Blog Archive

Saturday, August 25, 2012

Dünyanın en uzun rüzgar türbini kanatları

Dünyanın en uzun rüzgar türbini kanatları

Rüzgar türbinlerine yönelik Ar-Ge çalışmalarıyla bu teknolojinin gelişiminde büyük rol oynayan Siemens, 75 metrelik uzunluğuyla dünyanın en uzun rüzgar türbini kanatlarını geliştirdiğini duyurdu.


Enerji ihtiyacını karşılamanın en çevreci yöntemlerinden biri olan rüzgar enerjisindeki yenilikler geleceğe daha umutla bakılmasını sağlıyor. Siemens’in 30 yıl önce 30 kW güce sahip 5 metrelik kanatlarıyla başladığı rüzgar enerjisi sektörü yolculuğu, 6 MW güç üretimini sağlayan 75 metrelik kanatlarla devam ediyor. Siemens’in deniz üstü rüzgar türbinlerinde kullanım için geliştirdiği yeni 75 metrelik B75 isimli türbin kanatları, daha geniş bir alana etki edebilmesi sayesinde verimlilik artışı sağlıyor. Siemens’in patentli IntegralBlade tekniğiyle tasarlanan yeni kanatlar, kurulum ve işletme maliyetlerinde de avantaj sağlıyor. Benzer kanatlara oranla %20’ye varan oranda daha hafif olan B75, tek parçalı, bağlantı noktası içermeyen tasarımıyla da yüksek dayanma gücü, minimum ağırlık ve uzun ömürlü kullanım faydaları sunuyor.

İlk olarak Danimarka’nın Osterild bölgesinde test edilen B75 türbinler, buradaki 6 MW gücündeki SWT-6.0-154 model rüzgar türbinlerine takılacak. Özel tasarım ve kullanılan fiberglas malzeme sayesinde düşük ağırlıklarıyla lojistik süreçlerini de kolaylaştıran B75 kanatlar düşük rüzgar güçlerinden bile yüksek performans elde edilebilmesini sağlıyor. SWT-6.0-154 ve B75 birlikteliği, 154 metre genişliğindeki bir alandan enerji üretimi sağlayabiliyor. Bu genişlik, dünyanın en büyük yolcu uçaklarından Airbus A380’in iki adedinin yanyana durduğunda kapladığı alana yakın bir mesafe anlamına geliyor.

B75 türbinlerin tercih edildiği bir diğer proje ise DONG Energy’nin İngiltere’de gerçekleştireceği proje. 300 adet yeni deniz üstü (offshore) rüzgar türbininin kurulumunu içeren ve 2014 – 2017 yılları arasında gerçekleştirilecek olan proje, İngiltere’nin deniz üstü rüzgar enerjisi kapasitesini 1.8 GW artıracak olmasıyla da önem kazanıyor. Türbinlerin 6 MW’lık gücü ise her bir türbinin 6000 hanenin elektrik ihtiyacını karşılaması anlamına geliyor.
İngiltere’nin 2020 için belirlediği 18 GW’lık deniz üstü rüzgar enerjisi kapasitesinin %10’unu tek başına karşılayacak olan yeni proje, Siemens ve DONG Energy arasında bugüne kadar imzalanmış en büyük projelerden biri olmasıyla da dikkat çekiyor. İki firma arasında 1991 yılından bu yana devam eden işbirliği, bugün 13 farklı projede 930 rüzgar türbini ile devam ediyor.

B75’in kullanıldığı yeni projeler, Siemens’in, dünyanın en büyük çevreci ürün portföyüne sahip firma olma ünvanını da pekiştirecek. 2011 mali yılı sonunda müşterilerinin karbondioksit salımını 320 milyon ton azaltmayı başaran Siemens, devreye alınacak yenilenebilir enerji projeleriyle bu miktarı artırmayı hedefliyor. 320 milyon tonluk değer, dünyanın en büyük şehirleri arasında ön sıralarda yer alan İstanbul, Berlin, Delhi, Hong Kong, Londra, New York, Singapur ve Tokyo’nun toplam karbondioksit salımına eşit.

Bugün küresel ölçekte 16.000 MW’lık rüzgar enerjisi kapasitesinde Siemens ürün ve teknolojileri kullanılıyor. Dünya genelinde 11 bine yakın rüzgar türbininin kurulumunu gerçekleştiren Siemens, Türkiye’de ise ikisi devreye alınmış, biri inşaatı süren üç önemli projeyle Türkiye’deki kurulu rüzgar gücü kapasitesine 120 MW’lık katkı veriyor.

Kaynak: http://www.haberortak.com/Haber/Enerji/16082012/Dunyanin-en-uzun-ruzgar-turbini-kanatlari.php#storyContinued

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINDAN ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETEN TESİSLERDE KULLANILAN AKSAMIN YURT İÇİNDE İMALATI HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca yayımlanan "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Aksamın Yurt İçinde İmalatı Hakkında Yönetmelik"te 26/07/2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikle değişiklik yapılmış olup 5346 sayılı YEK Kanunu kapsamında yurt içinde üretilen aksamın teşvikine ilişkin uygulamada dikkate alınmak üzere kamuoyuna saygıyla arz olunur.
Not: Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Aksamın Yurt İçinde İmalatı Hakkında Yönetmelik (Son Hali)


http://www.epdk.gov.tr/documents/elektrik/mevzuat/diger/Elk_Mevzuat_Diger_Yek_Yurtici_AksamSonHali_26072012.doc



 Kaynak: http://www.epdk.gov.tr/index.php/tum-duyurular/18-elektrik-duyurular/865-26-07-2012-1

Rüzgâr enerjisi yatırımcılarına bu kez de MİT sürprizi

Rüzgârda en verimli bölgelerden Çeşme'de 1.2 milyarlık yatırım, Genelkurmay'dan sonra MİT'in dinleme engeline takıldı.

İzmir’in Çeşme ilçesinde toplam tutarı 1.2 milyar lirayı bulunan 460 megavatlık 11 rüzgâr enerjisi santralı projesi ‘dinleme’ye takıldı. Bölgede rüzgâr enerjisi yatırımları için 2005’te harekete geçilmişti. Ancak önce TEİAŞ’ın iletim hattı kurması için bekleyiş başladı. Daha sonra bu hattın kurulmasını bizzat üstlenerek TEİAŞ’a karşı yükümlülük altına giren 11 rüzgâr enerjisi santralı projesi sahibi şirketlerin yöneticileri, bu kez de Genelkurmay’dan izin alması gerektiğini öğrendi.
‘Uygundur’ sevinci yarım kaldı

Çeşme Belediyesi’ne iletilen yazıda kurulacak trafo ve aktarma merkezleri ile santralların yaydığı frekansların bölgedeki radar ve dinleme faaliyetlerine etkisinin araştırılması istendi ve araştırmanın TÜBİTAK tarafından yapılacağı kaydedildi.

Genelkurmay Başkanlığı’nın ’uygundur’ yönündeki raporları firmalara ulaşmaya başlayınca sevinç yaşayan yatırımcılar, bu kez de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (EPDK) “MİT için de inceleme yapılması gerekiyor” haberini aldı.

