata Durgun, taşeron firmaların işgalci olduğunu ve yaşam alanlarını işgal ettiğini savundu. Rüzgar enerjisine karşı olmadıklarını, sadece yaşam alanlarına kurulmasına karşı çıktıklarını hatırlatan Durgun, halk olarak buradaki direnişle siyasi bir amaçlarının olmadığını, yaşam mücadelesi verdiklerini vurguladı. Taşeron firmalara sahip çıkıldığı kadar buradaki halka da sahip çıkılmasının önemine dikkat çeken Durgun, firmaya ait araçlar bölgeden çekilene kadar direnişlerine devam edeceklerini vurguladı.

Köy sakinlerinden Ayhan Deniz, yaklaşık 14 km uzunluğundaki Samandağ sahillerinin özellikle turizme açılması gerekirken rüzgar enerji santralleri ile kirletilmemesi gerektiğini ifade ederek, "Bu sahil dünyada nesli tükenmekte olan caretta caretta kamlumbağalarının da uğrak yeri. Buraya 875 adet türbin kurmak istiyorlar buna izin vermeyeceğiz." dedi.

Balıkçı ağlarına takılan caretta caretta kamlumbağalarının kollarında USA damgalı çipler bulunduğunu söyleyen Behçet Deniz ise "Kamlumbağalar bile yollar aşarak bu sahile geliyor. Doğumlarını gerçekleştirmek için. Bu santraller kurulduğu takdirde nesli tükenmekte olan kaplumbağalardan da burayı arındıracaklar. Bunu istemiyoruz." dedi.

Albay Çolak: Askerimi vatandaşla karşı karşıya getirmem

Öfkeli halkın sabahın erken saatlerinden itibaren öğlen saatlerine kadar direnişlerine devam etmeleri üzerine İl Jandarma Komutanı Albay Vedat Çolak olay yerine geldi.

Öfkeli kalabalık ile konuşan ve onları teskin etmeye çalışan albay Çolak, jandarmanın vatandaşla karşı karşıya gelmesini arzu etmediğini ifade etti.

Sağduyunun ön planda tutulmasının önemine değinen Albay Çolak, "Askerle vatandaş karşı karşıya gelmemeli. Devletin yolunu kapatamazsınız. Siz yolu açın biz firmaya ait aracı ilçe jandarma komutanlığına çekelim. Yasalar neyi gerektiriyorsa onu hayata geçirelim. Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin jandarmasıyım, askerimi halkla karşı karşıya getirmem. Yasalar doğrultusunda bu soruna çözüm bulacağız." dedi ve bu konuşması öfkeli kalabalığı teskin etti, alkışlarla karşılandı.

İl Jandarma Komutanı Albay Vedat Çolak'ın bu girişiminin ardından, firmaya ait iş makinesi jandarma kontrolünde Samandağ'a kadar konvoy eşliğinde götürüldü.

Meydan köyü sakinleri kepçeyi taşıyan TIR'ın üzerinde köy çıkışına kadar yürüdü. Kalabalık grup köy çıkışında kepçeyi taşıyan TIR'ın üzerinden jandarma zoruyla indirildi. Grup, slogan attıktan sonra olaysız dağıldı.

Kaynak: http://www.beyazgazete.com/haber/2010/06/17/samandag-da-bin-500-kisi-ruzgar-enerji-santralina-karsi-cikti.html

Friday, June 18, 2010

Yenilenebilir enerjide ikinci taslak endişesi

İş dünyasının uzun süredir yasalaşmasını beklediği ‘Yenilenebilir Enerji Yasa Taslağı'nda ek taslak endişesi yaşanıyor. Taslak, TBMM'de komisyondan geçerken Enerji Bakanlığı bürokratlarının ek bir taslak hazırladığı ve görüşmeler sırasında bunu araya sıkıştıracağı iddia edildi.

