Blog Archive

Tuesday, October 23, 2012

Şarköy"de İkinci Rüzgar Santrali Kurulacak

Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde 2009 yılında elektrik üretimine başlayan Alize Enerji’ye ait Sarıkaya Rüzgar Enerji Santrali’nden sonra, ikinci rüzgar enerji santrali, ünlü işadamı Hüsnü Özyeğin’in kurucusu olduğu Fiba Holding iştiraklerinden, Fina Enerji tarafından, “Kızılcaterzi Rüzgar Enerji Santrali” adı altında kuruluyor.

Santralin kurulacağı bölgedeki köy kahvehanesinde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) toplantısı yapıldı. Toplantıya, Fina Enerji yetkilileri ile Gaia Finansal Danışmanlık şirketi yetkilileri, Köy Muhtarı Nazmi Kaçar, İl Genel Meclis Üyesi İbrahim Yılmaz, MHP İlçe Başkanı Naci Bayraktar ve köy halkı katıldı.

Gaia Finansal Danışmanlık şirketi yetkilisi Gediz Kaya, proje hakkında toplantıya katılanlara bilgi verdi. Projenin Kızılcaterziköy’e 10 km, Yeniköy’e 3 km uzaklıkta, Doğan Tepe mevkiinde inşa edileceğini ifade eden Kaya, “Burada 8 adet türbin inşa edilecek. Toplam 12.8MW kurulu güce sahip olacak, 42,048 MW saat elektrik üretecek. Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’ndan (EPDK) 49 yıllık lisans alındı. İnşaat çalışmaları 45 gün içinde başlayacak, 2014 yılının Şubat-Mart ayında da tamamlanarak elektrik üretimine geçilecek. Proje yaklaşık 1,5 yılda tamamlanmış olacak.” dedi.

Proje inşaatının Osres Elektrik Üretim A.Ş. tarafından yapılacağı, yapılan incelemelerde santralin kurulacağı alanın kuş-göç sahası içinde yer almadığı belirtildi.

Fina Enerji Saha Operasyon Müdürü Emre Taşan, şirket olarak Türkiye genelinde rüzgar santralleri kurduklarını ifade ederek “Hatay’da Ziyaret RES’i, Bergama’da Ütopya RES’i kurduk şu an faaller. Manyas, Kırklareli, Malkara Elmalı köyünde 14 türbinden oluşan proje aşamasında olan çalışmalarımız var. Şarköy’de iki yıldır rüzgar ölçümleri yapıyoruz. Kızılcaterziköy RES adını alan santralimiz 8 türbinden oluşuyor. Türbin yükseklikleri 85 metre, kanat boyu 50 metre olacak. Kanatların açılımı ise 135 metreyi bulacak. Türbinlerimiz Almanya’dan, General Elektrik firmasından gelecek. Her bir türbin 4 parçadan oluşacak, monte edildikten sonra boyu 85 metreyi bulacak. Santralin kurulacağı arazinin büyüklüğü 1500 metrekare olarak planladık, burada inşaat öncesi zemin etüt çalışmaları, sondaj yapacağız. Santralin maliyeti 30 milyon TL’yi bulacak”” dedi.

Kaynak: http://www.haberfx.net/sarkoyde-ikinci-ruzgar-santrali-kurulacak-haberi-611538/

Rüzgar Enerjicilerinin Tabiat Parkı İnadına Sert Tepki

Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Balıkesir Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu tarafından 25 Eylül 2012 tarih ve 19 sayılı kararına göre; ilçe sınırları içinde Türkiye’nin en büyük doğal sit alanı olarak da kabul edilen Ayvalık Adaları Tabiat Parkı içerisinde Rüzgar Enerjisi üretilmesinin önünü açmasına, Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen sert tepki gösterdi.

Türközen; önceki gün Belediye Başkanlık Makamında düzenlediği basın toplantısında, Balıkesir’li bir firmanın Ayvalık Adaları Tabiat Parkı Sınırları içinde Rüzgar Enerjisi Santrali(RES) kurmak için yaptığı girişimleri her defasında geri çevirdikleri halde, söz konusu firmanın bakanlık ve yasaları kullanarak, tabiat parkına santral kurabilmesinin önünün açıldığını söyledi. Ayvalık ta doğal sit alanında Rüzgar Enerji Santrali kurma girişimi plan ve yasa duvarına toslayınca, Çevre ve Orman Bakanlığı 1/25 binlik planı revize ettiğini anlatan Türközen, hükümetin de yasayı değiştirdiğini belirterek, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı içinde Rüzgar Enerji santrali (RES) kurulması girişimlerinin yanı sıra 6094 sayılı yasada yapılan değişiklikle doğal sit alanlarında "yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı" tesis kurulmasına olanak verilmesinin yöre halkı tarafından da kabul edilemeyeceğinin altını çizdi.