Yatırımcı iki ateş arasında bırakıldı

Bu gelişmeler karşısında şaşıran yatırımcı, bir yandan da TEİAŞ’a yükümlülüklerini yerine getirmek için yatırımlara devam ediyor. Genelkurmay’ın resmi raporlarını vermek için MİT’in raporlarını da beklemek isteyen EPDK’ya tepki gösteren yatırımcılar, durumu ‘işkence’ olarak tanımlıyorlar.
Genelkurmay’ın isteğinin kendilerine 2009’da ulaştığını, enerji santrallarının Ovacık’taki dinleme istasyonu faaliyetlerini engelleyip engellemediği tespit edilene kadar firmaların beklediğini hatırlatan CHP’li Çeşme Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu’na göre aynı araştırmanın MİT için yapılması, zaman kaybına neden olabilir.

MİT’e devir olunca....

Ortadoğu’nun da en kapsamlı dinleme ve izleme üslerinden biri olan Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı’nın MİT’e devredilmesiyle, rüzgâr enerjisine yeni düzen geldi. MİT, rüzgâr santrallarının elektronik sistemleri etkilediğini belirterek stratejik önem sebebiyle santralların kurulmadan önce görüşünün alınması talebini bu yılbaşında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na iletti.

Görüşmelerin ardından MİT, EPDK, TÜBİTAK ve Enerji Bakanlığı arasında yeni bir protokol hazırlandı. Kurumlar arası imzaya açılan protokole göre EPDK tarafından alınan rüzgâr enerjisi lisans başvuruları artık MİT’e gönderilecek. TÜBİTAK ise yetkili kurum olarak rüzgâr santrallarının olası etkilerini inceleyecek. Santrallar stratejik bölgeleri etkilerse yatırıma seçenek sunulacak. Tesisin taşınması için maliyetler istenecek. Yatırımcının bedeli ödemesi durumunda kurumun kendi tesisini taşımasıyla yatırıma izin verilecek.

Kocagöz: Rüzgâr akıyor, Türk bakıyor

ABK Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Barış Kocagöz: MİT ile TÜBİTAK yeniden protokol yapacak, bir de onlar bakacak. Anlayacağınız rüzgâr akıyor, Türk bakıyor. Bu bize sürpriz oldu. (...) Böyle bir işkence yok. Genelkurmay EPDK’ya bildiriyor, (rapor) bize gelmiyor. Benim firmamın görüşleri geldi, uygun bulunduğunu da biliyorum. Kurumlarda kullanayım, yol alayım istiyorum. Güvenlik tabii çok önemli ama enerji bağımlılığının da ülke güvenliği için acil olduğunu unutmasınlar. Enerjinin yarısını dışardan sağladığımız da göz önünde bulundurulmalı.

Sivri: Bu kez daha hızlı olur umudundayım

Enda Enerji Holding Yönetim Kurulu Başkanı Samim Sivri: Bütün tahsisler Başbakanlık’a bağlandı. Bu yüzden MİT görüşü de istendiğini tahmin ediyorum. Bunun zamanla aşılacağını tahmin ediyorum. Bana göre rüzgâr santrallarıyla her taraf dolacak ama delik deşik ettirmek de istemiyorlar. Bu işler biraz birbirine bağlı. Bu kez daha hızlı olur umudundayım. Yaşanan son olaylara baktığınızda bunlar sıkıntılı şeyler. Herhalde düşünülen başka unsurlar var ki mecburen MİT’e de sormak isteniyor. Düşünün olayın nasıl, nerede, ne şekilde doğacağı belli değil.

Tütüncüoğlu: İkinci araştırmaya gerek yok

CHP’li Çeşme Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu: Bölgedeki yatırımlar ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacak ve enerji bağımlılığını azaltacak. Genelkurmay bir araştırma yapmışsa ikinci bir araştırmaya gerek yok diye düşünüyorum. Bu tür gelişmeler yatırımcıların iştahını etkiler. Şu anda belediye olarak bize bir görev düşmüyor ama aynı araştırmanın iki kez yapılmasına gerek var mı bilemem. Bu tür gelişmeler zaman kaybına neden olabilir.
Yatırım için bekleyen 12 firma: ABK Enerji-Ağaoğlu Enerji-Ayen Enerji-Çalık Enerji-Egenda Enerji-Hassas Enerji-Lodos Enerji-Ortan Enerji-Sagap Eskim Enerji- Üçgen Enerji- Yaylaköy Enerji-Yapısan Enerji   (Radikal)


Friday, August 24, 2012

Nükleer Yalanlar

Akkuyu’ya yapılacak santralın maliyeti nedeniyle, ‘ucuz’ enerjinin fiyatının artacağının ilk işaretleri gelmeye başladı
Nükleer yalanlar

Ucuz, temiz, güvenli elektrik üretimi, dışa bağımlılığın azalması ve teknoloji kazanımı gerekçesiyle nükleer santral kurulması savunulmuştu. Gelinen noktada Akkuyu Nükleer Santralı’nın maliyetinin daha şimdiden 5 milyar dolar artacağı duyuruldu. Bu üretilen elektriğin fiyatına da otomatik olarak yansıyacak.

Rusya’nın nükleer santral kuracak şirketinin genel müdürü, 20 milyar dolarlık santral maliyetinin Türklerden alınacak teçhizatlarla aşağı indirileceğini söyledi. Bu durumda nükleer santraldan daha ucuza mı elektrik üretilecek?

Evet bu açıklamadan sadece 15 gün önce Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Vladimir Ivanovsky, “Başlangıç maliyeti 20 milyar dolar. Ancak bu rakamdan daha yüksek olacak. Sanıyorum 25 milyar dolara çıkabilir” açıklaması, Rus Interfax Ajansı’nın geçtiği haberlerde yer almıştı. Nedense bu maliyet artışı bizim medyamızında kıyıda köşede kalırken, birden bire 15 gün sonra şirket genel müdürünün kubbeli nükleer santral maketiyle yaptığı toplantıdaki maliyetin indirileceği iddiası büyük şaşaa ile karşılandı. Öncelikle tüm dünyadaki örnekler ve nükleer santral inşa sürecinin uzunluğu dikkate alındığında, maliyet azalışı bir kenara artış olacağı kesindir. Zaten o günlerde Enerji Bakanımız Taner Yıldız da “Bu maliyet artışı bizi bağlamaz, bizi bağlayan alım garantili tarifenin sabitliği ile ilgilidir” yanıtını vermişti. Ancak bu açıklama kağıt üzerinde gerçek olsa da gerçek hayatta olası değil.