Kaynak: http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=141025

Saturday, June 12, 2010

Tavukçular Da Yenilebilir Enerjiyi Bekliyor

Besledikleri tavukların gübresinden elektrik enerjisi üretmeyi hedefleyen yumurta üreticileri, halen TBMM genel kurulunda bulunan yenilenebilir enerji ile ilgili teklifin yasalaşmasını bekliyor.

Tavukçular da yenilenebilir enerji yasasını bekliyor


Afyon'da 8 yumurta üreticisinin elektrik üretimi amacıyla birlikte kurduğu Afyon Güçbirliği'nin Yönetim Kurulu Başkanı Sabit Pekin, teklifte, devletin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilecek elektriğin kilovatsaatini (kWh) 5,5 avro-centten almayı öngördüğünü belirterek, ''5,5 centlik fiyat maliyeti kurtarmıyor. Fiyatın 14 cente çıkarılması gündemde, 10 cente çıkarsalar bile hemen üretim yaparız'' dedi.

Pekin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 6 yıl önce, 9 yumurta üreticisinin, çiftliklerde ortaya çıkan ve çevre, insan sağlığı ve üretim açısından da sorun yaratan tavuk gübresini değerlendirmek, sorun olarak ortadan kaldırmak için Afyon Güçbirliği Tavukçuluk Hayvancılık Gıda Tarım ve Organik Gübre İmalatı San. ve Tic. Ltd. Şti.'yi kurduklarını söyledi.

Afyon Güçbirliği'nin ilk yıllardaki amacının çiftlikler için önemli sorun olan tavuk gübresinin tarıma girdi olarak kazandırılması için fermantasyon ile kurutulup pazarlanması olduğunu anlatan Pekin, Türkiye'de hayvansal gübrenin çok iyi bilinmemesi nedeniyle pazarlamada sorun yaşadıklarını, ancak şu aşamada belli bir pazar payına ulaştıklarını belirterek, ''Yurtdışına büyük miktarda döviz ödeyerek kimyasal gübre ithal edenlerin lobileri ile uğraşmaya çalışıyoruz'' dedi.

Geçen yıl tavuk gübresinden biyogaz, biyogazdan da elektrik üretilebildiğini belirlediklerini, uygulamayı yerinde görmek için Almanya'ya gittiklerini kaydeden Pekin, şu bilgiyi verdi:

''Almanya'da hayvancılıkla uğraşan 4 bin çiftçi bir araya gelmiş, çiftliklerinden çıkan gübre ile kendi elektriklerini kendileri üretiyorlar. Biz de bu yönde çalışmaya başladık. Küçük bir deneme yapalım dedik. Saatte bin kilovat, günde 24 megavat elektrik üretimi için yola çıktık. Projeyi yaptık, gerekli ekipman ve makinaları satan firmalar ile bağlantıları yaptık, finansmanı tamamladık. Çiftliklerden çıkan gübrenin analizini yaptırdık. Herşey tamam. Yatırım tutarı 5 milyon avro. Finansman sorunu yok. Ancak, TBMM'de bulunan yenilenebilir enerji hakkındaki teklifte, üretilecek elektriğin 5,5 avro-centten alınması söz konusu idi. Bu fiyat maliyeti kurtarmıyor. Meclis'teki ilgili komisyon alım fiyatının 14 cente yükseltilmesine ilişkin taslak hazırladı, ilgili bakana sundu. Bunun teklife girmesi bekleniyor. Fiyat, 14 cente değil, 10 cente bile çıkarılsa, biz hemen üretime başlarız.''

Elektrik alım fiyatının yükseltilmesi halinde, Afyon Güçbirliği'nden sonra çok sayıda tavuk-yumurta üreticisinin gübreden biyogaz, biyogazdan elektrik üretme işine hızla gireceğini ifade eden Pekin, Afyon Yumurta Birliği'nin de aynı yönde örgütlendiğini kaydetti.

Pekin, ''Her şeyimizle hazırız, projelerimiz hazır, bankalarla bağlantılar var. Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, yenilenebilir enerjiyi, 14 cente mi alacak, 9 cente mi alacak, 10 cente mi alacak, bir rakam söyleyip önümüzü açmasını bekliyoruz'' dedi.