Balıkesir Rüzgâr Enerjisinden Elektrik Üretimi Santrali Limited Şirketi adındaki firmanın, Ayvalık’a bağlı Cunda adasında 30 MW enerji üretmek üzere, 24 adet rüzgâr tribünü kurmak için 11.09.2006 tarih ve EÜ/207-3/352 lisans numarasıyla Enerji Piyasası Düzenleme Kurulundan lisansını aldığını anlatan Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen, “Ancak söz konusu şirket; Derviş Tepe, Alibey Tepe, Çim Tepe, Deveboynu Tepe ve Ak Tepe bölgelerinde tesis ve rüzgar tribünü kurmak için Anıtlar Kuruluna bir hafta sonra yaptığı başvuru söz konusu alanların 1.Derecede Sit Alanı ve Mutlak Koruma Alanı sınırları içinde olmasından dolayı reddedilmişti. Umduğunu bulamayan şirket bu kez de aynı bölgelerde 1/25 binlik imar planında değişiklik yapılması talebiyle Bayındırlık İmar ve İskân Bakanlığı’na müracaat etti. Bakanlık, belediyemizden görüş isteyince konu Ayvalık gündemine taşınmış oldu. Ayvalık Belediye Meclisi nin 02.03.2009 /35 tarih ve sayılı kararı ile bu talep reddedildi. Hatta Alibey (Cunda) Adasını Kalkındırma ve Koruma Derneği de imza kampanyasında topladığı bin imza ile birlikte Bilgilendirme Yasası çerçevesinde İmar ve İskân Bakanlığı ile Kültür Bakanlığına başvuruda bulundu. Bayındırlık ve İmar İskân Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü 3 Haziran 2009 da belediyemize; ‘Çevre ve Orman Bakanlığı’nın doğal koruma alanında bulunan söz konusu bölgenin, mutlak koruma alanı ve askeri stratejik bölge sınırı içinde olduğu; bu nedenle ve Rüzgâr Enerji Santralı Amaçlı 1/25.000 ölçekli çevre düzeni plan değişikliği teklifinin Bakanlıkça incelenemeden reddedildiği’ belirten bir yazı göndermişti. Ancak inadından vazgeçmeyen söz konusu şirket, Aralık 2009 tarihinde yeniden lisans başvurusunda bulundu. Şimdi ise lisansını yeniden alan firmanın talebiyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Balıkesir Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu tarafından 25.09.2012 tarih ve 19 sayılı kararına göre; ilçe sınırları içinde Türkiye’nin en büyük doğal sit alanı olarak da kabul edilen Ayvalık Adaları Tabiat Parkı içerisinde Rüzgar Enerjisi üretilmesinin önünü açacak bir karar alınarak, bakanlığa sunulmak üzere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne iletilmesinin uygun olacağına oy birliği ile karar verilmiş durumdadır” dedi.

Hükümetin yeni düzenlemelerle Tabiat Parkları içinde böylesi yapılandırmalara izin vermesinin ve bu konuda bir anlamda belediyelerin dolaylı olarak devre dışı bırakıldığına dikkat çeken Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen, Balıkesir Rüzgâr Enerjisinden Elektrik Üretimi Santrali Limited Şirketinin Cunda Adasındaki Tabiat Parkı içerisinde RES kurma ısrarını ise anlayabilmenin mümkün olmadığının altını çizdi.



AYVALIK BELEDİYESİ KONUYU KAMUOYU DESTEĞİYLE YARGIYA TAŞIMAYA HAZIRLANIYOR

Konuyla ilgili yasal süreç başlatmak için mücadelelerinin süreceğini kaydeden Türközen, “Düşünebiliyor musunuz söz konusu firma Ayvalık Adaları Tabiat Parkında kuracakları RES’in direkleriyle doğayı bozmakla kalmayacak, burada üretilecek enerjiyi kurulacak nakil hattıyla da Çanakkale-İzmir yolu üzerindeki TEAŞ’a ait depolama merkezine taşıyacaktır. Tabi bu hat kurulurken çevre de çok büyük zarar görecektir” ifadelerini kullandı.

Daha önce iki kez aynı konuyu belediye meclis toplantısında görüşerek reddettiklerini kaydeden Türközen, kamuoyunun da desteğiyle gerekirse meseleyi yargıya taşıyarak, yöre halkının Tabiat Parkı sınırları içinde kurulmasını istemediği RES için hukuki mücadele başlatacaklarının da sinyalini verdi.