İddialı bir ifade gibi gelebilir, ama Akkuyu Nükleer Santralı’nı savunmak için söylenen gayri ciddi açıklamalar da karar vericilerin bu işe inanmadıklarını düşündürüyor. Yoksa nükleer santralın olası riski, tüpgaz, bekarlık veya yıldırım çarpması ile mukayese edilebilir mi? Bu durum nükleerin bilimsel ve ekonomik temel dışında hayali bir düzeyde ele alınmasına neden oluyor. Rus şirketi, muhafazakar çevreler tarafından çokça eleştirilen toplum mühendisliğini, piyasacı anlayış kapsamında “PR” (halkla ilişkiler) çalışmasıyla nükleer santral için yürütüyor görünüyor. Böylece birden bire 15 gün önce artacağı açıklanan maliyetin, Türk şirketlerden yapılacak teçhizat alımıyla azaltılacağı ortalığa saçılıyor. Maliyet artışının üzerini ideolojik ve bu tür hayali söylemler örterken, gerçekte müneccim olmaya gerek yok, tabi ki bu para bizim cebimizden çıkacak. Türkiye’nin Rusya ile yaptığı uluslararası anlaşma gereği, Türkiye nükleer santraldan üretilecek elektriği satın alma sözü verdi. Yatırımı Ruslar yapacak, santralın sahibi olacak, paralarını da bize elektrik satarak çıkaracaklar. Akkuyu’ya kurulması düşünülen santralda her biri 1200 MW’lık (megavat) 4 reaktör olması planlanıyor. Türkiye, 2 reaktörün üreteceği elektriğin yüzde 70’ini, diğer 2 reaktörün üreteceği elektriğin ise yüzde 30’unu 15 yıl boyunca Rus şirketinden (Akkuyu NGS A.Ş.) satın alacak. Fiyatı da belli; kilovatsaat (kWh) başına 12.35 dolar sent ödenecek. Türkiye, 15 yılda satın alma garantisi verdiği 415 milyar kWh’lik elektrik karşılığında böylece 51 milyar dolar ödeyecektir. Ancak satın alma garantisi dışında kalan santral kapasitesi ölçüsünde daha fazla üretim gerçekleştireceği dikkate alındığında (4 bin 800 MW gücündeki santralın yıllık üretim kapasitesi 40 milyar kWh); bu üretim için de 12.35’lik fiyattan satış yapacağı varsayılırsa, 15 yılda garantili ve garantisiz elektrik alımı karşılığında Türkiye Rusya’ya 74.4 milyar ödeyecektir.

Nükleer santral ile ilgili olası fiyat değişiklikleri bize nasıl yansıyacak?

Rus Büyükelçisi’nin açıkladığı 5 milyar dolar veya daha fazla fiyat farkını, Ruslar Türkiye’den isteyebilir. Türkiye de “Anlaşmada böyle bir şey yok” deyip yatırıma ortak olmayı reddedebilir. Ruslar, bu defa da alım garantisi için verilen fiyatın yükseltilmesini isteyebilir. Üçüncü seçenek ise inşaata devam edip, bu artışı faturalara yansıtmaları. Ruslar serbest piyasaya daha yüksek fiyattan elektrik satabilirler. Başka türlü maliyeti çıkarmaları mümkün değil. Türkiye olası fiyat artışını öyle ya da böyle ödeyecek ve bu bizden yani tüketicilerden tahsil edilecek.

Nükleer santral işinde maliyetler öngörülemiyor mu?

Batı Avrupa’da yeni nükleer reaktör inşa eden iki tecrübeli ülke var; Finlandiya ve Fransa. Finlandiya’da inşaatına 2005’te başlanan reaktörün 2009’da devreye girmesi bekleniyordu. İnşaat hala sürüyor, en erken 2014’te reaktör elektrik üretmeye başlayacak. Bu gecikme sonucunda 3 milyar Avro’ya mal olması beklenen reaktörün maliyeti 6 milyar Avro’yu geçti. Fransa’da inşaatına Finlandiya’dan 2 yıl sonra başlanan reaktör de söylenildiği gibi 4 yılda bitirilemedi. 2016 yılında biterse Fransızlar bayram edecek, maliyeti de yine söylendiği gibi 3 milyar Avro’da kalmadı, şimdiden 6 milyarı gördü.

Nükleer enerji bir müteahhitle anlaşıp apartman yaptırmaya ne yazık ki benzemiyor. Nükleerde siz müteahhitle parayı verip el sıkışsanız bile, inşaat sırasında fiyatın artması ve müteahhidin kapınızı daha fazla para için çalması sürpriz olmaz. KWh başına 1000 ABD Doları’ndan başlayan fiyatlar, 6 bin dolara dayanmıştır.

Nükleer santral savunucuları 3 gerekçe üzerinde duruyorlardı: 1) Dışa bağımlılığı azaltacak. 2) Ucuz, temiz ve güvenilir elektrik olacak. 3) Nükleer teknolojiye sahip olmamızı sağlayacak. Bu gerekçeler artık pek dillendirilmiyor. Sizce bunun nedeni nedir?

Nükleer enerji işinde, “şeffaflık” görüntüsü altında gerçekler insanlardan gizlenir, veriler cımbızlanarak halkın bilgisine sunulur. Fukuşima ardından kamuoyuna yansıyan açıklama ve raporlar da bunun son örneğini oluşturuyor. Ülkemizde de şeffaflık görüntüsü altında gerçeklerin nasıl gündemden düşürüldüğüne en son temmuz ayında tanık olduk. Nükleer santralın teknolojisi, teknik ve ekonomik boyutları, çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkileri gibi ciddi konular yerine, amaç sanki estetik bir tasarım yapmakmış gibi, kimisine göre kubbeli, kimisine göre Osmanlı mimarisi, kimisine göre Anadolu esintisi nükleer santral mimarisi olacağı haberleri hemen hemen tüm gazetelerde boy boy yer aldı. Evet nükleer santralın mimarisi şeffaf, teknolojisi değil. Oysa gerçeklerin her yönüyle olduğu gibi halkın denetimine açılması “demokrasinin” olmazsa olmazıdır. Ne yazık ki Akkuyu için yürütülen devletlerarası anlaşma süreci de, Sinop için yürütülen süreç de böyle bir denetime açık değildir. Durum böyle olunca artık kamuoyunu ikna için gerekçeye falan gerek yok. Nükleer teknolojinin ucuz, güvenilir ve temiz olmadığı; dışa bağımlılık sorunumuzu da çözmeyeceği artık bugün yaşanan gerçeklerle gün bir ortadadır. Nükleer teknolojiye sahip olmamız hakkında belki bir iki şey söyleyebiliriz. Çokça verilen bir örnektir; İsviçre’den cebinize bir saat koyarak ülkenize gelirseniz saat teknolojisini ülkenize getirmiş olmuyorsunuz. Ülkemizde ilk hidrolik santral 1902’de, ilk termik santral 1914’te yapıldı. Üzerlerinden nerede ise 100 yıl geçti. Termik ve hidrolik santral sanayimiz ve teknolojimiz var mı? Var olan sadece bakım, işletme ve ihaleye çıkma bilgi becerileri. Yıllardır söylenmesine ve bazı girişimlere rağmen, hala ağır elektromekanik ekipman sanayisinde ve teknolojisinde yokuz. Milli tip kömür santral kazanı yapma ihalesi gibi komiklikler de işin cabası. Nükleer nasıl farklı olacak ki? Çin ve Güney Kore bu alanda yani teknolojiye sahip olma konusunu ihale kontratlarında olmazsa olmaz dayattıkları için bu alanlarda bir yerlere geldiler. Akkuyu kontratı ile nükleer teknoloji transferinden de söz edilemez. Bir atasözümüzün dediği gibi; “Bakmakla usta olunsaydı köpek kasap olurdu.”