-GÜNDE 160 BİN TON TAVUK GÜBRESİ ÇIKIYOR

Afyon'da yılda ortalama 7-8 milyon yumurta tavuğu kümeslerde tutulduğunu, günde 160 bin ton tavuk gübresinin ortaya çıktığını bildiren Pekin, ''Görüştüğümüz yabancı uzmanlar bize, (Siz büyük bir maden ocağının üzerinde oturuyorsunuz, farkında değilsiniz) diyor. Şimdi döviz ödediğimiz elektriği biz, tavuk gübresinden üreteceğiz. Türkiye'de 50 milyon yumurtacı tavuk var, 1 milyon ton gübre çıkar. Tavukçuluk sektöre, önemli miktarda elektrik üretimini sağlayacak durumda'' diye konuştu.

Afyon'da çok sayıda mezbaha bulunduğunu, fazla miktarda büyükbaş hayvan kesimi yapıldığını da hatırlatan Pekin, kurulacak tesislerde mezbahalardaki atıkların, ayrıca mandıraların peynir suyu atıklarının da değerlendirileceğini kaydetti.

Pekin, kendi kuracakları tesiste, günlük çıkan 160 bin ton gübrenin 3'te birini işleyebileceklerini söyledi.

Rüzgar, su, biyogaz gibi yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili kanun, halen TBMM Genel Kurulu'nda bulunuyor.

Kaynak: http://www.webhaber.com/haber/06-06-2010/Tavukcular-Da-Yenilebilir-Enerjiyi-Bekliyor-haberi

"YEK Kanunu değişikliği iki aya kadar... İçeriğinde 'güneş' de var!"

Yenilenebilir Enerji Kanunu (YEK) Değişiklik Teklifi'nin bu yıl Meclis tatile girmeden yeniden gündeme gelmesi bekleniyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Okan Üniversitesi'nde düzenlenen "Dünyada ve Türkiye'de Temiz Enerji" panelinde konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, YEK Değişiklik Teklifi üzerinde çalışmaların sürdüğünü, teklifin "iki ay içinde" TBMM Genel Kurulu'na gönderileceğini ifade etti.

Yenilenebilir Enerji Kanunu (YEK) Değişiklik Teklifi'nin bu yıl Meclis tatile girmeden yeniden gündeme gelmesi bekleniyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Okan Üniversitesi'nde düzenlenen "Dünyada ve Türkiye'de Temiz Enerji" panelinde konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, YEK Değişiklik Teklifi üzerinde çalışmaların sürdüğünü, teklifin "iki ay içinde" TBMM Genel Kurulu'na gönderileceğini ifade etti.

YEK Değişiklik Teklifi'nin geri çekilmesinde büyük ölçüde etkili olduğu bilinen "güneş kaynağından üretilecek elektriğe verilmesi öngörülen yüksek alım garantileri"nin bu defa ne şekilde düzenleneceği konusu yavaş yavaş açıklığa kavuşmaya başladı.

Güneş yatırımlarındaki zorunlu ithalat bağımlılığı gerekçe gösterilerek yeni YEK Değişiklik Teklifi'nde "güneş enerjisine hiç yer verilmeyeceği" şeklindeki söylentilerin ardı arkası uzun zamandır kesilmiyordu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, İstanbul Okan Üniversitesi'ndeki panelde noktayı koydu: "Türkiye bir güneş cenneti. Güneş enerjisinin kullanım esaslarını ve alım fiyatlarını belirleyerek iki ay içinde Meclis'e göndereceğiz".

