‘Rüzgâr enerjisinin önü açılsın, doğalgaz faturası düşsün’
Polat Enerji Genel Müdürü Zeki Eriş, Türkiye’de yılda 3 bin MW’lik rüzgar enerjisi santralinin devreye alınabileceğini söyledi. Eriş, bu yapılabilirse, doğalgaz faturasının her yıl 1 milyar dolar aşağıya çekilebileceğini anlattı.
Polat Enerji, Türkiye’nin önde gelen rüzgar yatırımcılarından biri. GS Kulübü Eski Başkanı Adnan Polat’ın şirketi. Yüzde 50 Fransız ortaklı Polat Enerji’nin kuruluşundan bugüne gelişine kadar ciddi katkıları bulunan Genel Müdür Zeki Eriş, soruları cevapladı. Hem Polat Enerji’yi, faaliyetlerini, hedeflerini, hem de Türkiye’deki rüzgar yatırımlarının sorunlarını, çözüm önerilerini anlattı.
Şu anda rüzgar enerjisi sektöründe durum nedir?
Biliyorsunuz, bizim için sevindirici olan, 20 bin MW’lik rüzgar gücü potansiyeli olması. Şu anda 2300-2400 MW’lik pervanesi dönen santral var. 18 bin MW daha eklenecek. Bizim için önemli olan, teknik, idari, mali anlamda yapılabilir projeler geliştirmek ve bunları ekonomiye kazandırmak.
Peki bunun için ne yapılmalı?
Bir süre önce rüzgar santrali işletmecileri olarak Ankara’da bir araya geldik ve bu sorduğunuz soruya da cevap aradık. Ama sadece pervanesi dönenler, halen rüzgardan elektrik üretip de PMUM’da veya ikili anlaşmalarla müşterilerine satanlar olarak bir araya geldik. Toplam 61 santral ve bunların sahibi 25 ana şirket. Konuştuklarımızdan çıkardığımız sonuçlar 7-8 ana başlık altında toplanabilir. Türkiye’de rüzgârın önünü açmak için neler yapılması gerekiyor sorusuna cevap aradık. Gerçek yatırımcıları tenzih ediyorum, realist olmayan teklifler vererek lisanslar alıp, daha sonra yatırımcıların karşısına gelip, arkadaş ben lisans aldım, gelin bunu benden satın alın denmesinin önüne nasıl geçeriz, başta bu olmak üzere meseleyi tüm yönleriyle masaya yatırdık.
Neden böyle bir birliktelik diye sorsak?
2200 MW kurulu güç için neredeyse 4 milyar dolar para yatırmış şirketlerin mutlaka dinlenmesi gereğinden yola çıktık. Ama bu bir dernek değil, bir nevi kulüp, bir tür network, kendi özel misyonu olan bir beraberlik. Misyonumuzun birinci önceliği sektörün gelişimi için oluşturduğumuz önerileri kamu otoriteleriyle, EPDK ve Enerji Bakanlığı ile belki daha üst otoritelerle konuşmak, tartışmak…
Rüzgar santrali yatırımları çok mu yavaş ilerliyor?
Şimdi bizim için sektörün gelişimi birinci öncelik. Sadece 50-100 MW daha lisansım olsun diyen bir şirket değiliz. Gerçekten Türkiye’de 2023 yılında 20 bin MW rüzgar türbini dönmesini çok istiyoruz. Ama bunu biz yapamayız. Hatta 2009′da Polat Enerji’ye yüzde 50 payla ortak olan Fransız EDF’in Yenilenebilir Enerji Şirketi bile kurulduğu günden bugüne ancak 4 bin MW rüzgar tesisi kurmuş. Dolayısıyla 20 bin MW’nin tüm lisansını bize hemen yarın verseler, yapamayız. Ama biz Türkiye’de 20 bin MW’nin yapıbabileceğine inanıyoruz ve bunun için çalışıyoruz.
Polat Enerji ortaklığının hedefi neydi?
Burada yatırım yapmak isteyen EDF araştırmalar yapmış, sonra doğrudan gelip Adnan Bey’e “Türkiye bizim için yatırım yapılabilir bir ülke siz de bizim yatırım kriterlerimize birebir uygun bir şirketsiniz. Ortak olmak istiyoruz” dediler. Yenilenebilir enerjiye destek beklentilerini gördüler. 2008 yılında elektrik fiyatı yüksekti, doğalgazda sübvansiyon yoktu. Reel bir elektrik piyasası vardı. Sektörün geleceğine de güvendiler. Yüzde 50′yi aldılar.