Orhan ÖRÜCÜ - Elektrik Mühendisi

Kaynak : Cumhuriyet Gazetesi, Enerji Eki, Agustos 2012

Oruç elektrik tüketimini katladı

Sahura kadar yaşamın sürmesi günlük tüketimi 800 milyon kilovat saate kadar yükseltti

Oruç elektrik tüketimini katladı

Sinan TARTANOĞLU

ANKARA - Türkiye enerji tüketiminde her geçen gün rekor kırıyor. Klima kullanmanın kaçınılmaz olduğu sıcak yaz günlerinin, Ramazan ayına denk gelmesi yurttaşların sahura kadar genel yaşamını sürdürmeleri, elektrik tüketimini arttırıyor.

Türkiye her geçen gün enerji tüketiminde kendi rekorunu kırıyor. 26 Temmuz tarihinde 797 milyon 417 bin kilovat saate (kWh) ulaşan tüketim yeni bir rekor olarak değerlendiriliyor. Günlük tüketimin saat saat hangi noktalara ulaştığını gösteren tablo, enerji tüketiminde Ramazan ayının da etkisinin olduğunu gösteriyor.

Temmuz ayının en sıcak günlerden biri olan 26 Temmuz’da sabah saat 07.00’de 26 bin megavat saat olan tüketim, klima kullanımının yoğunlaştığı saatlerde giderek arttı ve saat 14.20’de 38 bin 649 megavat saate ulaştı. Saat 20.00’da 38 bin megavat saatin altına ancak düşebilen enerji tüketimi, saat 23.00’dan sonra bile yüksek değerlerde seyretti. Uzmanlar bunu, Ramazan ayında yurttaşların geç saatlere kadar günlük faalieyetlerini sürdürmesine bağladı.

Ramazana özel kesinti

Enerji tüketiminin çok büyük oranlara ulaşması, elektrik kesintilerini de kaçınılmaz kıldı. Sıcakların arttığı günlerde elektrik iletiminin kesilmesi, su pompalarının da çalışmasına engel olunca yurttaşların sıcak yaz günlerinde yaşadığı sıkıntı ikiye katlandı. Artan kesintiler karşısında Ankara bölgesinin elektrik dağıtımından sorumlu olan Enerji Sa “Şebeke yenileme, iyileştirme, aydınlatma gibi alanlarda yaklaşık 200 milyon lira tutarında yatırım planladıklarını, bu planın hayata geçirilmesi için de belirli periyotlarda elektrik kesintisi yapılması gerektiği” savunmasını yaptı. EnerjiSa yetkilileri, planlı elektrik kesintilerinin Ramazan ayında “Sahur ve iftar vakitlerine denk getirilmediğini” açıkladı.

‘Üretim tüketimi karşılamıyor’

Ramazan ayı boyunca sıcakların bu şekilde seyretmesi ve tüketim tablosunun her geçen gün kendi rekorunu kırması olasılığı karşısında uzmanlar, Türkiye’nin ciddi bir enerji krizi ile karşı karşıya kalacağı yorumunu yaptı. Elektrik kesintileri, “Enerji arz ve talebinde bir sıkıntı mı var?” sorusuna Fırat Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Hidrolik Anabilim Dalı öğretim Üyesi Dr. Cihat Tuna, “Sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi sonucunda klima yüklerinin artmış olması, elektrik arzını talebi karşılayamaz hale getirmiş ve elektrik kesintileri kaçınılmaz olmuştur” yanıtını verdi. Elektrik tüketiminde yaşanan artışı “Cumhuriyet tarihinin rekoru” sözleri ile değerlendiren Tuna, elektrik üretiminin saatlere göre yaşanan tüketim artışını karşılamadığını kaydetti.

Karanlık tehdidi

Tuna, şu değerlendirmeyi yaptı:

“TEİAŞ verilerine göre Türkiye elektrik tüketimindeki artış özellikle 2016 yılından sonra ciddi sıkıntılara yol açabilecek gibi görülüyor. Bu yıl, geçen yılın aynı dönemine göre enerji tüketimi yüzde 12 arttı. Elektrik tüketimi bu hızla artarken üretimi artırmaya yönelik yatırımlar zamanında yapılmazsa enerji alanında bir kriz kaçınılmaz olur. 2023 hedefi, ekonomide istikrar, sağlıklı büyüme gibi hedefleri başarabilmek için enerjide arz güvenliği şarttır. Bir kamu hizmeti olan elektriğin güvenli, sürekli ve ucuz bir şekilde sağlanması hedefi ile yapılacak enerji alanı yatırımları özel sektörün katkısı ile hızla yaşama geçirilmelidir. Aksi takdirde yaşanacak olumsuzluk maalesef, karanlık tehdididir ve hepimizi derinden etkileyecektir.”

Cumhuriyet Gazetesi - Enerji Eki

Wednesday, August 15, 2012

Rüzgara yatırım ithalatın önünü kesecek

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız "yaptığımız protokoller ve bunun çerçevesinde yapılacak yatırımlarla, Türkiye`nin yalnızca rüzgarla alakalı karar verilmiş ve lisansa bağlanmış yatırımlarında minimum 15 milyar dolarlık bir ithalatı kesmiş olacağız"


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, yaptıkları protokoller ve bunun çerçevesinde yapılacak yatırımlarla, Türkiye`nin yalnızca rüzgarla alakalı karar verilmiş ve lisansa bağlanmış yatırımlarında minimum 15 milyar dolarlık bir ithalatı kesmiş olacaklarını bildirdi.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TÜBİTAK arasında İşbirliği Protokolü İmza Töreni`ne katıldı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı`nda gerçekleştirilen törende konuşan Yıldız, enerjinin, Türkiye`nin büyümesindeki en önemli sektörlerin başında geldiğini söyledi.

Enerji sektöründe yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanılmasının önemini vurgulayan Yıldız, şunları kaydetti:

"Diyelim ki rüzgar santrali... Eğer siz tribün ve jeneratör kısmını yapamıyorsanız, burada yine yatırımları ithal kaynaklarla yapmak zorunda kalıyorsunuz. Bu bir paradoks, bunu aşmak zorundayız. İşte bu yaptığımız protokoller ve bunun çerçevesinde yapılacak yatırımlarla, Türkiye`nin yalnızca rüzgarla alakalı karar verilmiş ve lisansa bağlanmış yatırımlarında minimum 15 milyar dolarlık bir ithalatı kesmiş olacağız." Bakan Yıldız, bugün yapılan protokolle beraber 10 yıl içinde sanayileşmeyle ilgili çok önemli mesafeler katedileceğine dikkati çekerek, yatırımların mümkün olduğu kadar yerli kaynaklardan yapılması gerektiğini ifade etti.

TÜBİTAK`ın vereceği desteğe çok önem verdiklerini dile getiren Yıldız, "Ar-Ge faaliyetleriyle alakalı, tüm kurumlarımızla beraber yapılacak 15`e yakın bölümdeki destek için çok teşekkür ediyoruz" dedi.