Hemen arkasından da ETKB Enerji İşleri Genel Müdürü Mustafa Çetin - 28 Nisan günü - Ankara Sheraton'daki Türkiye Enerji Zirvesi'nde yatırımcıların konuyla ilgili soruları üzerine "yeni YEK kanun taslağında güneş enerjisiyle ilgili herhangi bir düzenlemeye 'yer verilmemesi' gibi bir durumun söz konusu olmadığını" belirtti. Mustafa Çetin, TBMM Genel Kurulu'nda süren Anayasa değişikliğiyle ilgili çalışmaların bitişini takiben YEK Değişiklik Teklifi'nin "çok kısa bir sürede" Meclis gündemine alınacağını da ifade etti. Alım fiyatlarıyla ilgili çalışmanın her bir kaynak için farklı limitler temelinde sürdüğünü söyleyen Çetin, bu fiyatların tam olarak hangi düzeylerde oluşacağı konusunun Meclis Genel Kurulu'nda milletvekillerinin vereceği önergelerle somutlaşacağını kaydetti. Yenilenebilir elektrik üretimi için getirilecek yeni fiyat mekanizmasıyla yatırımların "kesinlikle" yapılabilir hale geleceğini belirten Mustafa Çetin sözlerini şöyle sürdürdü: "Ülkemizde yılda 3 bin saatin üzerinde çalışabilecek en az 48 bin MW ve 2 bin saatin üzerinde çalışabilecek 50 bin MW'a yakın güneş kaynağı bulunduğunu öngörüyoruz. Alana yerleştirilebilecek kurulu güç büyüklüğü ve iletim sisteminin yedek kapasite ihtiyacı açısından güneş ve rüzgarın birbirlerine göre avantajlı ve avantajsız olduğu durumlar var. Bizim yenilenebilirdeki ana amaçlarımızdan bir tanesi, doğalgazdaki % 44'e yakın dış bağımlılığımızı azaltmak ve yurtdışına kaynak aktarımı önlemek olduğuna göre; rüzgar ile güneşin ekonomik dengeler açısından, geri dönüşü açısından, bugünkü fiyat mertebeleri açısından birbirlerine göre artı ve eksileri olduğunu gerçeğini de unutmamamız gerekiyor. Dolayısıyla Bakanlık olarak şu anda EİE ile beraber kaynak çeşitliliği bazında, her bir kaynak için farklı limitler temelinde fiyat çalışmamız devam ediyor. Yani rüzgar ne kadarlık bir bant aralığında olacak, güneş veya diğer kaynaklar nasıl bir bant aralığında olacak, bunlar üzerinde çalışıyoruz. Getireceğimiz fiyatlarla projeler kesinlikle ve kesinlikle yapılabilir hale gelecek. Ama şuna da meydan vermeyeceğiz: Sayın Enerji Bakanımızın da ifade ettiği gibi, o kadar 'large' fiyatlar verildiğinde bu projelerle ilgili alınan veya alınacak lisanslar satılabilir birer ticari emtia haline getiriliyor. Bunu böyle olmaktan çıkarmak istiyoruz. Yani çok yüksek garantiler verilmesine bağlı olarak gerçek yatırımcı olmayan, lisans ticareti yapan insanların türemesinin önünü kesmek istiyoruz".

Yenilenebilir yatırımlarda kullanılacak malzeme ve ekipman fiyatlarında küresel kriz sonrası kayda değer düşüşler yaşandığını, toplam yatırım maliyetleri yönünden rüzgarda "belli bir miktar", güneşte ise "ciddi anlamda" gerileme gözlendiğini ifade eden ETKB Enerji İşleri Genel Müdürü Mustafa Çetin, "Dolayısıyla tüm bu ekonomik unsurları da gözeterek Meclis tatile girmeden önce bu kanunu yasalaştırmak için son gayretimizle çalışacağız" dedi ve şöyle sürdürdü: "Evet doğrudur, bizim yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmemiz ve bu teşvik mekanizmalarını sağlam ve projeleri finanse edebilir mertebede tutmamız lazım. Ama eğer artık Türkiye'de liberal piyasa ve rekabet ortamı var diyorsak Türk özel sektörünün de ileriye dönük olarak en azından orta ve uzun vadede 'kaynak çeşitliliği' ve 'optimum üretim maliyeti' sağlayacak şekilde yatırım kararları vermesi gerekir. Bugün özel sektöre baktığımızda bazı yatırımcı grupların sadece rüzgarda, bazılarının sadece hidrolikte, bazılarının da sadece doğal gazda odaklandığını görüyoruz. Dolayısıyla özel sektörün de yatırım kararı verirken ileriye dönük olarak serbest piyasada rekabet edebilir bir kaynak çeşitliliği yaratma hedefini gözetmesi gerekir diye düşünüyorum".