Ortaklık nereye kadar sürecek?
Aslında EDF bizimle çalışmaktan çok memnun. Ama şu aşamada bazı çekinceleri oluşmaya başladı ne yazık ki. Yine de Türkiye’den çıkmak, bizimle ortaklıktan ayrılmak gibi bir niyetleri yok. Şu anda 50-50 payla gayet güzel bir dostluk ve sağlıklı ticari işbirliği ve anlayış birliği içinde ilerliyoruz.
Tereddüt nerede başladı?
En önemlisi Türkiye’de elektrik fiyatının reel şekilde oluşmaması. Türkiye’de elektrik fiyatı doğalgaza sübvansiyon dolayısıyla, olması gereken 8- 8.5 euro centler yerine 5.5-6 euro centler seviyesinde. Dolayısıyla EDF’nin öngörüleri şaşmaya başladı. Çünkü EDF gelirken tüm söylem elektrik piyasasının tamamen liberalleşeceği yolundaydı. Bu geciktikçe sübvansiyonların fiyatlar üzerindeki baskısı artıyor. Bu baskı yatırımların geri dönüş öngörüleriyle ilgili tereddütlere yol açmaya başlıyor. Çok daha hızlı yatırımlar planlarken şu anda biraz daha bekleyelim görelim politikaları gündemde. EDF bu riskleri analiz ediyor şu anda doğal olarak.
Bu nasıl aşılacak?
Türkiye, yenilenebilir elektriğe 5.5 Euro Cent’in üzerine ekstra bir destek vermesi halinde zarar edecek bir ülke değil, Avrupa’yla kıyaslandığında. Çünkü zaten elektrik maliyeti 8.5 euro cent Türkiye’de. Bir doğalgaz çevrim santralinin ne kadar gazla ne kadar elektriği kaç maliyetle ürettiğini biliyoruz. Yakıt maliyeti, bakım onarımı, işletmesi, amortismanı eklendiği zaman en az 9 euro centten satış yapması gerekir basiretli bir tüccarın. Ve Türkiye’de doğalgaz, elektrikte yüzde 50 payla dominant bir kaynak olursa akıllı bir yatırımcının tercihi gaz santralidir… Peki siz deli misiniz? Biz deli değiliz ama birincisi EDF ile ortaklığımız olması farklı yatırımlara girmemize engel. İkincisi gönülden böyle bir şey istemiyoruz. Gaz hükümranlığı varken buna katılmak içimizden gelmiyor. Üçüncüsü de sistem bugünkü hatadan bir gün geri dönecek. Elektrikte liberal bir piyasanın oluşacak ve o zaman biz gücümüzün yettiği kadar RES yapabiliyor olacağız… Yeni başvurular? Şimdi bugün rüzgar başvuruları kapalı. Neden müracaat edemeyeyim? Engel ne? Geçmişte yapılmış bir hata, bir başka hata ile düzeltilmeye çalışılıyor. Rüzgar ölçümü şartını kaldır, 10 bin lira teminat mektubu ve bir haritaya beş nokta koyup gelene lisans ver. Tabii bir günde 78 bin MW’lik başvuru gelir. Böyle bir hata yaptın, hatayı fark ettin, geçen sene ölçüm geri geldi. Ama niye başvuruyu kapatıyorsun? Yani kapattıkça, bekledikçe sisteme bağlanabilecek 20 bin MW’lik kapasitenin önünü kesiyorsun.
Ölçüm geldiğine göre yeni başvurular açılacak sanki…
Şimdi konu yeniden ele alınıyor. Ölçüm zorunluluğu getirdik, bir tarih açıklayalım, ölçüm yönetmeliği başlasın, 1- 1.5 sene sonra gene müracaatları toplayalım, çoklu varsa yarıştıralım falan diye düşünülüyor. Benim kanaatimce kaotik, yatırımcıları birbirine kırdıracak, yatırımcının özkaynağını çabuk tüketecek, optimum kullandırmayacak bir yönteme doğru yine koştura koştura gidiyoruz. İnsanları yarıştırmayın, bırakın projesini geliştirsin, yapsın, getirsin, yapılabilir projeyse, ölçüm yapmışsa, izinlere ilişkin ön görüşleri toplamış mı buna bakın.
Şu anda nasıl bir prosedür işliyor ve sakıncası ne?