"Ayakta kalmak, güçlü olmak zorundayız"

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün de Türkiye`nin uzun yıllar boyunca ihtiyaçlarını dışardan karşıladığını, potansiyelini açığa çıkarma konusunda biraz geri kaldığını belirtti. Bugün itibariyle ise Türkiye`nin büyük bir potansiyeli, imkanları ve kaynağı olduğunu anlatan Ergün, ihtiyaçların da gün geçtikçe büyüdüğünü söyledi.
Ergün, Türkiye`nin 10 yıl önceki üretim ve ihracat rakamlarıyla bugün aynı alanlarda yakalanan rakamlar karşılaştırıldığında, arada önemli bir fark olduğunu vurgulayarak, "130 milyar dolar üretim yaparken ihtiyacınız olan enerjiyle 800 milyar dolarlık üretim yaparken ihtiyacınız olan enerji aynı mı? Değil... Şimdi hedeflerimiz var. Fert başına 20 bin dolar milli gelir seviyesini aşmak istiyoruz. Bu da 2 trilyon dolar üretim, 500 milyar dolarlık ihracat demek, enerji demek... Bu üretimi, bu ihracatı enerji olmadan gerçekleştiremezsiniz" diye konuştu.

Enerjiyle ilgili tüm imkanların birlikte değerlendirilmesi ve bunun da Ar-Ge ile yapılması gerektiğini vurgulayan Ergün, şöyle devam etti: "Önümüzdeki dönemin en önemli konuları su, gıda ve enerji konularıdır. Herkesin bu konularda arz güvenliğini sağlaması, kendi teknolojilerine sahip olması gerekmektedir. Hele bizim gibi ülkelerin daha da bunlara sahip olması gerekmektedir. Dünyada iddiası olmayan, `azıcık aşım ağrısız başım` diye düşünen kişiler olduğu gibi ülkeler de olabilir ama biz öyle bir ülke değiliz. Bizim ağrısız başımız olmaz. Bizim başımız şu veya bu şekilde bu coğrafyada, büyük bir ülke olarak ağrır. Ağrıyor da zaten. Oradan, buradan, her yerden tacize de uğruyoruz ama aynı şekilde bu coğrafyada ayakta kalmak, güçlü olmak zorundayız."

Bugün yapılan protokolle, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TÜBİTAK`ın, önümüzdeki 10 yıl içinde çok büyük Ar-Ge projeleri gerçekleştireceklerini belirten Ergün, bunun çok önemli bir karar olduğunu söyledi. Bakan Ergün, "Burada büyük bir Ar-Ge potansiyeli var. Kurumlarımız da bu işbirliği ile büyük bir sinerji meydana getirmiş olacak. Enerji Bakanlığı ile TÜBİTAK arasında meydana gelen bu anlaşmayla büyük bir sinerji doğacaktır" dedi.

Kaynak: http://www.haberortak.com/Haber/Enerji/13082012/Ruzgara-yatirim-ithalatin-onunu-kesecek.php

KIBRIS icin tek care ruzgar enerjisi

AB kriterlerine göre, her ülkenin kendi enerjisinin en az yüzde 10'ununu alternatif enerji (yenilenebilir enerji) kaynaklarından sağlaması gerekiyor.

Hatta, 10 yıl sonra, her ülkenin alternatif enerji üretiminden yararlanma oranını yüzde 20'ye çıkarmasının da şart koşulması kararlaştırıldı. Mesela, bu amaçla güney Kıbrıs’ta Baf’ın Kukla köyü civarında 84 megawattlık rüzgar enerjisinden elektrik üretim tesisi kuruldu ve şu anda devrede…

***

Peki bizdeki durum ne? Kısaca özetleyim:

İhtiyaç duyduğumuz tüm enerji en eski teknolojiye sahip termik santrallerden ve en kalitesiz fosil yakıtlardan elde edilmektedir.

Dahası yenilenebilir enerji kaynakları, alternatif olarak düşünülmemiş, bu konuda hiçbir çalışma yapılmamış ve herhangi bir adım atılmamıştır.

Kısacası, bireysel uygulamaları saymazsak, devlet politikası olarak yenilenebilir enerji konusunda AB’nin yakınından bile geç(e)miyoruz.

***

Buna karşın, sanılanın aksine kuzey Kıbrıs’ta rüzgar enerjisi ile elektrik üretiminin en uygun yöntem olduğu biliniyor.

Yapılan çok sayıdaki araştırmaya göre (Haktanır,2002 /Altunç 2000 / Bıyıkoğlu 1995) Kuzey Kıbrıs’ta rüzgar enerjisinden faydalanmak için gereğinden fazla yer var.

Beşparmaklar, Girne Kuzey sahil Şeridi, Ercan Orta Mesarya, Gazi Magosa, Doğu Sahil Şeridi ve Güzelyurt Batı Mesarya bölgeleri bunlardan en önemlileri…

***

Araştırmalar gösteriyor ki, bu yerlerden bazılarına kurulacak küçük çaptaki rüzgar sistemlerinden 78.6 MWh’lik bir enerji elde edilmesi mümkün…

Kuzey Kıbrıs’ın elektrik ihtiyacının yüzde 75’ini karşılayan Teknecik santralının kapasitesinin 190 MW olduğunu düşünüldüğünde, demek ki orta çapta rüzgar enerji sistemleri kurulursa mevcut kapasitenin üzerinde elektrik enerjisi üretilebilir…

Günümüzde rüzgar tribünlerinden bir tanesinin 7MW’ın üzerinde enerji verebileceğini hesaba katarsak, bunlardan sadece 27 tanesi kurarsak tekneciğin yerini alabilir…

***

Aslında, 26 Eylül 2011 tarihinde Cumhuriyet Meclisi’nden oy birliği ile geçen bir yasamız da var: “Yenilenebilir Enerji Yasası” !!!

Bu yasa, yasanın amaç kısmında ‘‘Çevre Dostu Yeni Yöntemlerle Elektrik Üretimini Teşvik Etmek’’ ifadeleri yer alıyor.

Yasa, ‘‘Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Üretimi Teşvik Etmek’’ yanında, bir yandan da özel yatırılmada ‘‘Fon ve Gümrük Muafiyeti’’ de sağlaması bakımından önemli…

Ayrıca, evlerde üretilecek kullanım fazlası elektriğin de şebekeye satılmasına olanak sağlanıyor…

***

Üstelik, yasa yürürlüğe girdikten hemen sonra 2 Ekim 2011 tarihinde Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun ‘‘bu ay içinde rüzgar enerjisinden 20 megawatt dolayında elektrik üretimi için yap-işlet modeliyle, alım garantisi olan, vadeli sözleşmeli bir ihale’’ açacaklarını söylemişti.

Atun, ihalenin 3 ay içinde tamamlanarak projenin hayata geçmesini hedeflediklerini; rüzgar enerjisi için tesis kurulacak bölgenin de Güzelyurt, Akdeniz ve Serhatköy olduğunu da öne sürmüştü.

Ama henüz soyut laflar dışında somut bir adım yok.

***

Yine Bakan Atun 14 Ocak 2011 tarihinde Havadis Gazetesi’ne verdiği mülakatta ise ‘‘Serhatköy tepeleri yenilenebilir enerji bölgesi olur. 2 yıl içerisinde Serhatköy tepelerinde rüzgar ve güneş panelleri ile 20 megavatlık bir enerji üretimi olacak’’ demişti.

Ama neredeyse 2 yıl oldu daha kurulan tribün yok.

Gerçi, Serhatköy’de AB finansmanıyla bir süre önce KIB-TEK tarafından kurulan 1.25 megawatt kapasiteli güneş panelleri var…

Ancak, devletten çok bir sivil toplum inisiyatifi olarak Elektrik Mühendisleri Odası tarafından hayata geçirilmiştir ve kaderine terk edilmiştir.