EPDK Yenilenebilir Enerji Grup Başkanı Hulusi Kara; "Çoklu başvurularla ilgili yarışmalar Haziran'da başlayacak"

Gas & Power gazetesi tarafından düzenlenen Türkiye Enerji Zirvesi'nin ikinci günü, "Yenilenebilir Enerji" başlığı altında gerçekleştirilen panelde EPDK Elektrik Piyasası Yenilenebilir Enerji Grup Başkanı Hulusi Kara da konuşmacılar arasındaydı. YEK Kanunu Değişiklik Teklifi'nin TBMM'nin tatile girmesinden önce yasalaşmasını düzenleyici kurum olarak kendilerinin de çok istediğini belirten Kara, "Yasalaşmasını istiyoruz; çünkü rüzgar, hidrolik ve diğer yatırımcılarının birçoğu, finansman sıkıntısı nedeniyle bizden lisans almış projelerini hayata geçiremiyor. 14 bin MW hidrolik santral lisansı verdik, bugün itibarıyla 2 bin MW'ı işletmeye girebilmiş. 3 bin 553 MW rüzgar lisansı verdik, sadece 911 MW'ı işletmeye girmiş... Demek ki, 5346 sayılı YEK Kanunu bu noktaya kadar getirebildi. Bundan sonra daha ileri gidilebilmesi için yasa değişikliğinin geçmesi gerekiyor" dedi.
Hulusi Kara, 1 Kasım 2007 ve öncesindeki rüzgar başvurularıyla ilgili hala tam olarak sonuca bağlanamamış süreç hakkında da bilgi verdi. Çoklu başvurularla ilgili yarışmaların Haziran ayı ortasında başlayacağını, lisanslandırma işlemlerinin de (herhangi bir hukuki problem olmaması halinde) yıl sonuna kadar sonuçlanacağını ifade eden Kara şöyle konuştu: "1 Kasım başvuruları ve öncekilerle birlikte şu anda rüzgarda 730 adet başvuru var. Ve şu an son aşamaya gelinmiş durumda. Başvurular toplamda 33 bin MW'a düşmüş durumdadır. Şu sıralar bağlantı görüşü alınmak üzere TEİAŞ'a sunulacaktır. TEİAŞ görüşünü müteakiben EİE'ye aynı yer için kesişme var mı konusunda tekrar görüş soracağız. Bunu müteakiben tekli başvuruların lisanslandırma işlemlerine devam edilecek, tekli olmayanlar için ise tekrar yarışma yapmak üzere TEAİŞ'a gönderilecek. Şu an için 148 trafo merkezindeki bu kapasitenin muhtemelen hepsi için yarışma olacağını düşünüyoruz. Yarışmaların Haziran ortasında başlayacağını ve yıl sonuna kadar da lisanslandırma işlemlerinin herhangi bir hukuki problem olmaması halinde sonuçlanacağını düşünüyoruz".

RESSİAD Tolga Bilgin; "Yasa geciktikçe enerji arzına yerli katkı da gecikiyor!"