Bir tane dilekçe, bir tane ölçüm direği raporuyla gidiyorsun, hadi bana hat ver. Diyelim ki alıyorsun ön lisansı. Eskiden lisans dört sene bağlıyordu, ön lisans iki sene bağlıyor. Ne oldu, yine iki sene bağlıyor. Ama benim dediğim yöntemde, çalışıyorsun, getirip veriyorsun dosyayı, bu santral yapılabilir bulunursa al sana bağlantı. Ben bu dosyayı hazırlayıp geldikten sonra, iki ayda imar planı alırım, üç ayda inşaata başlarım, 8 ayda santrali bitiririm.
Şu anda ne kadar sürüyor?
Şu anda iki sene ön lisans bekleyeceğim. İki sene sonra lisans alacağım. Sonra inşaata başlayacağım. Bu arada müracaat için de gün açacak, iki sene sonra ben ölçümlerimle gidip yarışacağım, ihale bitecek de… Yani iki sene ön lisans, iki sene yarış, iki sene inşaat, toplam altı sene.
Nasıl bir süreç işliyor biraz anlatır mısınız?
Şimdi yatırımcı aldı ön lisansı ama gitti çarptı duvara. Kuş göç yolu, hava koridoru, radar, milli park, o, şu, bu. Ama almış 100 MW lisansı, hemen vazgeçer mi? ?Bu sefer ‘bu kuş göç yolu raporunu nasıl değiştirtirim, karayolu güzergahını, nasıl değiştirtirim, adamını bulup havayolu haritasını değiştirtebilir miyim acaba diye… İki sene süresi var çünkü. 1 yıl 11 ay 29 gün sonra bir dilekçe veriyor EPDK’ya. Çalıştım ettim ama burada kuş göç yolu raporu var olumsuz. Al sen bu lisansı geri, teminat mektubumu iade et bana. İki sene sonra… Ne anladım ben bu işten? Teminat mektubu bir işe yaramadı. Mücbir sebep diye geri alıyor parasını çünkü. Ama lisansı aldıktan bir hafta sonra gördüğü engeli, tam bir sene 11 ay 29 gün bekletme hakkı veriyorsun bu adama.
Gecikmeler yabancı yatırımcıyı tereddüde sürüklüyor
Avrupa’da 45-50 Euro / MWh seviyesinde ortalama elektrik fiyatı varken, yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik için 8.5-9 euro cent’lik bir alım taahhüdü tabii ki gerekiyor. Çünkü pazar size rekabet ortamı içinde bu imkanı sağlamıyor. Fakat Türkiye’de durum bunun tam tersi. Olması gereken elektrik fiyatı 8.5 euro cent iken siz alım garantisini 5.5 euro cent verirseniz yatırımcı için otomatik olarak bir risk ortaya çıkıyor. Gaz kontratlarının yüzde 80′inin özel sektöre devri, sübvansiyonun kaldırılması, üretim tesislerinin özelleştirilmesi gibi adımlar geciktikçe, yani piyasada liberal yapı oluşmayınca da fiyat baskısı ve alım garantisinin yetersizliği dolayısıyla yabancılar yatırım hızını revize ediyor. Tüm yabancı ortaklı şirketlerde bu durum var.
Rüzgardaki gecikme her yıl 1 milyar doları gaza ödetir
Bugün bin MW rüzgar santrali 3 milyar kWh elektrik üretir, 300 milyon dolarlık gaz parası demektir bu. 1000 MW’yi bir sene geç aldın mı 300 milyon dolar gaz parası veriyorsun bu memlekette.
Çünkü ikamesi gaz bunun. Yılda 3 bin MW rüzgar santrali yapma hedefi 10 milyar kWh elektrik demek. Bu da geciktiğin her bir yıl, 1 milyar doları havaya atmak demek.
Bürokrasideki düzelmeyi, hızı, avantaja çevirelim
Türkiye çok güzel noktalara gidiyor. Hakikaten Sayın Başbakan bazen çıkıp, bürokrasiden derdi olan bana gelsin diyor ya. Bu bürokrasinin önünü hakikaten çok iyi açtı. Bakanlıklar çok güzel işler yapıyor. Ben gittiğimde DSİ bölge müdürlüğüne, müze, tabiat varlıkları birimlerine, kapı açılıyor, çayım kahvem ısmarlanıyor. Çağırıyorlar ilgili memuru, şunu şuraya kaydırırsanız şöyle olur, böyle yapalım diye çözüm arıyor. Bırak dosyayı, haftaya gel denilmiyor artık. Bunu yatırımcının avantajına çevirmemiz lazım bizim artık.
Kaynak: http://enerjienstitusu.com/2013/04/19/ruzgar-enerjisinin-onu-acilsin-dogalgaz-faturasi-dussun/
No comments:
Post a Comment
Note: Only a member of this blog may post a comment.