***

Şimdi tüm bu söylenenler yokmuş gibi Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun 31 Temmuz 2012 tarihinde Bayrak Haber’e ‘‘yeni’’ açıklamalarda bulundu…

Bakan “KKTC’de yenilenebilir enerji alanında yepyeni bir sayfa açıyoruz. 29 yıllık cumhuriyet geçmişi olan KKTC’de 38 yılda yapılan bütün yatırımlar fuel oil idi. KKTC tarihinde ilk kez fuel oil dışında çevre dostu enerji üretimi alanına adım atmış oluyoruz. Tarihi bir adım atıyoruz. Hedef, vatandaşın cebinden çıkan parayı azaltmak” dedi.

'Kaynak: http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/85/col/191/art/16028/PageName/toplum

Saturday, August 11, 2012

Bakanlar Hatayda Rüzgar Enerji Santrali açtılar

(İHA) - Hatay’ın merkez ilçesi Antakya'ya bağlı Şanköy beldesinde, MOGAN Enerji Yatırım Holding A.Ş. yatırımıyla gerçekleştirilen Şenköy Rüzgar Enerjisi Santrali'nin açılış töreni, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, ithal enerjinin kolay olduğunu belirterek, "Ama biz zora talibiz. Biz yerli kaynaklarımızı ve yenilenebilir kaynaklarımızı arttıracağız" dedi.

Özel sektörlerle beraber büyümeyi hedeflediklerini belirten Yıldız, "Özel sektör ile büyümeyi ve özel sektör ile beraber bu piyasayı dizayn etmeye karar verdik. 10 yıl önce AK Parti hükümetimiz ile beraber, bu ülkenin idaresine konan irade ile Türkiye her yönü ile beraber büyümeye başladı. Yalnızca ekonomisi ile beraber değil, aynı zamanda beyniyle, zihniyle, kalbiyle kısacası bir çok yönüyle beraber büyüyor Türkiye. Tabii ki büyüyen ve ilerleyen Türkiye’nin gerileyen enerji sektörü olmaz. Tam tersi birazcık daha fazla büyümesi lazım ki bu enerji tüketimini karşılayabiliyor olalım" diye konuştu.

Yürüttükleri enerji politikaları ve stratejileri ile beraber Başbakan Erdoğan'ın talimatlarıyla da daha fazla büyüyen bir enerji sektörü oluşturulduğuna dikkat çeken Yıldız, "Geçtiğimiz yıla oranla Türkiye’nin elektrik tüketimi yüzde 11.8 civarında artı. Hatay’ın tüketimi daha da arttı. Yani dünya büyüyor ama Türkiye dünyadan daha hızlı büyüyor. Türkiye büyüyor ama Hatay Türkiye’den daha hızlı büyüyor. O yüzden Hatay’ın özellikle tüketimden daha fazlasını üretebilmesi ama aynı zamanda yerli kaynaklarıyla beraber üretebilmesi esastır. Türkiye’nin en önemli rüzgar kaynaklarından bir tanesinin Hatay’da bulunuyor. Bunu değerlendireceğiz" dedi.

"Bakın şu anda dünyada Çin 55 bin megavatlık rüzgar gücüne sahip, Türkiye’de ise bu 2 bin megavat” diyen Bakan Yıldız, “Bu gördüğünüz rüzgar gülleri, hem buranın modern görüntüsüne katkı veren ve burada elektrik üreten bir yapıyı Çin, Türkiye’nin kurulu gücü kadar yaptı. Dünyada Türkiye’nin kurulu gücünün 5 katı kadar rüzgar var. Demek ki dünya elektrik tüketiminin yüzde 3’ünü bu rüzgar santralleri karşılıyor. Her geçen gün bu oran daha da artıyor” ifadelerini kullandı.
Teknolojinin ilerledikte, fiyatlar makul hale geldikçe rüzgar güllerinin Türkiye’deki kullanılabilirliğinin de arttığını vurgulayan Yıldız, “Biz şu ana kadar 11 bin megavat civarında, yani şu anda rüzgardaki kurulu gücün en az 6 katı kadar daha rüzgar santrali yapmayı planlıyoruz. Bunların da 2015 yılına kadar gerçekleşeceğine inanıyoruz. Ondan sonra bitecek mi? Hayır. Hatay gibi, Balıkesir, Bandırma gibi, Bodrum, Alaçatı, İzmir, Manisa gibi, Çanakkale gibi ilerimizde rüzgarın çok bol ve sürekli estiği ilerimizde inşallah bu yatırımlarımızı gerçekleştireceğiz” dedi.
Bir enerji bakanlığı için ithal enerjiden daha kolay bir şeyin olmadığını belirten Yıldız, “Oturduğunuz yerden telefonunuzu açıyorsunuz, doğalgazınızı sipariş ediyorsunuz. Bizim önerdiğimiz ve talep ettiğimiz bu değil. O işin en kolay tarafı. Bizler yerli kaynaklarımızı, yerli kömürlerimizi kullanarak enerji üretimini arttıracağız. İnşallah bunu hep beraber yapacağız. Tufanbeyli’de 450 megavatlık yerli kömür santralini ihale ettik, bu ayın sonunda Soma’da 350 megavatlık bir kömür kaynaklarımızın santral ihalesini yapacağız. Yenilebilir kaynaklardan rüzgar gibi, güneş gibi, jeotermal gibi kaynakları, su kaynaklarımızı ihale edeceğiz ve biz işin zoruna ama yerli olanına talibiz. Biz yerli kaynaklarımızı ve yenilenebilir kaynaklarımızı arttıracağız” diye konuştu.

Açılışta ev sahibi sıfatıyla konuşan Adalet Bakanı Sadulah Ergin de, hayırlı bir hizmeti ülkenin ve milletin istifadesine sunmak için toplandıklarını belirterek, “Şu anda durmakta ve konuşmakta zorlandığım bir platform üzerindeyim. Çok sert bir rüzgar var. Ama bu rüzgar şu anda bizim ve sizin için biraz rahatsızlık verici ama Türkiye için dönen bu rüzgar tribünlerine can veriyor. Onlar için enerji üreten Allah’ın bize lütfettiği bir imkan. Dağlarımızda taşlarımızda, bu enerjiyi bugün Türkiye’mize kazandıran dışarıya göndereceğimiz dövizlerden tasarruf ettiren ve aynı zamanda daha az doğalgaz ithalatı demek olan, daha az petrol ithalatı demek olan bu tesisler inanıyorum ki Hatay’ımıza ve Türkiye’mize çok önemli katkılar sunacaklar” dedi.
Türkiye’nin bir çok alanda olduğu gibi enerji alanında da son yıllarda çok önemli yatırımlara imza attığını ve bu yatırımları hizmete sunduğunu belirten Ergin, “Türkiye’nin bir baştan bir başa temel alt yapısı yeniden inşa edildi. Bunun paralelinde Hatay ilimizde bu yatırımlardan kendi payına düşenleri aldı ve almaya da devam ediyor. Gerek enerji de gerek ulaşımda, sağlıkta, eğitimde adalette yapılan tüm hizmetler Hatay ilini de içine kapsayarak 74 milyonu kucaklayan ve onları güçlendiren noktaya taşındı” diye konuştu.