Kaynak: http://www.haberfx.net/ruzgar-enerjicilerinin-tabiat-parki-inadina-sert-tepki-haberi-621857/

Zamları millî rüzgâr türbini önleyecek


15 Ekim 2012 / GÜRHAN SAVGI

MİLRES Projesi, 2023’e kadar rüzgârdan elektrik üretmek için harcayacağımız 30 milyar doların mümkün olduğunca cepte kalması için yapılıyor. Tabii bir de bu memleketin insanına yeni bir ekmek kapısı açmak için...

Millî Rüzgâr Türbini (MİLRES) Projesi kapsamında imal edilen ilk türbinimiz 2013 senesi içinde İstanbul’un Terkos Gölü kıyısında elektrik üretmeye başlayacak. “Ne var bunda?” demeyin. Bu türbinler dönmeye başladığında, kabaran elektrik faturalarının da çaresi olacak. Peki, millî rüzgâr türbini elektrikte fiyat artışına nasıl engel olabilir? Bu sorunun cevabı; enerji kaynakları ve teknolojilerinde dışarıya bağımlı olmamız.

Bu kötü gidişe son verilmesi için sadece elektriğe çevirdiğimiz enerji kaynaklarının yurtiçinden temin edilmesi yetmiyor. Kaynakları elektriğe çeviren teknoloji ve ekipmanların da mümkün olduğunca iç piyasada üretilmesi gerekiyor. Bugün Türkiye’deki elektrik santralleri büyük ölçüde dış ülkelerin teknoloji ve malzemeleriyle kuruluyor. Durum böyle olunca rüzgâr, güneş, kömür, nükleer, su gibi kaynakları elektriğe çeviren santraller yüksek bedellere mal oluyor. Bu yatırım bedelleri tüketiciye zam olarak dönüyor.

Bu kısır döngüyü kırmak üzere harekete geçen birileri var. MİLRES Projesi’ni hayata geçirmek için ortak çalışmanın güzel bir örneği sergileniyor. Ankara’daki OSTİM Sanayi Bölgesi Vakfı’nın koordinasyonunda; Sabancı Üniversitesi, Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK MAM), Türk Havacılık ve Uzay Sanayi AŞ (TAI), İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve İstanbul Ulaşım projeye katkıda bulunuyor. MİLRES’teki ana amaç; 2023’e kadar kurulması planlanan 20 bin megavat gücünde (MW), yatırım tutarı yaklaşık 30 milyar doları bulacak rüzgâr santrallerini mümkün olduğunca millî imkânlarla kurmak, bu alanda yerli yan sanayi oluşturmak.

Enerji Bakanlığı’nın 1 Kasım 2007’de lisans başvurusu kabul etmeye başladığı rüzgâr enerjisi sektöründe 78 bin MW’lık başvuru yapıldı. Oysa 2023’teki hedef 20 bin MW idi. Böylece Türkiye’de yüz milyarca dolarlık yeni bir sektör oluşmaya başladı. Ekonominin üzerinde ağır bir yük olarak duran ithal enerjiye bağımlılığı azaltmayı amaçlayan MİLRES Projesi’nin başında OSTİM Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Sedat Çelikdoğan bulunuyor. Çelikdoğan, Türkiye’nin hâlen rüzgâr santrali kurmak için Almanya ve İspanya başta olmak üzere bu sektörde ileri gitmiş ülkelere büyük maddi kaynak aktardığını belirtiyor. Kurulan millî rüzgâr türbinlerinin ekonomiye çift yanlı bir katkı sağlayacağını belirten Çelikdoğan, şunları söylüyor: “Rüzgâr türbinleri bugünkü faiz oranları ile 7-8 senede kendini amorti edecek. Diğer yandan petrol ve doğalgaz ithalatını azaltarak cari açığın azalmasına önemli katkı sağlayacak. Yurtiçinde bir sektör ve istihdam alanı kazanacağız.”