Panelistlerden Rüzgar Enerjisi ve Su Santralleri Derneği (RESSİAD) Başkanı Tolga Bilgin de, teknolojisi gelişmiş/yüksek verimliliğe sahip rüzgar ve su santralleri için taslak YEK Kanunu'nda yer alan 8 Euro centlik alım garantisine bir an önce işlerlik kazandırılmasını istedi. YEK Kanunu değişiklikliğine ve piyasaya güvenerek santral kuran veya kuracak olan yatırımcıların, kredi borç ve faizlerini geri ödemekte ciddi anlamda zorlandıklarını dile getiren Bilgin, "Bu bekleyiş süreci, kısa sürede gerçekleştirilebilecek ve ülkenin enerji arzına yerli katkı sağlayacak rüzgar ve küçük su santrali yatırımlarının gecikmesine de yol açıyor" dedi. 5346 sayılı YEK Kanunu'nun değiştirilmesine yönelik yasa teklifinde alım garantilerinin yükseltilmesi yanında, projelere yapım kolaylığı getiren birçok maddenin de yer aldığını vurgulayan Bilgin, taslağın bir an önce yasalaşması halinde yenilenebilir enerji santrallerinin hızla devreye gireceğini ve ülke enerji havuzunda 'yenilenebilir'in daha çok yer tutmasının sağlanacağını söyledi.

RESSİAD Başkanı Tolga Bilgin konuşmasında işletmede olan yenilenebilir santrallerin sorunlarına da değindi. 1 Aralık 2009'da devreye giren yeni 'saatlik' Piyasa Mali Uzlaştırma (PMUM) uygulamasının işletmedeki rüzgar ve küçük su santralleri açısından sistemi tamamen negatif yönde bozduğunu belirten Bilgin, yenilenebilir enerjiye dayalı santrallerin 'doğası gereği' bu yeni sisteme uygun olmadıklarını vurguladı. Bilgin şöyle konuştu: "Dengeleme Uzlaştırma Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle saatlik uygulamaya geçilmesi, yenilenebilir santrallerin fizibilitede öngörülen gelirlerini yarı yarıya azaldı. Çünkü 'saatlik' uygulamada gün öncesinden saatlik üretim programı verme zorunluluğu var. Bu programa uymamamız halinde de yarattığımız dengesizlikten dolayı ceza ödüyoruz. İşletme giderleri, ana para ve faiz geri ödemeleri aynen devam ederken, ödemek zorunda kaldığımız bu ekstra bedeller gerçekten ciddi boyutlara ulaştı. Bu durum yeni kurulacak santraller için de kredi kuruluşlarını ve yatırımcıları ürküttü, projelerin finansman bulması daha da zorlaşmış oldu. Yeni sistem, planlı ve kontrollü çalışabilen santraller (mesela termik santraller, depolamalı su santralleri) için aslında iyi bir sistem. Fiyatların düşük olduğu zamanlarda üretimi azaltıp, fiyatlar yüksek olduğu zaman ortalama fiyatı yükseltebilirler. Fakat bizim gibi kontrollü olmayan ve planlama yapılamayan küçük su ve özellikle rüzgar santralleri için bu uygulama tam bir cezalandırma durumuna dönüştü. Şu anda en gelişmiş tahmin sistemleri dahi olsa rüzgar santralleri açısından "bir gün sonrasında, hangi saatte, ne kadar?" üretim yapılacağı kesin olarak bilinememektedir. Yani yapılan tahminler şu anda % 60-70'lerde kalıyor. O yüzden ertesi gün için bir program verilmesi bu santrallere uygun değil. Program verilse bile bunun gerçekleşen üretimle örtüşmesi ihtimali çok güç. Ayrıca rüzgar ne zaman eserse o zaman üretim yaptığımızdan, PMUM fiyatlarının en düşük olduğu saatlerde ki, bunlar genelde gece 01.00 - 02.00'den sonraki saatlerdir - çoğu zaman 1 kuruşa, 1.5 kuruşa elektrik sattığımız oluyor. Ve bu durum PMUM'un şu anki ortalama fiyatlarının bile altında kalmamıza sebep oluyor. Ve maalesef yasa da çıkmadığı için hala bu sistemde elektrik satmaya çalışıyoruz".


Kaynak: http://www.yenienerji.info/?pid=23257