“Türkiye ekonomisini güçlendiriyor. Türkiye alt yapısını güçlendiriyor” diyen Ergin, “Taş üstüne taş koyuyor. Yeni tesisleri hizmete alıyor. Böylece bu büyük ülkenin bu büyük milletin geleceğini, yavrularımızın geleceğini inşa ediyoruz. Bir taraftan alt yapımızı inşa ederken diğer taraftan da ülkemizin demokrasi standartlarını güçlendiren, demokrasimizi sürdürebilir hale getirilen ve standartları daha yukarılara taşıyan hizmetlere imza atılıyor. Bu şekilde kalkınan güçlenen sürdürülebilir bir demokrasiye kavuşan ülkemiz kendi içinde birliğini, dirliğini ve beraberliğini tesis ederken, bölge barışına da önemli hizmetler sunmak için elinden gelen gayreti ortaya koyuyor. Rüzgar enerjisi gibi veya buna benzer hizmetlerin sayısı her geçen gün artacak. Bu eseri şehrimize ve Şenköy beldemize kazandıran firmaya ve onun temsilcilerine teşekkür ediyor ve bundan sonra da yeni yatırımlar beklediğimizi ifade ediyorum” ifadelerini kullandı.
MOGAN Enerji Yatırım Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Ali Karaduman’ın yaptığı konuşmanın ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Adalet Bakanı Sadulah Ergin, Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz, AK Parti Hatay Milletvekili Orhan Karasayar, Antakya Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve Şanköy Belediye Başkanı Mustafa Sayın ile birlikte 9 rüzgar tribününden oluşan 27 megavatlık rüzgar enerjisi santralinin açılışını gerçekleştirdi.

Kaynak: http://www.haberx.com/bakanlar_ruzgar_enerji_santrali_actilar%2817,n,11048919,110%29.aspx

Zeytinlerinizi kuruttuk kredileri geri verin.

Zeytinlerinizi kuruttuk kredileri geri verin.

İzmir Karaburun’da köylüler, Tarım Bakanlığı’ndan aldıkları kredi ile köylerinin çevresine zeytin ağaçları dikti. Ancak ağaçlar büyümeden köyün yakınına Rüzgar Enerjisi Santrali (RES) ruhsatı verilince ağaçlar önce birer birer söküldü, kalanları da sulanamadığı için kurudu. Bakanlık şimdi kredi ile zeytin fidanı diken köylülerin fidanlara iyi bakamadığını söyleyerek verdiği krediyi geri istiyor. Aziz Nesin öykülerini aratmayan bir durumla karşı karşıya kalan Karaburun’un Yayla köylülerinden Mustafa Şenbahar, başlarından geçen ilginç olayı BirGün'e anlattı.

RES ZEYTİN FİDANLARINI KURUTTU
Şenbahar’ın anlatımına göre, 2007’de yaşadıkları köye zeytin ağacı dikmeye karar veren dört köylü ve muhtar Yusuf Arıcı, Tarım Bakanlığı’ndan sertifikalı zeytin kredisi alır. 570 dönüm araziye dönüm başına 250 TL veren beş köylü, zeytin fidanı diker. Zeytin fidanlarını diktikten sonra, 2009’da Lodos Elektrik Üretim A.Ş. lisans alarak köye Rüzgar Enerji Santrali (RES) tribünleri dikmeye başlar. Sıkıntılar da bundan sonra başlar. Şirket 74 dönümlük zeytin alanını telle çevirdiği için fidanların bir bölümü sulanamaz ve kurur. Şirket 2080 zeytin ağacını söker. Köyün etrafında da pek çok yere ‘Şantiye sahasıdır, girilmez’ yazıları asılır, şirket köylüleri adeta iş yapamaz hale getirir.

ÖNCE TEŞVİK SONRA ENGEL
Mağdur köylüler adına konuşan Şenbahar başlarına gelen olayın devamını şöyle anlatıyor: “Tarım Bakanlığı tarım alanı diye önce teşvik primi veriyor. Sonra da alanı imara açarak, ağaçların yetişmesine engel olup primlerin parasını geri istiyor. Bizlere henüz tebliğ ulaşmadı. Ancak kaymakamın kredinin geri ödenmesi noktasında karar verdiğini öğrendik. Böyle saçma bir durum olabilir mi?”

BİLİRKİŞİ DE KÖYLÜLERİN YANINDA
Köylüler Bölge İdare Mahkemesi’ne imarın iptali için dava açar. Bilirkişi rüzgar enerjisinde kamu yararı olmadığı açıklayarak köylülere destek verir. Şimdi ise gözler mahkemeden çıkacak kararda. Mustafa Şenbahar, Enerji Bakanlığı ile Enerji Piyasası Denetleme Kurulu'na ayrı ayrı dilekçeler yazdıklarını; ancak, iki kurumun da topu birbirine atıp "Yetkili biz değiliz" diyerek kendilerini geçiştirdiklerini belirtti. Şenbahar’a göre, “Her şey planlanmış, sadece kılıfına uydurmaya çalışıyorlar!”

KÖYLÜLERDEN İSTİHBARAT TOPLANIYOR İDDİASI
Yayla köyünde elli hanenin bulunduğunu ve köyde yaklaşık yüz yirmi kişinin yaşadığını söyleyen muhtar Yusuf Arıcı ise köyden iki kişinin santralde işe alındığını ve bu kişilerden köylü ile ilgili bilgi toplandığını iddia etti. Şirketin tribünleri kurması ile köyde yaşamın imkansız hale geleceğini, gürültü ve çevre kirliliğinin yaşanacağını söyleyen Arıcı, köylerini ve topraklarını savunmaktan vazgeçmeyeceklerini de sözlerine ekledi.

Kaynak: http://www.birgun.net/actuels_index.php?news_code=1344414912&year=2012&month=08&day=08

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTIR

Kayseri Genç TEMA ve ERÜ Yeşil Nefes Ağaçlandırma Kulübü gönüllülerinden Oğuz Ergun, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine dikkat çekti ve...

KAYSERİ    Kayseri Genç TEMA ve ERÜ Yeşil Nefes Ağaçlandırma Kulübü gönüllülerinden Oğuz Ergun, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine dikkat çekti ve söz konusu kaynaklarının kullanımının artırılmasının, enerjide dış kaynaklara bağımlılığı azaltacağını belirtti.Grup adına açıklamada bulunan Erciyes Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu öğrencisi Oğuz Ergun, 'Hem rüzgar hem de güneş enerjisi bakımından ülkemiz oldukça şanslı bir konumdadır. Güneşli gün sayısının fazla olduğu ülkemizde güneş enerjisinden elektrik elde etmek daha az maliyetlidir. Son yıllarda yapılan rüzgar ölçümleriyle görülüyor ki ülkemizin rüzgar enerji haritası bu enerji teknolojisine yatırım yapılacak düzeydedir. Birçok gelişmiş ülkenin yenilenebilir enerji teknolojileri olduğu halde güneş ve rüzgar gibi kaynakları olmadığı için bu büyük fırsatı değerlendirememektedirler.' dedi.Güneş ve rüzgar enerjisi kaynaklarına herhangi bir ücret ödenmediğine dikkat çeken Ergun, söz konusu kaynakların tükenmesinin de söz konusu olmadığını belirtti. Ergun, yenilenebilir enerji kaynaklarının, hem ucuz olması hem de çevreyi korumaya destek sağlaması bakımından Türkiye için önemini vurguladı. Ergun 'Mevcut enerji üretimimizin doğalgaz gibi ülkemizde bulunmayan ve bizi enerjide dışa bağımlı hale getiren enerji yerine, stratejik olarak büyük önem taşıyan yenilenebilir enerji kaynaklarımızın kullanılması şarttır.' ifadelerini kullandı.