Dünya çapında söz sahibi rüzgâr türbini üreticileri genellikle tasarım ve montajı yapıyor. Parçaları, alanında uzmanlaşmış başka şirketlere ürettiriyor. Bu yapıdan ilham alınan MİLRES Projesi’nde de her iş ehline verilmiş. Rüzgâr türbini kanatlarının tasarımını TAI, dişli kutusu ve aktarım elemanlarının tasarımını Boğaziçi Üniversitesi, elektrik akımını düzenleme işlerini İstanbul Ulaşım, jeneratör ve alternatör gibi bölümleri TÜBİTAK MAM üstlenmiş. Montaj ve kurumu da OSTİM Vakfı taahhüt etmiş. Ortaklar imalat işlerini Ar-Ge için gerekli olan yap-bozdan yüksünmeyecek şirketlerle yürütüyor.  Anadolu’nun dört bir yanından rüzgâr santralindeki parçaları yapabilecek şirketler belirleniyor ve aralarından seçim yapılıyor. Başlangıçta fedakârlık yapan sanayiciler eğer proje başarılabilirse yeni oluşacak bir sektörde öncü olma avantajına kavuşacak.

Millet olarak ortak iş yapma disiplinimizin zayıf olduğu söylenir. MİLRES Projesi’nde ise ortaklar bu sözü geçersiz kılarcasına çalışıyor. Doç. Dr. Sedat Çelikdoğan’a karşılaştıkları güçlükleri soruyoruz. Bu kadar paydaşı bir araya getirmenin zorluklarını aştıklarını belirten Çelikdoğan, karşılaştıkları diğer bir problemi şöyle anlatıyor: “MİLRES, TÜBİTAK destekli bir proje. Projenin kabulü tam 3 sene sürdü. Onayın uzun zamana yayılması Ar-Ge’deki en zayıf tarafımız. Projeyi değerlendirirken bulduğunuz hakem heyetleri konuya tam hâkim olamıyor. Duraklıyor, karar veremiyor. Bir insanın karar vermesi için en az projeyi hazırlayanlar kadar tecrübe ve bilgisi olması lazım. Bunlar yok. Revizyonlar, revizyonlar… Abartmıyorum, bir kamyon dolusu evrak hazırladık. Tam bıkıp bırakıyorduk ki projemiz kabul olundu.”

İşte böyle bir bariyeri aşarak başlayan proje ileriki dönemde de bir dizi bürokrasiyle karşılaşmış. Çelikdoğan, TÜBİTAK’ın bugünkü uygulamalarıyla Ar-Ge projesi yapmanın çok zor olduğunu ifade ediyor: “Mesela projede yabancı uzman çalıştırayım diyorsunuz, reddediliyor. ‘Bu tasarımı tamamen TC vatandaşları yapacak’ diyorlar. Bu, bir futbol takımına ‘Yerli oyuncularla oyna, Avrupa şampiyonu ol’ demek gibi bir şey. Diğer bir problem de projeyi sunduktan sonra ihtiyaç listesi değiştirmenin çok zor olması. TÜBİTAK tüm desteğini satın alma disiplini altında yapıyor. Bu da bilimsel çalışmanın karakterine uygun değil. Ancak haklı oldukları taraf var ki bunu istismar edenler var. Yani para alıp proje bitirme derdinde olmayanlar… Ama yaşla kuruyu ayırmak TÜBİTAK’a düşüyor. Benim tavsiyem, TÜBİTAK’ın stratejik projelere, güvenebileceği, kendi görevlendirdiği uzmanları yerleştirmesi.”

Devrim otomobili gibi olmasın

2013’te İstanbul Terkos Gölü kıyısında dönmeye başlayacak millî türbinin üreteceği elektriği İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) kullanacak. 60 metrelik bir direğin üzerine kurulacak kanat ve türbinler 30 ton ağırlığında olacak. Sistem 500 KW elektrik üretecek. İleriki dönemde türbinlerin gücü 2500 KW’ya kadar yükseltilecek. Tüm bunlar başarıldıktan sonra projenin sürdürülmesi ve ticari hâle getirilmesi icap ediyor. Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi, büyük mücadelelerle tamamlandıktan sonra akim kalan projeler mezarlığı gibi. Nuri Demirağ’ın uçak fabrikası, Devrim otomobili tarih sayfalarındaki çarpıcı ibretlik misallerden. Çelikdoğan, millî rüzgâr türbini ve benzeri projelerin yaşatılması için öncelikle Ar-Ge destekleri ve bunları kullanma usullerinde değişiklik yapılması gerektiğini söylüyor. Ona göre, başarılı olan projeler için de mutlaka bir finans modeli kurulmalı. Çelikdoğan’a göre hâlihazırda bu tür projelerin finansı için devletin elinde şablonlar var. Şablon konulup ‘Buna uy’ deniyor. Bu durumda da 100 projeden 5’i yoluna devam edebiliyor. Engeli aşabilenler genelde büyük sermaye şirketlerinin projeleri oluyor. Çelikdoğan’ın tavsiyesi; tasarımı, üretimi ve fizibilitesi uygun olan projelerde devletin üretim için arsa ve kredi desteği vermesi. Devletin, denetleyici olmanın yanı sıra teşvik eden ve kolaylaştıran bir aktör olarak sürece aktif olarak katılması gerekiyor.


Kaynak: http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-33858-.html

Rüzgar Enerjisi Lisans Başvuruları 8 Yıldır Kapalı

ProWIND Alternatif Enerji Şirketi Yöneticisi Cihangir Pehlivan, rüzgar enerji santralleri kurulması için gerekli olan lisan başvurularının 8 yıldır kabul edilmediğini belirterek, “Engellerin kaldırılmasını ve lisans başvurularının kabul edilmesini istiyoruz” dedi.

Pehlivanoğlu, yaptığı açıklamada, yenilenebilir enerji kaynaklarından olan rüzgar enerjisinden yeterince faydalanılamadığını belirtti. Bunun sebebini 8 yıldır lisans başvurularının kapalı olmasına bağlayan Pehlivanoğlu, Enerji Bakanlığı’nın 2010-2014 Dönemi Stratejik Planı’nda öngördüğü 10 bin MW rüzgar enerji kurulu güç hedefine ulaşmak için lisans başvurularının kabul edilmesi gerektiğini kaydetti. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) fosil kaynaklar için elektrik üretim lisanslarını 10 yıldır kesintisiz kabul etmesine karşın, rüzgar enerjisinde 8 yıldır başvuruların kapalı olmasının kabul edilemeyeceğini ifade eden Pehlivanoğlu, şunları söyledi:

“EPDK tarafından 10 yılın toplam 8 yılını RES üretim lisans başvurularına kapalı tutması, 4628 sayılı Kanun kapsamında verilen üretim şirketi olarak üretim tesisi kurarak elektrik enerjisi piyasasında lisans alarak faaliyet gösterme hakkını engellemektedir. Ayrıca EPDK tarafından rüzgar enerjisine dayalı üretim lisans başvurularına ilişkin başvurulara kapatma usulü 2002 yılında yayımlanan Lisans Yönetmeliği’ne ilk kez 30 Eylül 2007 tarihli ve 26659 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile getirilmiştir. Buna göre 2004-2007 yılları arasında RES üretim lisans başvurularına ilişkin kapatma hakkındaki toplam 8 kurul kararlarından 7’si hukuki kaynaktan mesnetsizdir.”

Uzun yıllardır Avrupa’da ve Türkiye’de yenilenebilir enerji sektöründe görev yaptığını dile getiren Pehlivanoğlu, bu konuda çıkarılmak istenen mevzuatları ve enerji politikalarını da yakından takip ettiğini vurguladı. Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayabilecek yerli ve insan sağlığını tehdit etmeyen, elektrik piyasasının oluşması için engellerin kaldırılmasını beklediklerini işaret eden Pehlivanoğlu, şöyle devam etti:

“2001 tarihli 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu istinaden çıkarılan Lisans Yönetmeliği’ne göre elektrik üretim lisansları 3 Eylül 2002 tarihinden itibaren alınmaya başlanmıştır. Bu tarihinden itibaren günümüze kadar RES üretim lisans başvuruları sürekli ve uzun süreli kapatılmıştır. Bu 10 yılın içerisinde doğalgaz ve benzeri fosil kaynaklar için elektrik üretim lisansları her gün açık olup, EPDK tarafından hiç kapatılmamıştır. Buna karşılık yerli yenilenebilir enerji kaynaklardan rüzgar için 10 yılın içerisinde toplam 8 yıl başvurulara kapatılmıştır. 2004 yılı itibariyle sadece 18 MW düzeyinde olan rüzgar enerjisi kurulu gücünün 10 yıl içerisinde artırılmasında çok az aşama kaydedilmiştir. 2012 yılı itibariyle rüzgar kurulu gücümüz 1.792 MW düzeyine ulaşmıştır. Son 10 yılda Türkiye’de rüzgar enerjisinde verilen tüm lisanslardan sadece bin 792,7 MW kurulu güce ulaşılmış, buna karşılık sadece geçen yıl Almanya’da 2 bin 086 MW, İspanya’da bin 50 MW, Yunanistan’da 311 MW ve Bulgaristan’da 112 MW yeni RES’ler işletmeye girmiştir.”