Kaynak: http://www.haberflash.com/YENILENEBILIR-ENERJI-KAYNAKLARI-DISA-BAGIMLILIGI-AZALTIR-48717.html

Evin önüne rüzgâr gülü diken para basacak

 Yenilenebilir Enerji Yasası'yla apartmanlara kendi enerjisini üretip, fazlasını devlete satma imkânı getirilince şirketler harekete geçti. Icon Wind Enerji, 20 kw'lik türbin kuran 15-20 daireli bir apartmanın her ay 250 dolar kazanacağını belirtiyor

Türkiye'de elektrik talebi yüksek olunca enerjiyi paraya çevirme konusunda kafa yoranların sayısı da artıyor. Yenilenebilir Enerji Yasası'yla lisans almadan enerji üretenlere devletin kilowatt/ saat başına 7-11 dolar/sent arasında para ödeyeceğini açıklamasının ardından yıllardır bu alana yatırım yapanlar tek tek gün yüzüne çıkmaya başladı. Bunlardan biri de Icon Wind Enerji. Rüzgâr türbini üreten şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Alkış'ın ismini Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerinde Yıldırım Demirören'e karşı aday olduğu sırada duymuştuk. Aynı zamanda Türk-Hint İş Konseyi Başkan Yardımcısı da olan Alkış rüzgâr türbinleriyle enerjide önemli bir adım atılacağı iddiasında. Alkış'a göre yüzde 95 yerli üretim olan dikey rüzgâr türbinleriyle apartmanlar, KOBİ'ler, okullar, camiler kendi elektriğini üretecek ve kullandığından fazlasını devlete satarak para kazanacak. Ayrıca 20 kilovat gücünde bir türbin kuran 15-20 daireli bir apartman, rüzgâr gülü yüzde 50 verimle çalışsa bile yatırdığı parayı maksimum 5 yılda geri alacak. Üstelik her ay 160 ila 250 dolar da para kazanacak. Şimdiden siparişler geldiğini, hatta şirketi bir Arap milyarderin istediğini anlatan Alkış, "Önce rüşdümüzü ispat edelim. Ortaklıklara sonra bakacağız" dedi.

RÜZGâR TÜRBİNİ GELİR KAPISI
* Ilk adım türbinin konulacagı yerde rüzgâr ölçümü yapmak. Türbin 2 metre/saniyelik rüzgârla (bayragı dalgalandıracak kadar olması yeterli) bile çalısıyor. Ancak sirket ölçümlerde minimum 5.5 m/sn siddet arıyor. Bu da saatte 20 kilometre hızla esen bir rüzgâr demek.
* 20 daireli apartmanda her daireye aylık 100 liralık elektrik faturası geldigini varsayarsak bu bir dairenin ayda 250-300 kilovat elektrik tükettigi anlamına gelir. 20 daire için toplam aylık tüketim 5 bin kilovat (20 daire çarpı 250 kw/h) oluyor.
* Söz konusu türbine göre hesaplama yaparsak; 20 kw/h'lik bir türbinin yüzde 50 verimle çalıstıgında aylık üretecegi elektrik 7 bin 200 kw oluyor. 5 bin kw tüketen apartman 7 bin 200 kw üreterek 2 bin 200 kw'yi devlete satıyor. 7.3-11 dolar sent alım yatıyla apartmana devlet ya da dagıtım sirketi 161-242 dolar para ödüyor.
* Ikinci adımda, türbinin ürettigi elektrigin dogrudan sehir sebekesine verilmesi var. Apartman/isyerinin çatısından sebekeye hat çekilip, apartmanın ne kadar elektrik ürettigini anlamak için bir trafo konuluyor. Apartman sakinleri eskisi gibi elektrigi kullanmaya devam ediyor.
* Yenilenebilir Enerji Yasası'na göre devlet fazla elektrigi vatandastan kilovat/saati 7-11 dolar sentten satın alacak. Alım yatı türbinin yerli kullanım oranına göre degisecek.
* Ay sonunda apartmanın rüzgâr türbininin ürettigi elektrik ile kat sakinlerinin tükettigi miktar hesaplanıyor. Aradaki fark apartmanın lehine ise dagıtım rması, bu apartmana ürettigi elektrigin parasını ödüyor.

ASKER İÇİN ÖZEL TASARIM
Alkış, Türkiye'de 8.5 milyon bina, 45 bin okul, 13 bin akaryakıt istasyonu, 90 bin cami, 253 bin KOBİ olduğun belirterek potansiyelin büyüklüğüne dikkat çekti. İlk türbini geçen yıl Ülker'in Topkapı'daki fabrikasının çatısına yaptıklarını anlatan Alkış, "Şu anda Kilis'te birkaç KOBİ ile Bodrum'da villaların çatısına konuldu. Silivri'de de bir köye uygulanıyor. Terzi usülü isteğe göre 1, 5, 10, 25 ya da 50 kw'lik sistemler kurulabiliyor" dedi. 65 ülkede patent aldıklarını anlatan Alkış, ordu için de taşınabilir türbin tasarlandığını, bunların sınır karakolları ve operasyon bölgeleri için konteynır şeklinde tasarlandığını anlattı.

HEDEFİM YÜZDE 100 YERLİ TÜRBİN
Alkış, Türk mühendislerin geliştirdiği panelin yüzde 95'inin Türkiye'de üretildiğini sadece jeneratör kısmının ithal edildiğini belirterek, şöyle konuştu: "TÜBİTAK ve KOSGEB ile birlikte çalışılarak 1 yıl içinde Türkiye'de üretme sözü verdim." Yenilenebilir Enerji Kanunu, 500 kilovata kadar kendi elektriğini üretmek isteyen vatandaş, KOBİ, apartman ya da herhangi bir ekonomik birime, kullandığı elektriğin dışında ürettiğini satma imkânı veriyor. 500 kilovatın altındaki üretimler için de devlet bir üretim lisansı istemiyor. Türbinlerin üretiminde yerli yapıma göre ödenen para kademeli olarak artıyor.

KOSGEB DESTEK VERİYOR
Projeye KOSGEB'in destek verdiğini kaydeden Alkış, şu anda KOBİ'ler için KOSGEB ve Halkbank ile birlikte bir proje üzerine çalıştıklarını söyledi. Alkış konuyu şöyle özetledi: "Diyelim ki türbinin maliyeti 100 lira. Bunun 30 lirasını KOBİ kendisi karşılıyor. 30 lira da KOSGEB desteğinden geliyor. Kalan 40 lira için de Halkbank'ın 'Yenilenebilir Enerji Destekleme Fonu' devreye giriyor. Böylece KOBİ en önemli girdi maliyetlerinden birinden kurturuluyor. Hem maliyetini düşürüyor, hem de rekabet edilebilirlik konusunda önemli bir avantaj yakalayabiliyor."


Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2012/07/29/evin-onune-ruzgr-gulu-diken-para-basacak