"DIŞ TİCARET AÇIĞININ YARISINDAN FAZLASI İTHAL ENERJİDEN KAYNAKLANIYOR"

Pehlivan, Türkiye’nin 2012 yılında enerji faturasının yüzde 17.8 büyüyerek 29 milyar 351 milyon dolara ulaştığını belirterek, bu tutarın dış ticaret açığının yüzde 59.8’ni oluşturduğunu kaydetti. Dış ticaret açığının üçte ikilik kısmını ithal enerjinin oluşturmasına karşın yenilenebilir enerji kaynakları noktasında bu tür zorluklarla karşılaşmalarının anlaşılmaz olduğunu vurgulayan Pehlivan, sözlerini şöyle tamamladı:

“2008 yılında Avrupa’nın birçok ülkesinde yenilenebilir enerji sektöründe faaliyet gösteren Avusturya şirketini Türkiye’de rüzgar enerjisine 500 MW ve 650 milyon euro tutarında yatırım kararı aldırarak Ankara’da faaliyetlerimize başlamıştık. Yatırım yapılacak illerin arasına Şırnak ve Mardin illerini de alıp, rüzgar ölçümlerimize ve teknik çalışmalarımıza başlamıştık. Amacımız doğuda 130 milyon euro değerinde rüzgar elektrik santralleri (RES) kurulması ve Avusturya şirketine yatırım yaptırarak uluslararası piyasalara yatırım mesajı vermek, Türkiye’nin hem doğusuyla ve hem batısıyla istikrarlı ve güvenilirliğini ispatlamaktı. Ancak bu firma 2 yıl bekledikten sonra yeni RES başvurularının ne zaman açılacağına dair EPDK tarafından herhangi bir bilgi verilmeyince tüm faaliyetlerini durdurarak, Türkiye’den çıkmıştır. Verdiğimiz çapalarımızın boşa gitmemesi için Kahramanmaraşlı yerli yatırımcı ile 2010 yılından itibaren beraber çalışmaktayız. Yıllardır tüm masrafları kendi öz kaynaklarımızdan karşılayarak uluslararası düzeyde rüzgar enerji projesi geliştirdik. Ancak projelerimiz hayata geçirmek için RES üretim lisans başvurularının açılmaması ve ne zaman açılacağı hakkında kamuoyuna 5 yıldır bilgi verilmemesi enerji piyasasında faaliyet gösteren birçok işyeri ekibini tasfiye etmek mecburiyetinde kalacaktır. Dolayısıyla rüzgar enerji piyasasında çalışanlar işsiz kalma riskiyle karşı karşıyadır.”


Kaynak: http://www.haberfx.net/ruzgar-enerjisi-lisans-basvurulari-8-yildir-kapali-haberi-609742/

AB’nin Rüzgâr Enerjisi Kapasitesi 100 Gigavatı Aştı

Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği’nden (EWEA) yapılan açıklamaya göre Avrupa Birliği’nin kurulu rüzgâr enerjisi kapasitesi 100 gigavatı aştı. 100 gigavat enerji çıktısı yaklaşık 39 nükleer santralin çıktısına veya 11310 kilometre uzunluğunda kömür yüklü bir trenden elde edilecek enerjiye denk geliyor.

EWEA Başkanı Christian Kjaer, geçtiğimiz birkaç yıl boyunca AB’nin kurulu rüzgâr enerjisi kapasitesinin yılda yaklaşık 10 gigavat arttığını ve 2012’de de yaklaşık artışın aynı seviyede olacağını ifade etti; ancak, 2013 ve takip eden yıllarda artışın ivmesinin azalabileceğini ekledi. Kjaer’e göre sektör siyasi belirsizliklerden ciddi şekilde etkileniyor.

Küresel ekonomik krizden etkilenen AB hükümetlerinin yenilenebilir enerji yatırımlarına desteklerini kesmeleri ve bankaların faiz oranlarını artırıp kredi vadelerini kısaltması, sermaye yoğun rüzgâr enerjisi sektörünü olumsuz etkiliyor. Sektör, emeklilik fonları ve sigorta sektörü gibi uzun vadeli yatırımcıların ilgisini çekmeye çalışıyor.

100 gigavatlık kurulu kapasitenin büyük kısmını ise karada kurulu rüzgâr santralleri oluşturuyor. Ağ ve finansman altyapısı engelleri aşılabilirse okyanuslarda kurulacak santrallerle mevcut kurulu kapasitenin misliyle artırılabileceği öngörülüyor. Halihazırda karadaki bir rüzgâr değirmeni 1.2-1.4 milyon dolar arası yatırım gerektirirken denizde kurulan rüzgâr değirmenleri karadakilerin yaklaşık üç katına mal oluyor.

EWEA, rüzgâr enerjisine yatırımı artırmak için Avrupa Komisyonu ve üye devletlere 2020 yılı itibariyle %20’lik mevcut yenilenebilir enerji hedefini artırma ve enerji ağı altyapısına yatırım yapılması çağrısında bulunuyor.

Kaynak: http://www.yesilgazete.org/blog/2012/09/28/ab%E2%80%99nin-ruzgar-enerjisi-kapasitesi-100-gigavati-asti/

Yılda 5,5 milyar euro yatırım şart

 Borusan EnBW Enerji’nin, Tekirdağ’da kuracağı 50 megavat güce sahip olacak rüzgar enerji santrali yatırım başlangıç töreninde konuşan Bakan Yıldız, "50 Megavat civarında kurulu gücü olacak bu yapı Türkiye’nin kurulu gücü içinde miktar olarak şu an küçük olabilir, ama muhteva olarak bizim için önemli bir proje” dedi.

Borusan gibi yatırımcılara desteklerinin her zaman devam edeceğini anlatan Bakan yıldız, ”Ben, Borusan’ın iyi bir partner bulduğunu, aynı şekilde EnBW için de iyi bir ortak olduğu kanaatindeyim. O açıdan enerji alanındaki bu yapının güçlendirilmesi için bizler her zaman bakanlık olarak desteğimizi vereceğiz” diye konuştu.

Türkiye’de enerji yatırımlarını kamu eliyle yapmaktan daha ziyade özel sektör eliyle yapmak için ciddi bir tercihte bulunduklarının altını çizen Bakan Yıldız, ”Dünya büyüyor, ama Türkiye dünyanın büyüme hızından daha hızlı büyüyor. Türkiye büyüyor, ama enerji sektörünün büyüme hızları tabii olarak ve gerektiği gibi Türkiye’nin büyüme hızından daha hızlı büyüyor. O yüzden hiçbir zaman için rehavete kapılmadan bizim yatırımlarımıza devam edebiliyor olmamız lazım. Türkiye’nin büyüme hızını karşılayabilmek için yalnızca üretim tarafına yılda 5 ila 5,5 milyar avro yatırım yapmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

Bakan Yıldız sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim özelikle temiz kaynakların, yenilenebilir enerji kaynaklarının politikalarımızın temelinde ve esasında olduğunu söylemem lazım. Bugün rüzgar enerjisinde tek başına 8 megavatlık tribünlerinin artık üretildiğini ve bunun hem teknoloji adına hem de Türkiye’deki zengin rüzgar gücünü değerlendirmek adına önemli olduğu kanaatindeyim. Tabii ki Türkiye’de özellikle Almanya’da bulunan şirketlerin bir çok yerli firmayla ortaklık yaptığını sevinerek görüyoruz.

Türkiye’nin GSYH’sinin üç katına çıktığını belirten Bakan Yıldız, ”Bunu karşılayacak enerji sektörü iki katına çıktı. Tabii dünyada da rüzgar santralleriyle ilgili ciddi çalışma var. Türkiye’nin kurulu gücünün 5 katı dünyada sadece rüzgar olarak yer alıyor. Türkiye’nin kurulu gücünün tamamı yalnızca Çin’deki rüzgar santrallerine karşılık geliyor” dedi.

Uğur: Ortaklığımız meyve vermeye başladı

Borusan Holding Üst Yöneticisi (CEO) Agah Uğur törende yaptığı konuşmada ise,  Türkiye’nin hızla artan enerji talebinin karşılanabilmesi için bir yatırım seferberliğine ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, 2009 yılında Almanya’nın önde gelen enerji şirketlerinden EnBW AG ile kurulan güçlü ortaklığın yenilenebilir enerji üretim alanında olmak üzere meyve vermeye başladığını söyledi.

Kurulan bu ortaklığın her geçen gün ne kadar isabetli bir karar olduğunun bilincinde olduklarını dile getiren Uğur, ”Modern dünyanın en önemli gündem maddelerinden biri enerji. Dünyada ve Türkiye’de öylesine artan bir enerji söz konusu ki bugünküne göre çok daha güçlü bir yatırım seferberliğini başlatmazsak Türkiye’de enerji açığının ortaya çıkma ihtimali bile var” dedi.

Türkiye’nin kendileri için çok önemli bir ülke olduğunu ifade eden EnBw AG Üst Yöneticisi Frank Mastiaux da, ”EnBW olarak yenilenebilir enerjiyi gelecekteki çalışmalarımızın odak noktası haline getirmek istedik. Sadece Almanya’da değil Türkiye’de de aynı şeyi yapmak istiyoruz. Sizinle bu projenin başlangıcını kutlamaktan mutluyum. Çünkü önemli olan istihdam yaratan somut projelerdir. En sonunda da stratejiler realite oluyor” dedi.

Borusan EnBW Enerji, Tekirdağ’da 50 megavat toplam kurulu güce sahip 22 adet rüzgar türbininden oluşan Balabanlı Rüzgar Enerji Santrali’nin (RES) yatırımını başlattı. 2013’te faaliyete geçmesi hedeflenen çevre dostu santral ile Borusan EnBW Enerji’nin toplam kapasitesi 160 megavata, toplam rüzgar enerjisi kurulu gücü de 110 megavata yükselecek.



Kaynak: http://ekonomi.milliyet.com.tr/yildiz-yilda-5-5-milyar-euro-yatirim-sart/ekonomi/ekonomidetay/17.10.2012/1613185/default.htm

Borusan`dan çevre dostu santral

Borusan EnBW Enerji, Tekirdağ’da 50 MW toplam kurulu güce sahip 22 adet rüzgar türbininden oluşan Balabanlı Rüzgar Enerji Santrali`nin (RES) yatırımını başlatıyor. 2013`te faaliyete geçmesi hedeflenen çevre dostu santral ile Borusan EnBW Enerji`nin toplam kapasitesi 160 MW`a; toplam rüzgâr enerjisi kurulu gücü de 110 MW`a yükselecek.


Balabanlı Rüzgâr Enerji Santrali`nin (RES) yatırım başlangıç töreni,  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Baden- Württemberg Çevre ve Enerji Bakanı Franz Untersteller, Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık, Borusan Holding CEO`su Agâh Uğur, EnBW AG CEO`su Frank Mastiaux ve Borusan EnBW Enerji Genel Müdürü Mehmet Acarla’nın katılımı ile Borusan Holding`in yönetim merkezi Perili Köşk’te düzenlendi.

Törende bir konuşma yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, dünyada çevre hassasiyetleri açısından son derece önemli olan temiz enerji yatırımlarına Türkiye’de devam edileceğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tekirdağ için önemli bir yatırımın başlangıcında bulunuyoruz. Borusan’ın EnBW için çok iyi bir ortak olduğu kanaatindeyim. Bu yüzden bizler bakanlık olarak Borusan’a her zaman desteğimizi sürdüreceğiz.”

Borusan Holding CEO`su Agah Uğur ise konuşmasında Türkiye`nin hızla artan enerji talebinin karşılanabilmesi için bir yatırım seferberliğine ihtiyaç olduğunu vurguladı ve şunları söyledi:

"Türkiye`nin enerji, özellikle de yenilenebilir enerji alanındaki güçlü potansiyeline ve bu sektördeki faaliyetlerimizle ülkemizin sürdürülebilir büyümesine katma değer yaratabileceğine inanıyoruz. Bu inançla 2009 yılında Almanya`nın önde gelen enerji kuruluşlarından EnBW AG ile işbirliği yaparak enerji sektörüne girdik. Balabanlı RES projemizin hayata geçmesiyle birlikte kurulu gücümüzü 160 MW’a çıkaracağız. Ortaklığımızın başında belirlediğimiz 2000 MW’lık vizyonumuzdan vazgeçmedik. İlk aşamada ulaşmayı hedeflediğimiz 1000 MW yenilenebilir enerji kapasitesine ise adım adım ilerliyoruz. Şu anda portföyümüzde, yatırım aşamasına alınmak üzere geliştirilmekte olan 318 MW kapasitesinde 5 RES projesi daha bulunuyor. Farklı seviyelerde çalışmaları devam eden projelerimizin içinde rüzgar enerjisi toplam portföyümüzün yarısından fazlasını oluşturuyor.”

Çevre dostu santralde çevreye duyarlı teknoloji

Projenin hayata geçmesiyle , en temiz ve çevreye duyarlı teknoloji kullanılarak elektrik enerjisi üretilecek.Uluslararası nitelikteki proje, hem Türk Çevre Mevzuatı`na, hem de Dünya Bankası ve IFC standartlarına uyumlu olacak. Balabanlı RES projesinin inşaat ve işletme dönemleri için Çevre Yönetim Planı uygulanacak ve denetlenecek. Böylece santralin inşaat ve işletme dönemindeki faaliyetler çevre duyarlı bir şekilde yürütülecek.

Kaynak: http://www.haberortak.com/Haber/Enerji/18102012/Borusandan-cevre-dostu-santral.php